Erol KATIRCIOĞLU
Hepsini tanımıyorum kuşkusuz. Ama tanıdığım üç kişi var aralarında. Diğerlerinin bazılarını ise “simaen“ denir ya işte öyle tanıyorum. Üç kişiden biri, “çocukluk” arkadaşım Büşra Ersanlı. Diğeri, yetmişli yıllarda tanıdığım “arkadaşım” Ayşe Berktay, bir diğeri de “öğrencim” Gönül Erdem. İstanbul KCK davasında tutuklu olarak yargılanıyorlar.
Oturumlarda henüz iddianame okunuyor. Bilmem kaç bin sayfalık iddianamenin okunması uzun sürecek anlaşılan. Okunan ve bizim dinlediğimiz kısımları itibariyle ilginç bir iddianame bu. Anonymous adlı hacker sitelerine girilerek elde edilmiş olduğu anlaşılan bazı sitelerdeki “kimliği belirsiz yazılar“ “Tesbit 1, Tesbit 2...“, yani “deliller” olarak okunuyor. Bir de tabii “ajan“ oldukları anlaşılan “gizli tanık“ların ifadeleri.
Bir mahkemenin nasıl yapılması gerektiğini söyleyebilecek durumda değilim ama tanıdığım bu üç insanın aynı mahkemede yargılanıyor oluşunun ima ettiği şeyin “adalet arayışı“ndan çok “adaletsizlik arayışı“ olduğunu söyleyebilirim.
Bu ülkede gençlik hareketleri her zaman “vicdan” hareketleri oldu. (Gönül’ü bilmiyorum ama tahmin de etmiyorum çünkü o daha genç olmalı) Büşra da Ayşe de benim gibi 68 gençlik kuşağına değmiş insanlar. 68 gençlik olaylarıyla ilgili eleştirilecek çok şey bulabilirsiniz. Şiddete sapıldığından, şiddetin yüceltildiğinden sözedip sol siyasetin ta o zamandan bir çıkmaza sürüklendiğini iddia edebilirsiniz. Bu eleştiri ve iddialarınızda haklı da olabilirsiniz. Ama bütün bunlar o dönemin sol hareketleri içinde olanların Türkiye’nin “vicdanlı“ gençleri oldukları gerçeğini değiştirmeyecek.
O nedenle de bu davada Büşra’nın da Ayşe’nin de hatta Gönül’ün de varolması bana, davanın aslında “işlenmiş bir suçu“ değil “yaralanmış vicdanlar“ı yargılayan bir dava olduğunu söylemektedir başka bir şeyi değil.
Türkiye’yi yönetenler işte bu “vicdan” meselesini anlamıyorlar. İnsanlar genellikle “akıllarına“ danışarak davranırlar. Ama akıllarıyla anlamadıklarını “vicdan“larına sorarlar. Bu ülkenin insanları için akılla kavranabilecek ve anlaşılabilecek şeyler çok az olduğundan çoğu da “vicdan“ına göre davranır.
Yetmişli yıllarda Türkiye’yi yönetenler, gençlerin vicdanlarındaki yarayı anlamadılar. Onların önlerine koymuş oldukları gelecek hayalinin bir gelecek hayali olmadığını görmediler. Onlara ya büyük şirketlerde bir çeşit ücretli köle gibi çalışmayı ya da devlette köle-memur olmayı önerdiler. Bir de ülkede yoksulluk ve eşitsizlik adına olup bitenleri görmemeyi. Ama gençlik bu, itiraz etti. Büşra da Ayşe de onların arasındaydı.
Benzer anlayamama hali bugün de geçerli. Bugün ülkeyi yönetenler, belki her yerde göz ve kulakları var ama yine de toplumun kanayan vicdanını göremiyorlar. Bir ulusun adını neredeyse “terörist“ kelimesi geçmeden kullanmayan bir devlet anlayışı Kürtlere, özellikle Kürt gençlerine bugün nasıl bir gelecek vaat ediyor dersiniz? Kendi dillerini bile öğrenmeyi bir hak olarak vermeyen, kendilerini yönetme taleplerini Avrupa Birliği yerel yönetimler düzenlemeleri içinde bile kabul etmeyen bir anlayış onlara nasıl bir Türkiye geleceği önermiş oluyor ki?
Farkında değiller anlaşılan ama bu anlayış ve bu anlayış çerçevesinde uygulanan politikalar Türkiye Cumhuriyeti toprakları içinde yeni bir ulusun doğmasını sağlıyor ve sağladı da. Bu KCK mahkemeleri de bunu perçinleyen mahkemeler olarak tarihe geçecekler. Bu nedenle de “milliyetçiliklerden“ hazzetmeyen biri olarak Kürt halkının haklarının verilmesi koşuluyla birlikte bir yaşam hayal eden benim gibiler için de devletin bu politikalarının, suçladıkları Kürt siyasetinden de daha bölücü olduğunu söylemeliyim.
68’de nasıl toplumda gençler yaşanan adaletsizliklere ve vicdansızlıklara isyan etmişlerdi, bugün de çok şükür Kürtlere yapılanları adaletsizlik ve vicdansızlık olarak gören ve itiraz eden insanlar var.
Büşra da Ayşe de ve bu arada Gönül de onların arasındalar.
Ne mutlu onlara!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Zombileşmiş bir toplum
4.11.2025 - Trafik, yargı ve casusular
28.10.2025 - Dem Parti’ye çullanmanın hafifliği
23.10.2025 - Demokrasi, darbeler ve ekonomik eşitsizlik
14.10.2025 - Devletin sahipleri ve DEM Parti!
8.10.2025 - Krallar ve ulus-devletler
30.09.2025 - Komisyona bir öneri
23.09.2025 - Türkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın?
9.09.2025 - Merkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır!
3.09.2025 - AKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu?
26.08.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Emperyal İmparator
Mısır ın emperyalizm e girmesi 7000 sene evvel başladı diye biliyodum yanılmışım frnsızlar başlatmış... Yani ,firavunlar yunanlar, roma , araplar , islam ,memlükler, osmanlı imparatorluk değildi... tek imparator napolyondu... ingiliz, abd sovyet imp. cabası...
Ad Soyad Giriniz...
konunun ana fikri mısırın emperyal güçlerce tarih boyunca sömürülmesi yazıyı okunur kılan acaba rosetta taşında ki gizem ne masalsı bir anlatım roni birdaha ki yazın ali baba ve kırk haramileri olabilir mi acaba:)))
Ad Soyad Giriniz...
yazı akışı düzgün değil. rosetta taşından bahedip edip, bir anda mısırın emperyalizmden kurtulamamasına gelmiş konu ve rosetta taşının da bu yargıyla çok direkt bir ilşkisi yok en azından yazar kuramamış.