Hasan ÖZTÜRK
Her yaz köye gittiğimde onu bulup dostluk etmekten mutluluk duyardım. Yaşı altmışı geçmesine karşın halen dinçti. Aklar düşen düzgün kaşlarının süslediği gözlerinin içi, en acı olayları anlatırken bile gülerdi. Her yıl kendisinin yeniden onardığı sandalının içinde altı beygirlik içten takma bir motoru vardı; ama o, bir kaç mil yol gideceği zaman kürek kullanmayı yeğlerdi; onun için de pazıları halen taş gibiydi Koreli.
Bu yaz onu biraz durgun buldum. Sağlığı yerindeydi ama eski neşesi yoktu. Nedenini anlamak için kendisiyle konuştuğumda, pek açık vermek istemedi. Konuşmayı biraz daha ilerlettiğimizde, kafasına ölmeyi taktığını anladım. Ölmek istiyordu.
“Bu akşam poyraz rahat vermeyecek” dedi, Koreli. Herkes “Koreli” derdi ona, hatta köydeki yeni yetişmelerin çoğu, onun adını bilmezlerdi. Gerçekten kulakları sağır edecek kadar güçlü esiyordu rüzgâr. Her zaman kürekle gezinerek yaptığımız çapariyi, sandalı demirlemiş, öyle yapıyorduk. Balığı aramadan, durduğumuz yerde çapari sallamak verimli olmuyordu. Koreli gibi usta bir balıkçının böyle verimsiz bir avı içine sindiremediğini de anlıyordum; beni kırmamak için sesini çıkarmamıştı önerime. Oltasını atıp gözleri ufukta kayboluyordu sık sık; daha önce hiç görmemiştim onu böyle.
“Gidelim istersen reis?” dedim.
“Sen bilirsin” dedi. Zaten benim için çıkmıştı çapariye. Onun asıl işi ağ ile balık tutmaktı.
Bu arada bize bol bol yetecek kadar balık tutmuştuk. Makineyi çalıştırıp köye doğru gelirken Koreli, küçük istavritlerin bir kısmını bizi izleyen martılara atarken bana dönüp; “Ne de olsa arkadaşlarım sayılırlar” dedi. Köye gelip de sandalı demirlediğimizde, kahvelerin önüne doğru yürüyen Koreli’ye,
“Nereye gidiyorsun, bize gideceğiz bu akşam” dedim.
“Sen balıkları al git” dedi.
“Oyunbozanlık etme, Koreli.”
“Canım içki içmek istemiyor bu akşam.”
“İçki içmezsin, karnını doyurup hoşbeş ederiz biraz?”
“Neşem yok, sen git.”
“Hiç böyle yapmazdın?”
“Dedim ya, neşem yok.”
“Hiç itiraz etme, bırakmam seni bu akşam.”
“Başka akşam otururuz, günler bitmedi ya?”
Onu öyle yalnız bırakıp gitmek içime hiç sinmiyordu. Birlikte olmamız gerektiğine inanıyordum. Karısı iki yıl önce ölmüş, çocuğu da olmadığı için tek başına yaşıyordu. Belki de onu bu hale getiren yalnızlık diye düşündüm.
“Bu akşam birlikte olmak istiyorum, Reis?”
“Yalnız kalmak istiyorum, izin verirsen?”
“Bir kaç kadeh içeriz, gidersin.”
“Evimde olmak istiyorum, kahveye de çıkmayacağım bu akşam.”
“Ben balıkları pişirtip senin evine gelirim?”
Koreli’nin insanları kırması o denli zordu ki, dayatmalarıma dayanamayacağını biliyordum.
“Anlaşıldı, senden kurtuluş yok bu akşam. Elindekilerin yarısını bana ver, diğer yarısını da eve götür, sizinkiler balık bekliyordur şimdi. Sonra da eve gelirsin, ben kızartırım bizimkileri. Daha fazla üstelemenin yararsız olacağını düşünüp onun dediğini yaptım.
Evine gittiğimde o, balıkları kızartmıştı bile. Salatayı da kendisinin yapacağını, kendisinin ancak öyle rahat edebileceğini söyledi. O, salata yapmak için bahçesinde yetiştirdiği domateslerden koparmaya başladığında ben de ilk kez geldiğim evini inceliyordum Koreli’nin. Ağaçların içinde tek katlı bir evdi bu. Küçük bahçesinde, sebzeleri sulamak için küçük bir kuyusu vardı. Bahçede incir, ayva, erik, kiraz ve vişne ağaçları vardı. Bir evlek kadar yere domates, hıyar, soğan, roka ve maydanoz dikmişti. Kuyunun başında, on yaşlarında, gölgesinde oturulabilecek duruma gelmiş bir çam ağacı, poyrazın etkisiyle çeşitli sesler çıkarıp önümde eğiliyor, sanki beni selamlayıp “hoş geldin” diyordu. Üç ayak merdivenle girilen ev, bir büyük, iki küçük oda, mutfak ve banyodan oluşuyordu. Şirin bir görünüşü vardı evin. Koreli, benim çevreyi incelediğimi görünce:
“Gezebilirsin içerisini, bence bir sakıncası yok” dedi.
İki küçük odaya şöyle bir göz attım. Odalardan birini yatak odası, diğerini ise fazla ağlarını ve balıkçı gereçlerini koyduğu depo olarak kullanıyordu. Depo olarak kullanılan bu odada dikkatimi çeken şey, iki adet mezar taşıydı. Mezar taşının üzerinde Koreli’nin adı yazılıydı, ölüm tarihi ise boş bırakılmıştı. Daha sonra, salon gibi kullandığı büyük odaya girdim. Ortada kırmızı mavi renklerin baskın olduğu bir halı, üzerinde hem yatılabilecek, hem de oturulabilecek bir divan, yüzleri eskimeye yüz tutmuş kahverengi dört koltuk, bir aynalı konsol, küçük bir masa ve dört sandalyeden oluşuyordu evin mobilyası. Cilası yer yer dökülmüş konsolun üstündeki aynanın kenarlarına takılmış fotoğraflar vardı. Fotoğraflardan birinde damat Koreli, önünde oturan gelinin omuzlarından tutmuş, uzun boyu ve biçimli bedeniyle ayakta bir heykel gibi duruyordu. Gelin de güzeldi ama damadın yakışıklılığına diyecek yoktu. Damatlık fotoğrafının altında Koreli’nin on sekiz yaşında bir deniz kazasında ölen oğlunun altı dokuzluk fotoğrafı vardı. Aynanın sol tarafında Kore’de çektirdiği iki fotoğraf vardı. Fotoğrafın birinde bir Amerikan subayı Koreli’ye Kunuri savaşında kazandığı madalyayı takıyordu. Şu anda aynanın üst ortasına takılmış, kurdelesinin mavi renkleri solmuş, üzerinde Birleşmiş Milletler amblemi olan madalya, Amerikalı komutanın taktığıydı, o madalyaydı işte...
“Yemek hazır” diye seslendi Koreli. Birlikte kuyunun başındaki çamın dibine kurduk soframızı. Bir yastağaç ve iki zeytin kütüğünden oluşuyordu soframızın mobilyası. Üstünde, onun yaptığı halis zeytinyağlı şahane bir çoban salatası, kendi elimizle tuttuğumuz istavrit ve Reis’in zulasından çıkardığı kolyoz tuzlama ve benim koparıp yıkadığım rokalar vardı.
“Bugün geleceğini bilseydim, sabah ağdan çıkan pavuryaları başkasına vermezdim” dedi, Koreli.
“Benim için bu da özlediğim bir sofra, daha sonra yeriz pavuryaları.”
Poyraz hızını gittikçe artırıyordu. Bu beni rahatsız etmiyor, aksine dinlendiriyordu. Bir de Koreli’nin, hiç alışmadığım dalıp gitmeleri olmasa, iyice tadını çıkaracaktım içinde bulunduğum mutluluk anının.
“Seni dalgın gördüm, bu gelişimde?”
“Yok bir şeyim, sana öyle gelmiştir.”
“Biz dost değil miyiz?”
“Onu da nereden çıkardın?”
“Senin bir derdin var Reis, konuş da açıl biraz?”
“Önemli değil, herkesin bir derdi olabilir.”
“Hiç böyle görmemiştim seni? Dalıp gidiyorsun durmadan. O ünlü kahkahalarından birini hiç patlatmadın bu gelişimde?”
Yüzünü çevirip bir süre sessizce ovalara doğru baktı. Daha sonra başını ağır ağır çevirip gözlerimin içine saplarcasına dikti bakışlarını.
“Ölmek istiyorum” dedi. Şaşkın şaşkın baktığımı görünce de “Niye öyle şaşırdın? Herkes ölmeyecek mi sonunda?”
“Doğru, öleceğiz. Sence erken değil mi be Koreli?”
“Niye erken olsun? Bana kalırsa kırk yılı fazladan yaşadım.”
“Nasıl?”
“Kırk yıl önce, Kunuri’de öldü diye bıraktı beni düşman.”
“Yaralanmış mıydın?”
Üzerindeki uzun kollu, güneşten rengi solmuş haki, keten gömleği çıkardı Koreli.
“Sayabiliyor musun?”
Evet saymıştım. Bedeninde altı kurşun yarası vardı, Koreli’nin.
“O günden beri neye sevinirim biliyor musun? Mezarımın yeri belli olacak, yaban ellerde kaybolup gitmedim. Bilirsin, Kore’ye gidenlerin birçoğunun ne ölüsü, ne de dirisi bulunabildi. Ölmek bir şey değil de insanın cesedinin bulunamaması çok kötü bence.”
“Öldükten sonra bir şey değişir mi be Koreli?”
“Öyle deme. Herkesin bir mezarı olmalı. Doğuştan gelen eşitlik zamanla bozuluyor. Ama öldükten sonraki eşitlik bozulmuyor.”
“Nasıl yani?”
“Hepimiz çıplak doğmuyor muyuz?”
“Öyle.”
“Sonradan ne oluyor?”
“Bazıları doğdukları gibi çıplak ölüyor, bazıları çulu düzüyor?”
“Bravo, okumuş adamın hali başka oluyor. Ama ölünce herkes çıplak gömülüyor. Bu dünyada kendileri için ayrılan toprak parçası da aynı oluyor. Hatta, benim gibi uzun boyluların payı biraz daha fazla oluyor kısa boylulardan.”
“Zenginler türbe gibi mezar yaptırıyorlar kendilerine, yoksullarsa bir taş bile diktiremediklerinden kaybolup gidiyor mezarları Koreli, bence orada da eşitlik yok?”
“Onun için, ne yapıp yapmalı, yaşarken mezar taşını hazırlamalı insan.”
“Gördüm. Sen hazırlamışsın mezar taşını. Ama acelen ne, onu anlayamadım?”
“Yalnızlık. Eşim öldükten sonra iyice yalnız kaldım. İki üç günde bir gidip eşimin mezarının başında bir süre oturuyorum. Ben onu çok severdim biliyor musun? Belki inanmayacaksın ama bazen karım, bazen kızım, bazen de annem olarak severdim onu. Bir gün ağlayarak: “Benim çocuğum olmuyor,istersen beni boşayıp başkasıyla evlenebilirsin, ya da üstüme ikinci kadın da alabilirsin?”
“İlginç?”
Rakısından büyükçe bir yudum alıp elinin tersiyle bıyıklarını sildikten sonra “Sakın beni sevmediğini sanma öyle dediği için. Deliler gibi âşıktı bana. Ölünceye kadar birbirimizi, öyle kolay anlatılmayacak biçimde sevdik biz.”
Rüzgâr gittikçe artırıyordu şiddetini. Tepemizdeki çamla birlikte diğer ağaçlar da büyük bir koronun elemanları gibi şarkı söylüyorlardı. Poyraz, kuzeydoğudan tüm sesleri toplayıp getiriyordu, ama Koreli bunun farkında değildi; bunu, onun yeniden dalıp gitmesinden anlıyordum.
“Hep, Kore’de kaybolan mezarsızları düşündüm, dünyada iki metrelik, hakları olan toprağa sahip olamadan gitmişlerdi. Orada ölen diğer askerlerin, yabancı ülkede de olsa bu dünyada hakları olan, bir mezarlık toprakları var. Mezarsızları düşün bir de, onları kurtlar mı yedi, kuşlar mı belli değil.”
“O Kore işi de saçmalık be Reis, ne işiniz vardı sizin oralarda?”
“O işi karıştırma. Bana madalyayı takan Amerikalı komutan: ‘Sen insanlığı kurtaran kahramanlardan birisin’ demişti, tercümanın söylediğine göre. O zaman çok hoşuma gitmişti bu söz ama sonradan çok düşündüm, insanlığı nasıl kurtardığımızı. Bu konuda kafamı karıştıran çok laf edildi. Benim de şüphem var bu konuda, yüz binlerce insanın öldüğü bir savaşta insanlığın nasıl kurtulacağını düşünmüşümdür çok. Bence insanlık savaşla değil, barışla kurtulur. Oralara girmeyelim istersen.”
Koreli, ölmek isteğini çok haklı nedenlere dayandırıyordu ama, benim içim buna elvermediğinden, durmadan her söylediğine karşı geliyordum, ne olursa olsun sonuçta çok sevdiğim bir dostumu yitirecektim.
Gece ilerlemiş, tabaklarımızdaki mezeler bitmişti. Bense gecenin bitmesini istemiyordum.
“Meyve almayı unuttuk be Reis, eve gidip getireyim bari bir şeyler?”
“Sen gidip gelinceye kadar sabah olur.”
“Ne yapacağız pekiyi?”
“Hörgüçten yiyeceğiz.”
“Hangi hörgüçten?”
“Koreli’nin hörgücünden.”
Ağır ağır kalkıp kuyunun başına gitti. Kuyuya sarkan ipi yukarıya doğru çektiğinde, ucunda, bir ağın içine konup bağlanmış büyükçe bir karpuz göründü.
“Dolabım bozuk olduğu için suda soğuttum. Çocukluğunu hatırlatır sana bu.”
“Yaman adamsın be Reis. Sen çok yaşa e mi?”
“Bu yaşadığım son yaz, kışı bu dünyada geçirmek istemiyorum.”
“Dostlarını bırakıp gideceksin demek?”
“Mezarlık bir adım yer. Yazları geldiğinde orada ziyaret edersin beni?”
“Rakı. Rakı nasıl içeceğiz birlikte?”
“Büyük bir şişe, iki de bardak alıp gelirsin. Kendi payını içer, benimkini mezarıma dökersin.”
“Sen farkına varır mısın bunun?”
“Rakı olursa varırım, başka içki getirme sakın.” dedikten sonra ilk kez gülümsedi Koreli. Kadehinden büyükçe bir yudum daha alıp cebinden çakısını çıkardı. Karpuzun, kesilirken çıkardığı sesten, kuyu suyunda iyice soğuduğu belli oluyordu. Büyükçe bir dilim kesip, kabuğunu tabak olarak kullanarak karpuzu servise hazırladı. Çakıyı gösterip “Tanıdın mı, sen getirmiştin bir zamanlar bunu bana?” dedi.
Anımsadığımı anlatmak için başımı salladım. Bu kez de kışın giymesi için kalınca bir yağmurluk getirmiştim. Çapariye çıktığımızda, yağmurluğu verdiğimde, yüzünde beliren acı gülümsemeye bir anlam verememiştim; şimdi ise bunun nedenini anlayabiliyordum; bu yazı geçirdikten sonra ölmek istiyordu Koreli...
“Nasıl bir ölüm düşünüyorsun?” dedim.
“Ölümün bir çok çeşitleri var, zamanı gelince düşünürüz. En az üç ay daha var ölmeme.”
“Bir kaç yıl daha birlikte olalım. İstersen seni de götüreyim, sandalını da götürebiliriz İstanbul’a. Yalnız kalmamış olursun büyük şehirde?”
“Yalnızlığın büyüğü orada olur. Sen hiç yalnız kalmamışsın anlaşılan, İstanbul’da. Kalabalık yerlerin yalnızlığı daha yakıcı olur.”
“Evlendirelim seni?”
“Ben de istemem ya, o hiç razı gelmez evlenmeme.”
“O kim?”
“Kim olacak, eşim.”
İçki yavaş yavaş bedenimin her köşesine yayılıyordu. Böyle zamanlarda çok daha duygusal olurdum. Ölümden söz etmek istemiyordum aslında; konuşmaya başladığımda, sanki görülmeyen bir el getirip dilimin ucuna ölüm sözcüğünü koyuyordu. Bir büyük şişe rakı bitmiş, Koreli’nin içerden getirdiği yarım şişe sıcak rakıyı da bitirmek üzereydik. Bir ara ölümün güzel şey, dünya dertlerinden kurtulmanın en kestirme yolu olduğunu düşündüm. Aklıma çocuklarım gelince bu düşünceyi hemen kovdum kafamdan...
“Yarın karşı yakaya gidelim, iyi tekir yaptığını söylediler?” dedi Koreli.
“Madem öleceksin, ne kadar çok birlikte olursak o kadar iyi, gidelim Reis.
Ertesi gün uyandığımda kafam kazan gibiydi. Biraz daha uyuyabilmek için yeniden uzandım. Koreli’nin bu yaz sonu öleceği aklıma gelince de bir türlü uyku tutmadı. Kalkıp giyindim, Koreli’yi görmeye gittim. O, ağları sandalın kıç güvertesine güzelce yerleştirmiş, beni bekliyordu. Saati sorduğumda da “Dört” dedi.
Poyraz dinmiş, deniz sakinleşmişti. Körfezin, karşımızdaki yakasında ağları atıp beklemeye başladık. Buzluktan çıkardığım bir şişe viski, iki bardak, soğuk su ve çerezle, hafiften demlenmeye başladık Koreli’yle. Sohbet, bu kez balıkçılık üzerineydi. Koreli, yıllardır anlattığı bazı konuları ikinci baskı, hatta üçüncü baskı yaptı ama ben bu akşamki konuşmaları bir akşam öncekinden daha çok sevmiştim... Sabaha karşı ağları temizleyip, akşama kaldırmak için yeniden atıp köyün yolunu tuttuk. Koreli, tuttuğumuz balıkların köyde alıcısının hazır olduğunu, onun için satış için balıkhaneye kadar gitmemize gerek olmadığını söyledi...
Koreli’yle iki akşam daha karşı kıyıya gittik. Eşim haklı olarak, benim yalnız başıma mı tatil yapacağımı sorunca Koreli’den özür diledim. O, bunun doğal olduğunu, evimde kalmam gerektiğini, yarın akşamüzeri, eşim ve çocuklarımla birlikte körfezde bir motor gezintisi yapmam için sandalı alabileceğimi söyledi...
Poyraz kudurmuşçasına esiyordu. Gitmemesini istedim ondan. Eğer kaldırmazsa, denizdeki ağlarda tutulan balıkların kokacağını söyledi. Gitse bile, altı beygirlik tekneyle geri dönmesinin olanaksız olduğunu anlatmaya çalıştım. Yüzüme bakarak tatlı tatlı gülümsedi; gülüşüyle “Bu söylediklerinin hepsini ben senden iyi biliyorum, niye kendini yoruyorsun?” demek istiyordu. İskeleden el sallayarak uğurladım onu ve arkasından “Rasgele.” dedim...
Poyraz, bizim bulunduğumuz kıyıdan çıktığı için; dalgalar, bir kaç mil ileride başlıyordu. Beyaz köpüklerin arasına giren küçük tekneyi gözden kayboluncaya dek izledim. Diğer balıkçıların hiç biri sabahtan bıraktıkları ağlarını kaldırmak için karşı kıyıya gitmemişlerdi. Bir balıkçı, Koreli için “O, savaşmadan duramaz; madalya vermeseler de savaşır, huyudur.” dedi. Bir diğeri, Koreli’nin canından bezdiğini; karısı ölmüş bir diğer balıkçı da, bekâr kalan herkesin öyle abuk sabuk şeyler yapabileceğini, köyde karısızlığın insanın başına vurduğunu söyledi...
Ertesi gün dönmedi Koreli. Bunu, poyrazın tüm hızıyla sürmesine bağladık. Daha ertesi gün de dönmedi. Bu olağan bir şey değildi, çünkü rüzgâr kesilmişti. Bir kaç tekneyle karşı kıyıya gidip araştırma yaptık. Gören olmamıştı. Birlikte ağları attığımız yere gidip baktık. Görünürde bir şey yoktu, ağlar da kaldırılmıştı. Çaresiz döndük köye...
Bazıları onun için “İntihar etmiştir, son günlerde durumu iyi değildi” diyorlardı; bense bunu kabul etmiyordum; Kore’de ölen mezarsızlara nasıl da üzülüyordu. Denizde intihar edip mezarsız bırakamazdı kendisini. Ölümün eşit olduğunu, herkesin birkaç metre kefenle çıplak gömüldüğü, kendisinin kısa boylu zenginlerden daha çok toprakta yatacağını söylememiş miydi? İntihar edecek olsa evindeki mezar taşlarını niye yaptırsın ki?
Bir hafta sonra, teknesinin ters dönmüş olarak Bandırma yakınlarında kıyıya vurmuş olduğunu öğrendiğimizde onun öldüğüne kesin karar verdik. Ölmüştü Koreli, kuşkum kalmamıştı.
Köyde mezar kazma işlerine bakan bir arkadaşı da yanıma alıp evine gittim. Kendisi için hazırladığı mezar taşlarını alıp traktörle mezarlığa götürdük. Arkadaşa, karısının mezarını bulmasını rica ettim. Onun yanı başında, Koreli’ye bir mezar kazdırdım. Diğer mezarlar gibi, tahtalarını koyup toprak yığdık. Mezar taşlarını başına ve ayakucuna dikip köye döndük.
Ertesi gün, akşama doğru elimde bir buzlukla mezarlığa gittim. Buzlukta bir şişe büyük rakı, soğuk su, iki bardak ve çerez vardı. Bardakları çıkarıp mezarın başına koydum. İkimiz için de servis yaptıktan sonra kadehleri tokuşturdum. İlkin kendi bardağımdan bir yudum içiyor, Koreli’nin bardağından aynı ölçüde rakıyı mezara döküyordum. Görünürlerde kuşlardan ve ağustos böceklerinden başka canlı yoktu çevremde. Fırtına şeklinde esen poyraz, görevini yerine getirmiş; arkadaşımın canını aldıktan sonra dinmişti. Yakınımdaki serviler ‘hazırol’daki askerler gibi kıpırdamadan duruyorlardı...
Şişenin yarısını geçtiğimde, güneş batmış hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Arkadaşım öldüğü için üzgündüm, fakat görevimi yerine getirmenin huzuru içindeydim. Rakı bitmek üzereyken çevremdeki mezar taşlarının birer birer canlandığını görmeye başladım. Biraz sonra da hep bir ağızdan gülmeye başladılar mezar taşları. Olanı biteni anlayabilmek için şaşkın şaşkın onlara bakıyordum. Aradan çok geçmeden, uzaklardan, başında sarık olan taşlardan biri, “Bakıp durma, bir saattir yanındaki mezar taşına vurup, ‘sağlığına’ deyip içiyorsun. Ölmüş adamın sağlığına içilir mi? İkincisi, o kadar rakıyı boşu boşuna, içinde kimsenin yatmadığı mezara döküyorsun. Senin saflığına gülmeyip de ne yapalım?”
Dibinde dört parmak kadar rakı kalmış şişeyi kaptığım gibi Koreli için diktiğim mezar taşına vurup kırdım. Gerçekten, yaptığımı ancak aptallar yapardı. Mezar taşlarına teşekkür ederek “Haydi kalın sağlıcakla” deyip oradan ayrılırken bir kahkaha tufanı daha koptu... Yine bir yanlışlık yaptım diye düşünerek, daha fazla rezil olmamak için buzluğu kaptığım gibi, arkama bakmadan, hızla ayrıldım mezarlıktan...
Köye dönerken içkinin etkisiyle mezarlıkta düş gördüğümü düşündüm. Tam köye yaklaştığımda bir düş daha gördüm. Kurtulup bir an önce eve gidip yatma isteğiyle hızla yürümeye başladım. Sol omuzum bir cisme çarpınca şaşırdım. Düşünü gördüğüm Koreli’yle çarpışmıştım...
Köyden ayrılacağım son akşam, evinin önündeki kuyunun başında içerken anlattı olanları. Rüzgâr biraz kesilince, ağları toplayıp köye dönmek istemiş. Köye dönerken de yeniden hızlanmış rüzgâr. Ne geriye dönebilmiş ne de köye gelebilmiş. Kayalıklara aykırılayan tekne alabora olunca denize düşmüş Koreli. Kendi deyimiyle, öbür dünyaya birkaç kez gidip geldikten sonra, yaralı olarak kıyıya atabilmiş kendini. Ertesi gün onu o halde kıyıda bulanlar hastaneye kaldırmışlar. Arayan soran olmaz nasıl olsa diye, kendine geldikten sonra da haber göndermemiş köye. İyileşip geldiğinde, bir gün önce kendisine mezar kazdığımı duymuş; sorup evde olmadığımı öğrenince de mezarlığa doğru yürümüş...
“Sonbaharda ölmen için hazırlık olmuş bu kaza, nasıl kolay mı ölmek?
Ortalarda kimsecikler olmadığı halde kulağıma doğru eğildi “Laf aramızda, Kore’de bu kadar korkmamıştım.”
“Niye?”
“Biliyorsun ya?”
“Anlayamadım, neyi biliyorum?”
“Eşitlik. Yaşarken sağlayamadığımız eşitliği öldüğümüzde yakalamak istiyoruz ya?”
“Kendine ait mezar yeri yani?”
“Evet. Niye kazdırdın benim için o mezarı; herhalde başında rakı içmek için değil?
“Evet, değil.”
Rakıyla ıslanan bıyıklarını sağ eliyle sıvazlayıp gülümsedi Koreli. Gözlerimin içine bakıyordu. Gülümsemesi içinin en derinindeki sevgileri de dışarıya vuruyordu.
“İşin garip yanı ne biliyor musun dostum?”
“Nedir?
“Ben artık ölmek istemiyorum?”
“Doğru mu bu söylediğin?” Merak ve şaşkınlıkla gözlerine bakıyordum.
“Evet doğru.”
“Düşünceni değiştiren, geçirdiğin deniz kazası sanırım?”
“Hayır, o değil.”
“Ya nedir?”
“Düşüncemi değiştiren sensin.”
“Ben miyim?”
“Evet sensin. Bir an durdu. Göz pınarlarında biriken yaşları, işaret parmaklarını kıvırıp silerken konuştu: “Mezarının başında oturup rakı içen dostları olan kimsenin, vaktinden önce ölmeye hakkı yoktur...”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2015
20.12.2014
7.12.2014
16.11.2014
26.10.2014
11.10.2014
27.09.2014
14.09.2014
3.09.2014
16.08.2014