Alper GÖRMÜŞ
Yıldıray Oğur, Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle ilgili “Sonunu düşünüp kahraman olmasak mı?” başlıklı yazısına, Irak Kürdistanı’nda bir siyasetçinin gazeteci Ayşe Karabat’a söylediği bir cümleyle başlıyordu: “Burada iki kişi çok ünlüdür; Kasım Süleymani ve Polat Alemdar. Ama maalesef Polat Alemdar gerçek değil.”
Şimdi, 2020’nin başında bu cümleyi “Kasım Süleymani’nin gerçekliği de bir yere kadar” diye düzeltmek gerekiyor, çünkü o doğal olmayan bir sonla bu dünyaya veda etmiş bulunuyor.
Başka bir ülkeden gelip Orta Doğu’da macera peşinde koşan “kahraman” imgesi benim zihnimde derhal Indiana Jones’u çağrıştırdı.
Hayır, Kasım Süleymani gibi gerçek değil, Polat Alemdar gibi fiktif bir kişilik Indiana Jones, bir film karakteri. Başlıkta onu Süleymani’nin öldürülmesi emrini veren Trump’a benzettiğime göre, önce, üzerinden on yıllar geçmiş bu film karakterinden söz etmeliyim biraz...
Sıradan insanın kahramanlığı
Indiana Jones ilki 1981’de, sonuncusu ise bundan neredeyse 40 yıl sonra çekilen bir seri film... Yapımcılığını George Lucas’ın, yönetmenliğini ise Steven Spielberg’in üstlendiği ilk Indiana Jones filmi, Türkiye’de Kutsal Hazine Avcıları olarak gösterime giren Raiders of the Lost Ark...
Açılış sekansında Güney Amerika’nın eski uygarlıklarının mezar kalıntıları arasında dolaşıp yasa dışı yollarla ABD’ye hazine taşıyan bir maceraperest olarak sunulan Jones, bir sonraki sekansta ters köşe yapar izleyicisine: Meğer kendisi ABD’nin önemli bir üniversitesinde kürsü sahibi bir profesör-arkeologmuş... Yakışıklı maceraperest bu defa kız öğrencilerinin baygın bakışları altında sıradan hayatından bir parça sunmaktadır izleyicilere.
Sıradan bir vatandaş, fakat aynı zamanda “sonunu düşünmeden” maceradan maceraya atılan modern bir kahraman... Canı sıkılan sıradan insanların arayıp da bulamadığı bir tema; filmin 40 yıl boyunca hayatiyetini sürdürebilmesini anlayabilmek o kadar da zor değil.
‘Oryantalist’ evet, fakat aynı zamanda soğuk bir gerçek
Kahramanımız günün birinde kendisini Amerikan ordusundan gelen bir görev-rica karşısında bulur. Mısır’a gidecek ve Musa’nın On Emir’inin yazılı olduğu tabletleri oradan alıp ABD’ye
Indiana Jones’un bu kutsal görevde baş etmek zorunda kaldığı engellerden biri de, kendisini çevreleyen yüzlerce kişiden oluşmuş “yerli” kalabalığın lincinden kurtulmaktır. Fakat ondan önce, çemberin ortasında elindeki dev kılıcıyla Jones’u ikiye bölmesine ramak kalmış olan insan azmanı “Doğulu yerli”den kurtulmalıdır. Kalpleri Jones’la birlikte olan film izleyicileri umutsuz bir bekleyiş içindedir, çünkü kahramanımızın elinde kılıç yoktur. Kaldı ki, ondan kurtulsa bile etraftaki vahşiler vardır.
Rakibi, etrafı çeviren kalabalığın Indiana Jones’a alaycı takılmalarından pek hoşlandığı için işin keyfini çıkarmakta, bir hamle yapıp bir geri çekilmekte ve eğlenceyi uzatmaktadır. Nihayet kahramanımız cebinden bir tabanca çıkarıp tek kurşunla insan azmanını yere serince, linççi kalabalık kendilerinde bulunmayan bu ölüm makinesinin gücü karşısında geriler ve böylece Jones’a yeni maceralar için yol görünür.
Bu sahne, haklı olarak ‘oryantalist’ damgasını yer. Doğru, fakat son sözü gücün söylediği günümüzün en katı gerçeğini de yansıtmıyor mu bir taraftan?
Indiana Jones’la karşılaşana kadar oralarda raconu kılıçlı dev adam kesiyor, gücünü kullanarak başkalarını güdümü altına almayı başarabiliyordu. Kasım Süleymani’nin ABD Başkanı Trump’ın emriyle öldürülüşü, özellikle de öldürülme biçimi bu hikâyeye fena halde benzemiyor mu? “Yaşayan şehit”, “Evliya” gibi sıfatlarla anılan; bir hayalet gibi her yerde bulunan ve fakat kendisine hiçbir şey olmayan bir adam, bu halleriyle adeta alay ettiği rakibi tarafından sıfır riskli, sıfır zaiyatlı bir teknolojik saldırıyla ortadan kaldırılıveriyor. Oysa böyle bir efsaneyi öldürebilmek için senin de hiç değilse birkaç canı feda etmeyi göze alman gerekmez miydi?
Büyük güçlere kafa tutmada rasyonalite kaybı
Lübnanlı yazar Amin Maalouf, yeni yılın son günlerinde Habertürk’ten Kürşat Oğuz’a tafsilatlı bir söyleşi verdi.
Maalouf, hayranlık duyduğunu gizlemediği Atatürk’ün İngiltere’ye kafa tutabilmesinin sırrını anlatırken ilginç bir tespitte bulunuyordu:
"Atatürk'te asıl önemli ve dikkat çekici olan, bizim yaşadığımız coğrafyada çok yaygın ve halen de süren bir davranış şekline karşı çıkmasıydı. Lübnan'a, Mısır'a, bütün Arap ülkelerine hâkim duygu, dünyanın büyük güçler tarafından yönetildiği ve bu büyük güçler karar alırsa bunu kabul etmekten başka çare olmadığıdır. Atatürk ise Birinci Dünya Savaşı bittiği gün büyük güçler ona uymayan bir karar aldıklarında, 'Hayır' dedi, karşı çıktı. Aslında bu güçler kadiri mutlak görünseler de bazı durumlarda güç ilişkilerinin onlar lehine olduğu kesin değildir."
Şüphesiz doğru bir tespit, fakat rasyonaliteyi kaybetmemek, kendi gücünün yanı sıra rekabete giriştiğin büyük güçlerin zaaflarını doğru bir biçimde değerlendirmek koşuluyla... Buralardaki yanlış değerlendirmeler size bir felaket olarak dönebilir çünkü.
Mesela: ABD’nin çökmekte olan bir imparatorluk olduğu tezi, onun gerçek gücüyle uyumlu olmayabilir... “Bizim milletlerimiz şehitleri tolere ediyor, ABD toplumu etmiyor, o nedenle ABD savaşı göze alamaz” yaklaşımı bir noktadan sonra geçerli olmayabilir... “Sonunu düşünen kahraman olmaz” fiyakalı mottosu ülke için cehennem kapılarını açan ilk adım olabilir.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025