Fehim TAŞTEKİN
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan NATO’nun İsveç ve Finlandiya ile genişleme hamleleri karşısında önce Madrid’de, ardından Vilnius’ta imzalanan belgelerde müttefiklerin iç siyasetine çomak sokan bir şantaj kartı elde etti. Finlandiya martta dereyi geçmişti. 11-12 Temmuz’daki Vilnius zirvesinin ardından İsveç’in üyelik onayı da TBMM’den geçinceye kadar PKK, PYD, YPG ve FETÖ dosyalarında Stockholm’ü kıvrandıracak baskılar kesilmeyecektir.
TBMM onayından sonra da NATO’nun müttefiklere yönelik yeni programları söz konusu olduğunda “oyun bozan” tavırlar tekrarlanabilir. NATO içinde ilk kez oluşturulan ‘Terörle Mücadele Özel Koordinatörlüğü’ Erdoğan’ın müttefikleri sıkıştıracağı bir kanala dönüşebilir. İsveç ile bakanlar düzeyinde oluşturulacak ikili mekanizma da Kürtler ve Gülen Cemaati ile bağlantılı dosyalarda muhatabını bunaltacak bir kanal işlevi görebilir. “İsveç, YPG/PYD’ye ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek vermeyeceğini yineler” ifadesinin altına imza atarak elini Erdoğan’a kaptırdı bir kere.
Bu oyunun ne kadar uzayacağı biraz da ABD tarafında F-16, AB tarafında vizeler, ekonomik teşvikler ve paraya bağlanmış sığınmacılar anlaşmasına dair pazarlıkların nasıl seyredeceğine bağlı.
Erdoğan’ın NATO kozunu ayarında kullanmadığı takdirde ters tepeceği ortada. Malum ekonomik olarak Türkiye’nin kamburu çok şişik; Erdoğan’ın fazla diretme ya da talepkâr olma şansı yok. Erdoğan NATO’daki sorunların bir Türkiye sorununa dönüşeceği noktaya kadar ortamı gerip sonra zembereği aniden boşaltarak rahatlama sağladı. Günün sonunda yüzünü güldürdüğü kişi, kendisine randevu bile vermeyen ABD Başkanı Joe Biden oldu. Erdoğan’a “diktatör” diyen Batı medyası Vilnius dönemecinden sonra “istediğini alıncaya kadar yürümeye devam eden usta bir pazarlıkçı” övgüsünü yapıyor.
***
İsveç düğümü açıldıktan sonra uzlaşmanın yansımalarını görmek için bakılması gereken iki adres var: Washington ve Brüksel. Kuşkusuz olayın sıcaklığıyla Atlantik’in iki yakasıyla ilişkilerde tatlı bir esintiden söz edilebilir. Amerikan cephesinde Biden yönetiminin F-16 paketindeki Kongre engelini aşmasının kolaylaştığı çıkarımları yapılıyor. Yine de mesele kısa sürede karmaşıklaşabilir. Biden, Yunanistan ve Türkiye’nin askeri kapasitesini birlikte artırma cinliğiyle Senato ve Temsilciler Meclisi’nde “Türkiye’nin komşularını tehdit ettiğine” dair endişeli tayfayı sakinleştirmeyi umuyor. Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez’e bakıldığında biraz yumuşadığı izlenimi veriyor. Fakat konuyu ustaca Yunanistan ve Kıbrıs’a getirerek “Türkiye’nin komşularına yönelik saldırganlığının sona ermesinin temin edilmesini” istiyor. Yunanistan ordusunun Türkiye’ye karşı ‘niteliksel bir askeri üstünlük’ kazanacak şekilde güçlendirilmesi halinde F-16 paketine onay verilebileceğini düşünüyor. Sadece o değil Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Başkanı Cumhuriyetçi Mike McCaul da Yunanistan’a F-35, Türkiye’ye F-16 verilerek bir denge kurulmasından söz ediyor. Yunanistan’a ödül, F-35 programından çıkartılmış Türkiye’ye ceza gibi bir uzlaşma önerisi. Ankara bunu hazmedebilir mi?
Bunun yanı sıra ABD’nin Suriye’deki ortağı Suriye Demokratik Güçleri’ne saldırılara son verilmesi şartını dillendiren Kongre üyeleri de var. Biden’la görüşme muradına eren ve devamını ironi eşliğinde temenni eden Erdoğan, Kongre’nin bağlayıcı olduğu gerçeğini içselleştirmiş gözüküyor. AB ile ilişkilerde de ince ayarlar beklenebilir ama yeni sayılabilecek herhangi bir sayfanın açılmasının zemini yok. Erdoğan içeride Avrupa sahnesinde oynanabilecek bir oyun yazmıyor. Pazarlıkçı şantaj siyasetiyle AB yolu açılmaz.
Erdoğan, İsveç pazarlığı sürerken orantısız rest ve jestlere kalkıştı. İsveç’e yönelik teröre destek suçlamasıyla veto kartını sonsuza kadar masada tutamayacağı aşikârdı. Zirveye giderken İsveç’in NATO’ya alınmasına karşı Türkiye’nin AB’ye üyelik şartını masaya sürdü. Erdoğan’ın bu hamleden muradı, otokratik rejim inşa ederek tıkadığı AB sürecini diriltmek değil, ucube rejimin sindirildiği yeni bir ilişki biçimi kabul ettirmekti. Somut olarak beklenti şundan ibaret: Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, Schengen rejiminin kolaylaştırılması ya da vize serbestliğinin sağlanması ve genel anlamda ekonomik ortaklığın büyütülmesi.
Fakat İsveç’in Türkiye’nin AB üyeliğine destek sözünün pratikte fazla değeri yok. AB sürecinin kriterler manzumesi ortada. AB’nin ağa babalarının ne düşündüğü de. Türkiye 2006’dan bu yana uyum hedefinden fersah fersah uzaklaştı.
***
Buna mukabil Rusya ile ilişkiler bir hasar tespit çalışmasını elzem kılıyor. Erdoğan Vilnius yokuşunda jest olarak görülebilecek iki hamlede bulundu ki ikisi de Rusya ile ilişkileri hedef alıyordu. Biri Ukrayna’nın NATO üyeliğine orantısız desteğiydi. Diğeri esir takasıyla Türkiye’de kalmaları gereken Azov komutanlarının Kiev’e teslim edilmesiydi.
Erdoğan seçim badiresini atlattıktan sonra Batı ile Rusya arasında daha geniş manevra alanları bulduğunu gösterdi.
Kuşkusuz gürültü çıkarsa da Erdoğan, NATO’ya hizmet eden liderlerin önde gideni. Ruslar da bunu göz ardı edemeyecek kadar Erdoğan’ın motivasyon kaynaklarına vakıflar. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov’un “pembe gözlük takmadıklarını” söylemesi Erdoğan’dan beklenmedik bir şeyle karşılaşmadıklarını teyit ediyor. Rusya’dan gelen bütün yorumlarda aşağı yukarı aynı vurgu var: Türkiye bir müttefik değil.
Rusya’nın odaklandığı nokta Ukrayna’nın NATO’dan beklenmedik bir vaat koparıp koparamayacağıydı. Erdoğan’ın Kiev lehine ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi ağır topları sipere itecek kadar ileri bir atış yapmasının Ukrayna için düşünülen plana etki etme ihtimali yoktu. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski en azından savaşın bitiminde hızlı bir NATO üyeliği için davetiye bekliyordu. İttifak, Üyelik Eylem Planı’nı (MAP) şart olmaktan çıkartarak Ukrayna için sürecin hızlandırılacağı izlenimi yarattı. Yanıltıcı elbette. Bir de NATO-Ukrayna Konseyi’nin kurulmasıyla ilişkilere siyasi kanal açıldı. (Bunu hasımları Rusya ile diyalog için de yapmışlardı.)
Avrupa’da belli kesimler Rusya’yı durdurmanın tek yolunun Ukrayna’yı ittifaka almak olduğunu savunuyor. Bunun nükleer savaş dahil cehennemin kapılarını açacak senaryoları tetikleyebileceği ihtimali umurlarında değil. Ama karar verici asıl aktörler kırmızı çizginin nerede olduğunu görüyor: NATO’ya açık davet, Rus işgalinin genişlemesiyle Ukrayna’yı geri döndürülemez bir bölünmeye götürebilir. Üyelik ise çatışmaları NATO’nun savaşına dönüştürür. Ukrayna severler bile bu riski göze alamıyor. Bunun yerine kaçamak seçenekler öne çıkartılıyor. NATO’nun bu zirvede yaptığı da şu oldu:
Kiev’deki beklentinin aksine zaman çizelgesi koymadan “Müttefikler hemfikir olduklarında ve koşullar yerine getirildiğinde Ukrayna'yı İttifak'a katılmaya davet edecek konumda olacağız” diyerek ipe un seren ucu açık bir yolu benimsedi. Üzerinde durulması gereken nokta bu. Nitekim Zelenski de pek gücendi, “saçma” ve “tuhaf” diyerek küplere bindi. "Görünüşe göre Ukrayna'yı ne NATO'ya davet etmeye ne de üye yapmaya hazırlar. Bu da Rusya ile müzakerelerde Ukrayna'nın NATO üyeliğini pazarlık konusu yapmak için bir fırsat penceresi bırakıldığı anlamına geliyor" dedi. Sonra sırtını sıvazladılar, alkışladılar, alkışlattılar; daha fazla silah, F-16 pilotları için eğitim, istihbarat paylaşımı ve siber destek vaadiyle gönlünü aldılar. ABD’den misket bombaları, Fransa’dan uzun menzilli füzeler, Almanya’dan iki Patriot bataryası, 11 ülkelik koalisyondan pilotluk eğitimi vs…
Zelenski de öfkesini bastırıp “Ukrayna heyeti bugün önemli bir güvenlik zaferiyle eve dönüyor” diyecek noktaya geldi. G-7 grubu “Rus saldırganlığını caydırmak ve Ukrayna ekonomisini güçlendirmek” için ikili müzakerelere girmeyi kabul etti. Silah ve para yardımıyla Ukrayna’yı “vasal devlet” statüsüne taşıyacak müzakereler! (Japonya’nın da içinde yer aldığı G-7 grubu NATO belgelerinde artık kötü niyetli hibrit tehdit olarak çerçevelenen Çin’i kuşatma stratejisinde de Trans-Atlantik İttifakı’nın doğu yönelimini de belirliyor.)
***
2008 Bükreş zirvesinden beri aşama aşama Ukrayna’yı Rusya ile kapışmanın ön cephesi haline getiren ama asla ittifaka alarak koruma sunmayan bir siyasetin ileri düzeyde sözcülüğünü yapmak da Erdoğan’a düşüyor.
Vilnius’tan dönüşte Erdoğan, Rusya lideri Vladimir Putin’le yüz göz olabileceği ortamı yeniden yakalamak için yaratıcı hamleleri düşünmek durumunda. Ve bunları doğalgaz faturaları kışı görmeden yapması gerekiyor. Ödemesi ertelenmiş borçlar, nükleer santral, Suriye dosyası, Karadeniz’de istikrar, Türkiye’ye park eden Rus paraları, Güney Kafkasya’da barış süreci, Zengezur koridoru gibi düşünülmesi gereken meseleler var. Ayrıca 17 Temmuz’da süresi dolan tahıl koridoru anlaşmasını ivedilikle Putin’le konuşması lazım. Üstelik bunu arabulucu olduğu anlaşmayı çiğneyip güven kaybına uğramış bir lider olarak yapacak. Erdoğan dün zirvenin bitiminde taraflardan davet gelirse arabuluculuğa hazır olduğunu tekrarladı. Kremlin de görüşmenin gündemde olmadığı yanıtını verdi. Rusya şimdilik yanıt verme hakkını saklı tutup pragmatik davranarak Azov komutanlarının cepheye dönmesine değil de Ankara’nın Kiev’e obüs topu ya da SİHA verip vermediğine odaklanmayı tercih edebilir. Ruslar sert bir karşılaşmada Ankara’nın tercihinin her zaman NATO olacağını biliyor. İyi ve kötü günde kapının nereye kadar açılıp nereye kadar kapanacağının hesabını yapıyorlar. Türkiye de Batıyla yumuşama sayesinde ekonomik rahatlık sağlasa bile çıkarların çakıştığı ya da çatıştığı pek çok başlıkta Ruslarla yine çalışmak mecburiyetinde. Rusya tarafında Erdoğan’ın pragmatizmi nelere kadir onu da bekleyip göreceğiz. Batıdaki övgülerin sövgüye dönmesi uzun sürmez.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025