Bayram ZİLAN
7 Haziran Seçimleri hariç, Doğu ve Güneydoğu’nun 1.Partisi Ak Parti’ydi. Kürtler, Ak Parti kurulduğu günden itibaren, değişim, reform ve demokratikleşme süreçlerine destek vermiş, Ak Parti’nin “Yeni Türkiye” inşaatına tuğla taşımış, ter dökmüştü. Ama ilk kez 7 Haziran Seçimlerinde Kürtler Ak Parti’ye bir “ders verme” ya da sarı kart gösterme ihtiyacı” hissetti.
Bunun sebeplerini kabaca üç başlık altında toparlamak mümkün.
1-Ak Parti’nin “Post-Barış”a (barış sonrasına) hazırlıksız yakalanması.
Bu kısım, Ak Parti’nin okumakta zorlandığı en büyük sosyolojiyi ifade ediyor. Zira Türkiye’nin son 30 yılı çatışma ve şiddetle geçmiş 100 yıllık sorununu eşi benzeri görülmemiş bir cesaret ve kararlılıkla çözme iradesi gösteren Ak Parti, silahlı kanadın tasfiyesi veya siyasallaşması sonrası bölgede değişmesi muhtemel sosyolojiyi PKK’nın tek başına yönetmek istediğini göremedi. Görseydi, silahı ve şiddeti bir mücadele aracı görmeyen diğer bütün Kürt fraksiyonlarla ilişki kurar, yeni bir sivil toplum (medya, vakıf, dernek, sermaye vs) oluşturmak için “ön açıcı” olurdu.
2-Ak Parti’nin pratiği ve teoriği arasındaki hissedilir dil dengesizliği.
Yaptıklarını, Kürtlerin ritüelleri, sembol ve simgeleri üzerinden anlatma ve çok daha kuvvetli bir gönül bağı kurma imkânı varken, tesiri ve etkisi olmayan, hatta yer yer rahatsızlık veren ifadelerle yaptıklarını anlatmaya çalışan bir Ak Parti.
3-Çözüm Süreci’nde paydaş ve muhatap seçiminde yapılan yanlışlıklar/eksiklikler
İslami kesimlerle yahut HDP/PKK çizgisi dışında kalan “öteki Kürtler”le temas kuramamak. Bu toplum kesimlerini barış masasına oturtmamak, Kürtlerin anayasal haklarını, hak ve özgürlük taleplerini sadece HDP ile müzakere etmek.
Tüm bunların yanı sıra, aday seçimi, “seçmen güvenliği ihtiyacı”nın daha pragmatist bir yaklaşımla “sandık güvenliği ihtiyacı” olarak görülmesi gibi etkenler 7 Haziran’da Ak Partili bazı Kürtlerin tercihini değiştirdi.
Öte yandan “barajı geçersem barışın sigortası olurum, geçmezsem başınıza bela olurum” mottosuyla Batı’daki Türklere saz, Doğu’daki Kürtlere Serhildan Marşı çalan bir HDP vardı.
Ve tabi neredeyse 40 yıldır var olan silahlı bir örgütü, yere izmarit dahi atmayan, ekolojik/çevreci bir kültür hareketine dönüştüren makyözlerin yaptığı yanıltıcı makyaj, beyaz rezidansında şarap yudumlarken yokluk ve yoksulluktan mobilize bir hayat süren Kürt gençlerinin kulağına “sen aslansın, seni kesseler bir şey olmaz, hadi şu Erdoğan’a bi dur deyiver, sokağa çık” diye günde 3 öğün sufle çekenler, yaşasa belki ilerde doktor, mühendis olup insanlara ve insanlığa hizmet ederek hayatını geçirecek Kürt gençlerinin ölü bedeninde devrim romantizmi devşiren lümpen Cihangir Solcuları ve fi tarihinde söylediği bir söz nedeniyle kısa yoldan “liberal” etiketi kazanıp o günden bugüne üzerine bir şey katmadığı için dinozorlaşan ve bugün savunduğu tezlerle “darbeci” sayıldığının farkında olmayan “kapalı devre aydınlar”ın kara propagandası da oy kaymasının tuzu biberi oldu.
Ne var ki, üstad Sezai Karakoç’un o harika sözlerini gün aşırı yüzlerine vurmak zorunda kaldığımız bir ülkedeyiz ve maalesef bu uzunca bir süre değişmeyecek gibi.
Kaderin üstünde bir kader çizen mucizelerin sahibi, 1 Kasım’da, cetvelle bir halkın kaderini çizmeye çalışan mühendislerin oyununu yerle yeksan etti.
Ne hikmettir ki, Ak Parti 7 Haziran’da hem MHP’ye, hem de HDP’ye aynı anda kayan seçmenlerini yine “aynı anda” geri topladı. Bu başarı öyküsü bile başlı başına bir doktora tezi konusu olmayı hak eder nitelikte.
Çünkü normalde ya HDP seçmenini kaybedersiniz, ya da MHP seçmenini. İkisini aynı anda kaybetmek zordur. Kürt meselesinde çok radikal kararlar verir, açılımlar yaparsanız, Türk milliyetçilerini rahatsız eder ve onları kaybedersiniz, bu normaldir. Tam tersi de aynı sonucu doğurur. Kürtlerle ilgili adım atmaz, hak ve özgürlük bahsinde cimri olursanız, Kürt seçmenler sizden kopar. Bu da normaldir. Ama Ak Parti 7 Haziran’da her iki seçmeni birden kaybetti. 1 Kasım’da da her iki seçmeni birden geri kazandı. Hem MHP’li hem de HDP’li seçmeni aynı anda, eşzamanlı olarak kazanmak ise Ak Parti’yle ilintili olduğu kadar MHP ve HDP’nin “siyasi basiretsizliği” ile de ilintilidir.
MHP’ye giden oylar, Bahçeli’nin koalisyon görüşmelerinde fenomenleri bile kıskandıran “hayırcı” duruşu nedeniyle geri geldi. Bir de kendisine milliyetçi diyen, resmi internet sitesinin ana sayfasında “önce vatan” diyen MHP’nin, terörle mücadelede parmak sallayıp “ne halin varsa gör Davutoğlu” demekten başka bir şey yapmaması ve Ak Partiyi yalnız bırakması etkili oldu. Ve tabi Çözüm Süreci’nde PKK’ya çok taviz verdiğini düşündükleri için terk ettikleri Ak Parti’nin aslında taviz vermediğinin, vermeyeceğinin yapılan operasyonlarla anlaşılması. Özetle, terörle mücadele, MHP seçmeni açısından bir “turnusol kağıdı” işlevi gördü.
HDP’ye giden oyların geri gelmesi ise, Ak Parti’nin 5 ayda yaptıklarından daha fazla bir yorumu hak ediyor. Zira Kürtlerin geri gelişi, Ak Parti’nin 7 Haziran’da Kürtlerin verdiği mesajı alması ile ilgili değil. Çünkü istisna kıpırdanmaları saymazsak Ak Parti’nin pratize ettiği bir siyasal revizasyon henüz yok ortada.
Öyleyse Kürtler nasıl geri geldi?
Bugüne kadar Ak Parti’yi bir sigorta olarak gören Kürtler, ilk kez “risk olduğunu bile bile” sigorta olmadan iradesini HDP’ye teslim etti. HDP’yi görece “tek başına” denemek istedi. Bu, Kürtler için bir tür yüzleşmeydi.Gelecek simülasyonuna girdiler ve HDP’li bir geleceğin maliyetini görme şansı elde ettiler.
Her ne kadar bazı çevreler “eleştirse” de bu aslında çok hayırlı bir süreçti.
Kürtler bu 5 aylık simülasyonda siyasallaşacak PKK’nın ve iradesiz HDP’nin “bölge tahayyülünü” gördü. Adına Demokratik Özerklik denen “şeyin” bileşenlerinin aslında Demokratik Hendek, Demokratik Molotof, Demokratik Roketatar, Demokratik Baskı, Demokratik Şiddet ve en önemlisi de “Demokratik Ölüm” olduğunu gördü…
Kürtler, artık HDP’li veya PKK’lı bir geleceğin nasıl bir gelecek olduğunu çok net biliyor. Sigortanın yokluğunda çıkan kısa devrelerin çıkardığı yangınları da…
İşte tam bu noktada (yazının uzun olmasının yaratacağı dezavantajı da üstlenerek) çıkarımlarda bulunmak ve ev ödevleri çıkartmak son derece önemli. Çünkü önümüzde fark edilmeyi bekleyen Kürtler açısından kırılmış bir fay hattı ve bu kırılmayla ortaya çıkan “üçüncü yol”lar var.
Öncelikli olarak Ak Parti’nin; bugünden itibaren enerjisini 23 Milyon seçmene tahakküm kurma kibrini ambalajlayıp “kutuplaştık” diye satan bir avuç jakobene cevap yetiştirmeye harcamak yerine, yarım kalan “sivilleşme, demokratikleşme ve reform” sürecini tamamlamaya harcaması gerekiyor.
Öte yandan PKK’nın bölgede marjinalleştirilmesi için en uygun şartların oluştuğunu görmesi, bunun için toplumsal dinamikleri sahaya sürmesi, bölgedeki monopolik siyasal ortamdan kendini göstermeye fırsat bulamamış siyasi partilerin, fraksiyonların, vakıf ve derneklerin görünür olması için destek olması, ön açması gerekiyor.
Savaş ve Barış taraftarlarının ayrışacağı bir süreçte ortaya “katalizörler” çıkartmak önemlidir. İşte Kandil ve HDP’yi ve tabiki PKK tabanını, barış ve savaş taraflarına ayrıştıracak olan katalizör de “Öcalan ve Barzani”dir. Bu, Ak Parti’nin keşfine açık olarak öylece durmaktadır.
Bir başka yüzleşme konusu da “Kürt gençleri”dir.
Düşük yoğunluklu savaş koşullarının ve PKK ideolojisinin yarattığı göç ve çarpık sosyal kentleşmeyle gelen kimliksizleşme ve dejenerasyon, babaları ömrü boyunca odaya/eve her girdiğinde ayağı kalkan bir geleneğin mensuplarının çocuklarını bugün babalarını tehdit eder hale getirdi. Acı ama gerçek olan şu ki, evlatların babalarından korktuğu bir dönemden babaların evlatlarından korktuğu bir döneme evrilmiş bulunmaktayız. Bölgede bir savaş nesli yetişti ve bu eğer Ak Parti tarafından keşfedilip onarılmazsa ilerde çok büyük yaralar açacağa benziyor. Zira tam olarak geleneğinden, tarihinden, kültür ve medeniyetinden kopartılarak yetişmiş bir kuşak var karşımızda. Bu çok tehlikeli. Çünkü mezkûr kuşak, Kürt toplumunun geleneklerine en yabancılaşmış Kürt gençlerinden müteşekkil bir kuşak.
Tüm bu sorumluluklar Ak Parti’nin omuzlarındadır.
Ev ödevi Ak Parti’nindir.
Çözüm Süreci bir gün yeniden masamızda olacak. Bu sorunu çözecek olan “biz”iz.
Hans, Peter gelip çözmeyecek.
Yine iş başa düşecek, Ahmet Davutoğlu, Tayyip Erdoğan ve Türkiye halkı el ele çözecek.
Bir başka yalın gerçek de şu:
“2.Sykes Picot çizimleri” yapmak isteyenlerin planını ters yüz etmenin,
Yeniden küllerinden doğup bu coğrafyanın makûs kaderini değiştirmenin,
Ortadoğu halklarını sömürgeci oryantalistlerin bitmez/tükenmez salyalı iştahlarından kurtarmanın,
Ve her şeyden önemlisi barış, kardeşlik ve huzuru bu coğrafyanın yalın ayaklı çocuklarına miras bırakmanın tek yolu Kürt ve Türk ittifakı ile mümkündür.
1 Kasım sonuçları gösterdi ki, Türk-Kürt ittifakını bozmak isteyen Londra, Washington, Berlin ve Tel-Aviv’e yine Türk ve Kürtler geçit vermiyor, “Selahaddin-i Eyyubimizi durduramazsınız” diyor.
Kollarımızı sıvamamızın, ayağa kalkmamızın zamanı geldi.
Öyleyse, haydi,
Hemen, Şimdi...
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019