Hakan AKSAY
Erdoğan’ın tarihin bize bir armağanı olduğunu ve böyle liderlerin “yüz yılda bir yetiştiğini” çoktan kavramış durumdayız.
Bir “bayan”, Reis’e gösterdiği saygı ve hayranlığı, onun“vücudunun bir yerinde çıkan kıl” olma isteğiyle birlikte seslendirdiğinde bunu anlamayanlar olmuştu aramızda.
Ama geçenlerde onun adına düzenlenen sempozyumda dile getirilen “Erdoğan anlatılmaz, yaşanır; o, bu ümmete Allah’ın bir lütfudur” yargısını şimdi biz de iliklerimize kadar yaşayarak algılıyoruz.
Aslında bu gerçeğin ilk farkına varan Erdoğan’ın kendisiydi.
“Çok özel” olduğunu, bu milleti en iyi kendisinin yönetebileceğini, hatta yalnızca bu milleti değil dünyayı da yönetecek kapasitede olduğunu ve tarihte en az kendisinden önceki bütün dinî ve siyasi liderler kadar yer kaplayabileceğini ilk olarak kendisi anladı.
Zamanla bu inancı ve özgüveni güçlendi.
Karşılarındaki cevheri anlamayan cahilleri bir ölçüde affedebilirdi belki, ama bir de muhalefet edenler, onun gösterdiği yoldan ilerlenmesine engel olmaya çalışanlar vardı ki...
En son geldiğimiz aşamadaki oldukça sade anlatımla – “ya bizdensin ya teröristsin” – bunların “etkisiz hale getirilmesi” gerektiğini net olarak ortaya koydu.
Korkutarak, içeri tıkarak, evlerine ve sokaklarına askerî harekât düzenleyerek...
Zaman zaman sıkıntılı olsa da yine de içerdeki düşmanlarla başa çıkmak kolay sayılırdı.
Her seferinde çoğunluğu arkasına alma yöntemiyle o an hedefindeki azınlığı (bazen Geziciler, bazen Aleviler, bazen Hristiyanlar, bazen solcular, bazen “paralelciler”, bazen Kürtler, bazen gazeteciler) “onlar” diyerek öteki herkesten ayırıyor ve acımadan sopalamaya girişiyordu.
Çok sayıda karşıtı olsa da, hemen hepsi bir başkasının dayak yemesi sırasında tepki göstermeyecek kadar sersemletilebilecek cinstendi nasılsa.
Böylece teker teker, birer iskambil kağıdı gibi, hepsini peş peşe devirerek yoluna devam edebiliyordu.
“İçerisi” özetle böyle, o kolay yani...
Ama bir de “dışarısı” var.
* * *
Eloğlu utanmadan akıl vermeye çalışabiliyor, mesela.
Aynı masada oturuyorsun, hem de misafir gitmişsin, üstelik gazeteciler falan da oradayken çıkıp ulu orta patavatsızlık yapabiliyor.
Vay efendim, demokrasimizi beğenmiyormuş, bizde basın özgürlüğü yokmuş falan filan.
Anlatıyorsun: “Yav basın değil bu iş, casusluk; o şahıslar benim emirlerime karşı çıkıyorlar, dahası altımı oyuyorlar”...
Adam hâlâ ne diyor: “Basına yönelik tutumunuz rahatsız edici!”
Sana ne ya?
Senin memleketin mi?
Benim!
O halde...
Israr ve ikna ettiler, şu “Gezi provokatörü” kadının televizyon programına çıktım...
Kadın, hanım hanımcık oturamadığı yetmezmiş gibi, bir de benimle tartışmaya giriyor.
Soruyorum, “Yav casusluk basın özgürlüğü müdür, cevap ver?”diye...
“Ne zaman basın özgürlüğü desek lafı casusluğa ve teröre getiriyorsunuz” diye bana çemkiriyor hiç sıkılmadan.
Tabii “yabancı gazeteci” ya...
Sen benim ülkemde gazeteci olsan, bak bakalım konuşabilir misin karşımda öyle!
Öyle lafımı kesmeler, bacak bacak üstüne atmalar falan!..
Üstelik de kadın haliyle...
* * *
İçerde bu kadar güçlü ve alternatifsizken, dışarıda böyle durumlara düşmek gerçekten de çok zor geliyor Erdoğan’a.
Yani şimdi sahiden de... adaletsiz bir durum.
“İçerde” birisi yan bakıyor, ertesi gün kendini hâkimin karşısında buluyor; daha da ileri giderse “iyice içeri” alıyorsun onu.
Ama dışarıdaki dışarıda ya, korkmuyor işte, saygı göstermiyor.
Yazıyor, çiziyor, yok karikatürmüş, yok klipmiş falan, demediğini bırakmıyor.
Eleştirinin ve mizahın da bir sınırı var diyorsun, dinlemiyor.
Bakın şu pek de kaliteli olmayan Alman klibine: “Erdowie Erdowo Erdogan”...
Tabii Erdoğan alışkanlıkla onları da içeri tıkmak istiyor.
Ama işte onlar “dışarıda”!
Şimdi o işi çözmek için “dışarıdakini dışarıdaki tarafından içeri attırmayı” deniyor.
Şikâyet ediyor haliyle.
Karşılaştığı yine malum “basın özgürlüğü teranesi”...
Erdoğan içeri atamayınca mecburen içine atıyor, bir gün acısını çıkartmak için...
* * *
Dünyaya meydan okuyup da sonra ABD Başkanı’yla kısa bir görüşmenin peşine düşer hale gelmek, Erdoğan’ı kızdırıyor elbette.
“Bizi aranıza alın, üye yapın” diye onca zamandır yalvar yakar arkalarında koştuğu Avrupalılar ile yaşanan anlaşmazlıklar da ayrı konu.
Neyse, köprüyü geçme aşaması deyip yutkunalım.
Ama bu arada o, sırası geldiğinde öteki herkesten farklı ve özel olduğunu cesurca ortaya koymaktan çekinmiyor.
Şu yerden bayrak kaldırma meselesi. Siz sadece içeriye yönelik bir propaganda malzemesi mi sanıyorsunuz? Hayır, aynı zamanda dünyaya meydan okuma! “Siz anlamazsınız, ama bu çok mühimdir” gösterisi...
Yoğurt yiyiş stilleri farklı tabii.
Cumhurbaşkanı korumalarının dünyanın çeşitli ülkelerindeki şiddet uygulamalarını es geçmeyelim.
İmkân dâhilinde olduğu anda “burası küçük Türkiye sayılır”anlayışıyla ortalığa çekidüzen vermek.
Yani: “Bizde böyle”...
Ve “o an orası da bizim”...
Çünkü “bizimki” orada... O “bu ümmete Allah’ın bir lütfu” olan.
Gerisi - yani kim ne dermiş falan - fasa fiso...
* * *
“Orası bizim” dedim de aklıma geldi: Şu yabancı diplomatlara azar konusu.
Can Dündar-Erdem Gül duruşmasına giden diplomatları nasıl azarlamıştı Erdoğan:
“Siz kimsiniz ya! Ne işiniz var orada? Diplomasinin de bir adabı var. Burası senin ülken değil, burası Türkiye! Sen konsolosluk binası ve ya konsolosluk içinde hareket edebilirsin. Diğeri izne tabidir!”
(Bu şartlarda Türklerin geleneksel misafirperverliğini tartışmaya cüreti olan var mı?)
Mesaj net: Misafirsen misafirliğini bil!
O kaddarrrr!
Bir an için Erdoğan’ın bir süreliğine turistik bir bölgede otel müdürü olduğunu düşünün. Kim bilir yabancılara neler yapardı: Öyle giyinme! Sigara içme! İçkiye dokunma! O hareketlerden vazgeç!
Ve sonuçta örnek bir otel çıkardı ortaya!
Herkesin muma çevrildiği, saygıda kusur etmeyen “Türk tipi” bir otel!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025