Atilla YAYLA
Papa Francis, kapitalizme karşı açtığı savaşı yeni sözlerle sürdürmüş. Artık herkesin putperest olduğunu, çünkü paraya taptığını ifade etmiş. Demiş ki: ''Hepimiz günaha batmış durumdayız. Dünyadaki bu ekonomik sistem artık devam edemez…''.
Francis para, ekonomi, kâr hakkında konuşan ilk papa değil. Tarih boyunca birçok papa ne olduğunu tam olarak bilmedikleri, kapitalizm adıyla andıkları şeytana ateş püskürdü. Bununla beraber her papa kapitalizm düşmanı olarak boy göstermedi. Bazıları piyasayı, serbest teşebbüsü ve kâr odaklı iktisadî davranışı övdü ve fakirlikten kurtulmanın, yoksullara yardımın başlıca işe yarar yolu olarak gördü.
Katolik Kilisesi uzunca bir süre din özgürlüğüne ve liberal demokrasiye de karşı tavır aldı. Din özgürlüğünü günahkârlığa, insanların günah işlemesine ruhsat verme olarak gördü. Kâr amaçlı ekonomik davranışı günahkâr bir davranış addetti. Klasik insan hakları doktrinini de Katolik inancına rakip olarak yorumladı. Türkiye'nin akademik dünyasında umutsuzca farkına varılmayı ve araştırılmayı bekleyen muazzam bir fikrî-felsefî dönüşümle Katolik Kilisesi 1960'ların ortalarında klasik insan haklarını ve liberal demokrasiyi reddeden çizgisini terk etti. Piyasa ekonomisini de zenginliğin ve dolayısıyla hayırseverliğin kaynağı olarak kabul ettiğini açıkladı.
Ancak, tarihi gösteriyor ki, Kilise, bir fikre öncülük yapmaktan ziyade popüler fikirlere uymayı ve nabza göre şerbet vermeyi seviyor. Bu yüzden, bugünlerde, 2008'den beri yapılan saçma, mesnetsiz ama dizginsiz piyasa ekonomisi eleştirilerine katılmayı tercih ediyor. Mevcut papanın yukarda aktardığım son sözleri, bu tercihin yeni bir yansıması. Ancak, şüphesiz, papazlar, bizdeki bazı din hocalarından farklı olarak, yanılmazlık vasfına sahip ve eleştirilemez değil.
Papa yanılıyor. Her şeyden önce, ''biz'' zamiriyle konuşması hata. O ''biz'' ile tüm insanlığı değil kendisini, en fazlasından ona sıkı sıkı bağlı kimseleri kastedebilir. Bütün insanlık adına konuşma yetkisi yok. İkincisi, özgür bir toplumda putlara tapmak da bir haktır. Kim neye tapacağına kendisi karar verir. Puta tapmanın Papa'ya göre yanlış olması fikri sadece Katolik Kilisesi'ni bağlar. Din özgürlüğü, insanın neye niçin tapacağını seçmede sınırsız özgürlüğe sahip olmasını gerektirir.
Papa'ya haksızlık etmeyelim. 'Paraya tapma' harcı âlem bir laf ve yalnızca papa tarafından kullanılmıyor. Sağcı ve solcu kolektivistler, paranın fonksiyonlarından ve faydalarından haberdar olmayanlar, piyasa ekonomisi bilgisinden nasiplenemeyenler, serbest rekabet ekonomisinin insanlığın beka ve refah mücadelesine katkısından habersiz olanlar bu sözü mülkiyeti, mübadeleyi, sermaye biriktirmeyi ve girişimi suçlamak, ayıplamak, kınamak amacıyla sık sık dile getiriyor.
Para iktisadî hayatın bir aracıdır. Mal-para sistemi zamanımızda yaşamadığı için paranın kendi başına bir değeri yoktur. O ölçme, hesaplama, tasarruf aracı olarak kullanılır. İktisadî işlemleri kolaylaştırır ve hızlandırır. İktisadî davranış ekonomize etmeyi, rasyonelleştirmeyi kolaylaştırır. İnsanlığın en yararlı keşiflerinden biridir. Paranın olmadığı veya kurumsallaşamadığı bir toplum, fakir kalmaya mahkûmdur. Bir araç olması yüzünden, paraya kızmanın hiçbir anlamı yoktur. Her araç gibi para da değişik amaçlar için kullanılır. İnsanlar para olduğu için hırslı, açgözlü değildir. Hırs, açgözlülük insan tabiatının parçasıdır. Para, birçok kimsenin sandığının veya inandığının tersine, insandaki bu ''kötü'' addedilen özelliklerin terbiye edilmesine ve insanlığın yararına kullanılmasına katkı sağlar.
Diğer taraftan, Papa'nın başında bulunduğu Katolik Kilisesi'nin parayla ve paraya çevrilebilen şeylerle ilgili sicili, fazla parlak değil. Hatta, asıl eleştirilmesi gereken bu sicil. Katolik Kilisesi din adına zapt ettirdiği veya yine din adına el koyduğu-bağışlattırdığı Hristiyan müminlere ait sınırsız mal üzerinde oturuyor. Asıl kınanması gereken, paranın aracı olduğu, piyasadaki gönüllü bireyler arasında cereyan eden mübadelelerle varlıkların el değiştirmesi değil, teşkilâtlı Hristiyanlık'ın meşruluğu tartışılır yollarla üzerine aldığı varlıklarla büyük bir servet yapmasıdır. Bu yığılma bir taraftan ilgili toplumların zenginliğine ve zenginlik yaratan süreçlerine bir taraftan da ahlâkî değerlere büyük zarar vermektedir.
Papa'nın para ve serbest piyasa ekonomisi karşıtlığının nihaî anlamı uygarlığa karşı olmaktır. Piyasa ekonomisinin var olmadığı bir coğrafyanın uygarlığa ulaşması ve orada yaşayan insanların beka mücadelesini başarıyla sürdürmesi mümkün olamaz. Papa insanlığın temel kurumlarını ve yaşama araçlarını yargılamaya kalkışacağına gözlerini Katolik Kilisesi'nin dolaplarına, kirli tarihine çevirse daha iyi eder.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019