Etyen MAHÇUPYAN
Herhangi bir meselede eğer kendinizi bir tarafın parçası olarak görmekteyseniz, durumu anlamaktan ziyade tarafların ve hemen her zaman ‘karşı’ tarafın söz ve davranışları üzerinde yoğunlaşırsınız.
Hasım olarak gördüğünüz cephenin yanlışlarını ve kötü niyetini sergilemek için uğraşırsınız. Tabii her iki taraf da böyle davranmayı tercih ettikçe, söz konusu tutum normalleşir ve kişilerin kendi gözünde meşrulaşır. Mesele kendini ve ‘hakkaniyeti’ savunma olarak algılanmaya başlanır. Böylece her iki tarafın da ‘haklı’ olduğu ve gerçekliği kendi haklılığını sağlayacak şekilde yonttuğu bir dövüşün parçası olursunuz. Ne var ki kendince ‘hakkaniyeti’ savunan bu karşıt tarafların hiçbiri hakkaniyetli davranmamaktadır, çünkü daha meselenin başında kendisini bir tarafın parçası olarak bakmaya ve tepki vermeye şartlandırmış durumdadır. Bir tarafın parçası olmasına rağmen hakkaniyetli davrananlar hiç mi yoktur derseniz, tabii ki vardır ama onlar genellikle adı konmamış bir dışlanma ve ötelenme ile karşılaşıp zaman içinde kendi cenahlarının çeperine itilip pasifize edilirler.
Böyle ortamlarda bilgi üreten bir tartışma da mümkün olmaz ve karşılıklı bir debelenme hali giderek toplu ayinlere dönüşür. Oysa ortada hemen her zaman iki gerçeklik bir arada yer almaktadır ve taraflar bunlardan sadece birinin varlığı üzerine oturtulmuş senaryoları öne sürmektedirler. Gerçekliğin yarısını yok saymışsanız, buradan bir barışın, hele hayırlı bir barışın çıkmayacağı ise açıktır. Çünkü hayırlı barışlar konuşmayı, birbirini anlamayı ve kabullenmeyi gerektirir. Oysa muhatabınızın gerçekliğini yok saydığınız sürece anlamlı bir konuşmayı bile başlatmanız zordur…
Bu kısır döngüyü kırmak istiyorsanız kendi dışınıza çıkıp toplumsal algının nerede durduğuna bakmak ve gördüğünden de gocunmamak gerekir. Çünkü ‘savaş’ mantığı her meseleyi simetrik hale getirebilse de, toplumsal algı genellikle meseleye simetrik bakmaz ve bir tarafa destek verecek şekilde meyleder. Yaşadığımız olayın toplumda nasıl algılandığına baktığımızda iki gözlem yapmak durumundayız. Birincisi AKP tabanı dahil toplumun çoğunluğu yolsuzlukların varlığına, yargıya müdahale edildiğine, son HSYK düzenlemesinin demokratik zaaf içerdiğine inanıyor olsa da hükümete destek veriyor. İkincisi gerilimli ortam devam ettikçe toplumsal algıda ‘de facto’ yeni koalisyonlar oluşuyor ve aktörler bu görüntüyü değiştiremiyor. Bu iki husus kimin haklı veya haksız, ya da kimin demokrat veya otoriter olduğundan bağımsız… Bu bir olgu… Ve eğer doğru karar almayı önemseyen bir toplumsal/siyasi aktörseniz söz konusu olguyu dikkate almak, ‘niye böyle’ diye sormak ve ona göre bir davranış stratejisi çizmek durumundasınız.
Hizmet Hareketi, bu denklemde avantajlı olmayan taraf… Hükümet yönetimsel gücünü kullanarak ve geleceğe matuf hayallere hitap ederek daha etkili bir ikna yeteneği üretmiş durumda. Bu pozisyonun altının boş olduğu, açıkça yalan söylendiği öne sürülebilir ve gerçekten de haklı olduğunuz örnekler vardır. Ama bunlar görüldüğü gibi toplumsal algıyı değiştirmiyor. O halde bu algının zeminini daha iyi araştırmak gerek. Toplumun duyarsız, cahil veya aptal olduğunu herhalde söyleyecek değiliz. AKP’nin odağında olduğu İslamcı bir fanatizmin tuzağına düşüldüğünü öne sürmek de gülünç olur. Açıktır ki toplum, hükümetin yanlışlarını ve eksiklerini bilmesine rağmen ona destek vermekte. Bu durumda soru belki de tersten sorulmalı: Acaba toplum Hizmet Hareketi’ni bu olayla birlikte nasıl algılamaya başladı? Eğer cevap istenildiği gibi değilse, acaba Hizmet Hareketi bu algıyı değiştirmek için ne yapabilir? Bu noktada ikinci gözleme geçersek, eğer söz konusu durum Hizmet Hareketi’nin İslami kitle dışında koalisyonlar yaptığı algısına neden oluyor ve hükümet de bunu kendi lehine kullanıyorsa, nasıl bir duruş böyle bir algıya set çekebilir?
Bu soruların cevabı bana düşmez. Ama eğer toplumsal algı lehinize bir doğrultu izlemiyorsa, ‘dövüş halinin’ karşı tarafın işine geldiği açıktır. Hele haklı olduğunuzu düşünüyorsanız, kavga uğruna giderek haksız duruma düşmenin pek de savunulabilir bir yanı olamaz. Sonuçta mücadelenin ortamı, kendiliğinden doğan kodları ve yarattığı atmosfer daima bir tarafın lehine çalışacaktır ve o taraf her zaman daha ‘haklı’ veya ‘doğru’ taraf da olmayabilir. Bu değerlendirme kimin ‘haklı’ ve ‘doğru’ olduğunun önemsizleşmesine vurgu yapıyor. Unutmamak lazım ki, böyle ortamlarda hakemlik son kertede topluma düşecektir. Toplumu ikna etmekte yetersiz veya taraflı kalan hiçbir ‘ilke’, ne denli ‘evrensel’ olursa olsun inşa edici olamaz…
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023