Alper GÖRMÜŞ
6 Ağustos tarihli, “‘Ben palavrayım’ diye bağıran iddialar ve muhalif ruh hali...” başlıklı yazımın son paragrafı şöyleydi:
“Perşembe günü Türkiye’de gerçek hukuksuzlukların neden ‘muhalif ruh’u ‘kesmediğini’, neden ilave ve fakat uyduruk senaryolar yaratma ihtiyacı duyduğunu kendimce izah etmeye çalışacağım... Cevabı zor bir soru; bu konuda fikirleri olan okurlarımın görüşlerinden istifade etmek isterim.”
Bu yazıda önce bana yazan okurlardan bazılarının görüşlerini özetleyecek, sonra da kendi ilavelerimi dikkatinize sunacağım.
İki okurum, kendi çevrelerinde yaşadıkları ‘uyduruk senaryo’ örneklerini anlatmış. Bu yazıyı çok uzatacağı için o örneklere yer vermeyeceğim. Sizin de katkılarınızla bu tartışmayı sürdürürsek, sonraki yazılarda anlatabilirim.
Bu yazıda sadece ‘neden?’ sorusuna cevap teşkil edecek mektuplar gönderen okurların görüşlerini aktarmakla yetineceğim.
Uyduruk senaryolara ihtiyaç duymanın psikolojisi
Bir okurum esaslı bir psikolojik tahlil yapmış. Mektubunun o bölümünü kısaltmadan sunuyorum:
“İlk sorudaki ‘muhalif ruhu kesmeyen' gerçek hukuksuzluklar’ laik kesimin psikolojik ergenliğinde eriyip giden detaylardır sadece... Ayakları havada, içinde olduğu toplumu pek tanımayan, kendi hasletlerinin kalitesinden fazlasıyla emin ve hak ettiği dünyanın ona ebediyen sunulması gerektiği beklentisi içindeki laiklerin 'gerçeklerle' yetinmesini nasıl bekleyebiliriz? İtiraf etmem gerek ki bu noktada onlara doğal bir sempati duyuyor, ömrünü malikanesinde geçirmiş, elini soğuk sudan sıcak suya sokmamış eski saraylı hanımefendilere benzetiyorum. Layık oldukları hayatın görkemi ile mukayese edildiğinde, bu hanımefendinin malikanenin bostanında yaşanmış gerçek bir hukuksuzlukla 'gerçek' bir ilişki kurmasını nasıl bekleyebiliriz?
“İkinci sorunun ise söz konusu malikanenin çoğunlukla genç bey ve hanımefendilerinin yaşadığı tatminsizlikle ilişkili olduğunu söylemek isterim. Ebeveynleri gibi kendilerini merkeze alan ve öteki ile arasında aşılmaz bir hiyerarşi kuran bir tavır onları 'kesmiyor'. Onlar bostanda olup biten üzerinde kültürel ve kendilerince enetelektüel hakimiyetlerinin tadını çıkarmak istiyorlar. (Buna literatürde siyaset yapma güdüsü de denebiliyor). Ancak bu istek ötekilerle aralarındaki hiyerarşiyi daraltıyor ve mazAllah olası bir eşitlenmeyi ifade edebiliyor. Dolayısıyla ötekilerin söz konusu eşitliğe imkan vermeyecek şekilde 'alt düzey' davranışlar sergilemesi insanın yüreğini soğuttuğu gibi, akla da yakın geliyor. Ontolojik olarak hak etmeyenlerin 'gerçekte' başarılı olabilmesinin sırrı muhakkak ki söz konusu güruhun, yani ötekilerin 'insanlıktan düşkün bir gerçekliğe' yatkın olmalarındandır... Laik malikanenin sakinleri görmeyip duymasalar bile, ötekilerin bu tür arayış ve davranışlar içinde olduğunu 'bilirler'... O nedenle bu tür uyduruk senaryolar onları şaşırtmamak bir yana, ne denli bilgili ve haklı olduklarının bariz kanıtları olarak zihin ve gönüllerinde kalıcı yer alabilmekte.”
Hiyerarşik üstünlük duygusunu tatmin aracı olarak...
Okurum, şayet yanlış anlamıyorsam, laik kesimin ürettiği ‘senaryo’ların, bu kesimin hiyerarşik üstünlük duygusunu meşrulaştırmak ve tahkim etmek gibi bir işleve sahip olduklarını söylüyor. Çünkü salt somut hukuksuzluklar ve haksızlıklar zemininde bir muhalefet, zımnen, hiyerarşinin olmadığı gibi bir algıya yol açabilir. İşte muhalif ruh, nedenini anlamaya çalıştığımız uyduruk senaryolara, bu ‘eşitlik tehlikesi’ni bertaraf etmek ve muhalefet ettiği iktidar ile onu destekleyen toplumsal kesimlerin ‘düşük statülerini’ vurgulamak için başvurmaktadır.
Biraz daha açarsak: Salt somut hukuksuzluklar ve haksızlıklar üzerine yürütülecek bir teşhir-propaganda faaliyeti kendi başına ‘karşı taraf’ın düşük statüsünü açığa çıkarmaya yetmez. Çünkü bu türden hukuksuzluklar ve haksızlıklar pekâlâ ‘bizim’ iktidarımızda da karşımıza çıkabilir, nitekim geçmiş iktidarlar(ımız) döneminde böyle örneklere rastlanmıştır.
Fakat uyduruk senaryolarla oluşturulmaya çalışılan ve ‘karşı taraf’ın kimliğinin bir parçası kılınmaya çalışılan şey, ‘bizde’ asla olmayan ve olmayacak olan bir şeydir. Bu özellikler ancak daha düşük statülü bir kimliğin parçaları olabilir ve ‘biz’ o özellikleri onlara yapıştırarak kendimizi hiyerarşik olarak üstün kılarız.
Bence okurumun palavra üretiminin hangi psikolojik ve sosyo-psikolojik ihtiyaçtan kaynaklandığına dair izahı gayet ikna edici.
Feyza Şişman adlı okur ise twitter’da meselenin yine psikolojik yanıyla ilgili sayabileceğim bir tweet paylaşmış. Şöyle diyor:
“Ben de çok yanıt aradım, neden gerçekten? (...) Gerçek nefret kadar keskin; korku, parçalanmışlık ve kaybetmek kadar kesif duygular yaratmadığı için mi?”
Feyza Şişman sanırım, ‘statü’ olarak kendilerinden aşağıda birileri tarafından yönetildiklerine inananların biriktirdiği büyük öfke ve nefrete işaret ediyor ve bu duygularını ancak işte böyle uydurulmuş senaryolarla dindirebildiklerini söylüyor ki, bence bu izahta da önemli bir doğruluk payı var.
‘Bostan’da üreyen senaryolar...
Galiba meselenin psikolojik boyutu neredeyse bütünüyle laik-sol muhalefetin bu ‘hiyerarşi’ ve ‘statü’ iddiasıyla bağlantılı... Mektubundan alıntı yaptığım ilk okurumun ‘bostan’ metaforunu hatırlayın; birileri malikânede, birileri de bostanda yaşarken hiçbir sorun çıkmıyor, malikânedekiler sinirlenmiyor, dolayısıyla bostandakilerle ilgili uyduruk senaryo üretme ihtiyacı duymuyorlardı. Fakat ne zaman ki malikânedekilerin çocukları ile bostandakiler temas etmeye başlıyor, işte o zaman sinirler de gerilmeye başlıyordu.
Nasıl gerilmesin? Bostandakiler, her şeylerine, hatta ‘çağdışı’ tüketimlerine bile saygı gösterilmesini istiyorlardı. Kendisini “satıhta bir muhalif” sayan başka bir okurumun dediği gibi:
“Parayla iPhone, dildo, kahve almak makbul; ipek başörtüsü, tesbih, Kuran almak değil. Bütün tüketimler eşittir, ama bazıları daha eşittir misali, ölümüne savunulan bireysel hakların, başkalarının ellerinde, onların istediği şekilde bireyselleşmesi bizi çıldırtıyor.” (Bu okurum bana çok uzun ve çok ilginç bir mektup yazmış, belki ilerde tamamını yayımlarım. Fakat burada, kendisini nasıl tanıttığına dair, mektubunun ilginçliği hakkında da ipuçları barındıran satırlarını aktarmadan geçemeyeceğim: “Yaş 32, yer İstanbul, artı mürekkep yalamışlık, artı yurtdışı yaşamışlık, artı beyaz Türklük... Satıhta bir muhalif posteri olarak üretilebilirim. İnançsızlık, var; yabancı dil, iki tane; Batılılık, had safhada. Yaşamımı ‘yerli ve milli’ kaplara sığdırmak nâmümkün. Milli sporcu olmuşluğum var, ama Amerika üniversite şampiyonluğum bana çok daha fazla şey ifade ediyor. Silah altına girmemek için önce kumbara bir üniversiteye, sonra da muaf olmak için direkt devlete para verdim.”)
Bu ‘beyaz Türk’ okurumun benzerleri kahir ekseriyetle ‘uyduruk senaryolar okulu’nda süper metinler yazmaya soyunurken, o kendini bu illetin dışında tutabilmiş.
Onun uyduruk senaryolara neden ihtiyaç duyulduğuna dair izahı da öbür okurların ‘hiyerarşi’, ‘statü’ temelli izahlarına epeyce yaklaşıyor:
“İnsanın iyi bir insan olduğunu hasımına göstermesinde hiç bir haz yoktur. İnsan iyi olduğunu, iyi bildiklerine göstermek ister. (...) Modern muhalif algoritması çalışmaya başladığı zaman, sonucu hep aynı veriyor. Çocuk gibi geliyor değil mi kulağa? Ama gerçek. Önce iyi insanla kötü insanı ayrıştırıyorlar, sonra olguları pay ediyorlar. Ondan sonra da yapılanı kutbuna göre bir kesime mal ediyorlar.”
Siyasete bakış ve uyduruk senaryolar ihtiyacı
Meselenin psikolojik boyutu konusunda benim, okur mektuplarından derlediğim bu izahlara ilave niteliğinde bir sözüm yok. Yani, ben de meselenin psikolojik boyutunun neredeyse bütünüyle laik-sol muhalefetin ‘hiyerarşi’ ve ‘statü’ iddiasıyla açıklanabileceği kanaatindeyim.
Fakat ben psikolojik boyut kadar belirleyici olmasa da, laik-sol muhalefetin siyasi geleneğinin, siyaset algısının ve siyaset yapma biçiminin de uyduruk senaryolar imâlatında bir faktör olduğunu düşünüyorum.
Psikolojik boyutta nasıl laik-sol muhalefet kendisini farklı ve üstün görüyor ve bunun altını çizmek, kendisini iyice ayrıştırmak için uyduruk senaryolara ihtiyaç duyuyorsa, siyasi boyutta tam tersine, kendisiyle ‘onlar’ arasında bir fark göremediği için uyduruk senaryolara ihtiyaç duyuyor.
Biraz kapalı olduğunun farkındayım, açmaya çalışayım...
Eleştirdiğiniz şeyi aynıyla siz de taşıyorsanız, eleştirinizin etkili olmasını bekleyemezsiniz... Dışarıya itiraf etmezsiniz ama, aslında kendinizi bile ikna edemezsiniz...
Tartışma konumuza dönelim... Laik-sol muhalefetin mesela hukuksuzluklar, yolsuzluklar, liyakatsiz atamalar, adam kayırmalar vb. konularda yürüteceği muhalefet ne kadar sahici ve dolayısıyla etkili olabilir? Daha iktidara gelmeden bile benzerlerini kendi desteklediği partilerde gören biri, ‘gerçek’ üzerine kurulu böyle bir iktidar teşhirinden ne kadar etkilenir? (Kaldı ki kendi gündelik hayat pratiği de, yukarıda sıraladığım fenalıklara karşı göğsünü gere gere ‘hayır’ diyebilecek bir arka plan sunmamaktadır; on sene önce kaçak bina yapmıştır, daha dün bile bir işini görmek için tapuda rüşvet arayışına girmiştir ya da ‘elektriği kaçak olarak nasıl kullanabilirim’ diye beyin cimnastiği yapmıştır, vb.)
Öte yandan, kullandığı hak ve özgürlükleri ‘hak verilmez alınır’ düsturunca söke söke almış değildir, onlar ona bahşedilmiştir ve dolayısıyla öznesinin sadece kendisinin olduğu uzun süreli, sabırlı bir siyasi mücadele yürütme yeteneğinden yoksundur.
Yani kendisinin, kendi siyasi geleneğinin, reel olarak desteklediği partilerin defoları ortada dururken... İlaveten siyasi tembellik, yüz yıldır birike birike artık bir ihtiyat haline gelmişken, o koşullarda gerçek hukuksuzluklar temelinde yürütülecek bir muhalefet ne kadar etkili olabilir? Bu temelde yürütülecek bir muhalefet, ondan beklenecek ‘öfke yaratma’ işlevini ne ölçüde yerine getirebilir?
Kanaatimce, ‘öfke yaratma’ kapasitesi yüksek uyduruk senaryolar, işte bu siyasi arka plan ve koşullar nedeniyle de bir ihtiyaç olarak beliriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025