Lale KEMAL

Müjde, iktidar rakibine kavuşuyor
12.06.2013
2223

 Kimi eylemler ya da hareketler, diğerlerinin yaşamını etkiliyor ya da tehdit ediyorsa, bunun adı özgürlük değil, olsa olsa başkalarının özgürlüklerinin gasp edilmesidir. Gezi Parkı ve Türkiye genelindeki barışçıl eylemleri dışarıda tutarak söylüyorum; Taksim Meydanı’na kimi aşırı uçtaki grupların astıkları pankartlar, çevredeki işyerlerine zarar veriliyor olması, bu civarda işyeri olanların ya da çalışanların artık iyice tedirgin hâle geldikleri ve neredeyse yaşam haklarının ellerinden alınıyor olduğunu gözönünde tutarsak eğer, kimi marjinal grupların, özgürlüklerin nerede başlayıp nerede bittiğini bilseler dahi bu ilkeyi kasten çiğnedikleri anlaşılıyor. Bu gruplar, salt AK Parti karşıtlığı üzerinden çevreye mahalle baskısı yapıyor, esnafı yıldırmış durumda. Keza benzer, işyerlerine zarar verme, trafiği engelleyerek insanların işlerine tedirgin bir biçimde gitmek zorunda kaldıkları olayları, Ankara Kızılay ve Tunalı Hilmi dâhil sıkça yaşamaya başladık. Dün, polisin, Taksim Meydanı’ndaki aşırı uçtaki grupların pankartlarını aşağı indirmek için başlattığı eyleme taşla, sopalarla ve molotofkokteylleriyle karşılık veren grupların artık hayatı felç eden eylemlerini sonlandırmaları gerekiyor. Bu gruplar, çoğunluğu genç kuşak göstericilerin barışçıl hak arama eylemlerine de giderek gölge düşürmeye başladılar.


Hükümet cephesinde ise özellikle Başbakan Erdoğan’ın, adeta iktidar haklı ama tüm göstericiler haksız zihniyeti biraz yumuşasa da devam ediyor gibi
İktidarın, gösterilerin arkasında yabancı güçleri araması, faiz lobisi diye nitelendirdiği kimi her dönem puslu havayı seven fırsatçılara yüklenmesi, onca demokratik reformdan sonra artık iyice yorulduğunun önemli göstergeleri. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, Gezi Parkı eylemcilerine atıfla, “Aziz milletimizden iktidar yetkisi alamayıp iktidar rüyasını darbelere, darbecilere ve karanlık oyunlara bağlamış olanlar, bunu anlayamaz,” şeklindeki sözleri, hükümette halen, 28 Şubat darbecilerinin giriştikleri kirli oyunlara karşı refleks geliştirip, politika üretme kültürünün devam ettiği, dolayısıyla gelişmeleri yanlış okuma durumu var. Bu mağduriyet kültüründen vazgeçilip, eylemlerin iyi yönetilmesi ve anlaşılması gerekiyor.

1980 darbesi sonrası kuşak apolitize edildi, bastırıldı, susturuldu. Darbe tarihi ile büyüyen eski kuşak, tehlikelerden koruma refleksiyle evlatlarını, torunlarını baskıladılar, devletin baskısını böylece katmerleştirdiler.

Marjinalleri bir kenara koyarsak eğer Gezi Parkı özelinde ve Türkiye genelindeki barışçıl eylemlere imza atan, meslek sahibi yaşları 25 ila 35 arasında değişen bu kuşağın, çoktandır küreselleşen dünyadaki özgürleşme hareketlerinden etkilenmemesi de mümkün değildi. AK Parti’nin, şimdi rafa kaldırdığı reform hareketleri de bu yeni kuşağı daha özgür kıldı. Ne zamanki iktidar, son yıllarda kafasını kuma gömdü ve büyük reform dalgasını unutup, içe döndü, işe o zaman, tüm Türkiye’yi okuma konusunda açığa düştü. “Türkiye’nin ileri demokrasiyi yakalayabilmesinin tek yolunun daha fazla demokratikleşmeden geçtiğini haykıran,” liberallerle yollarını önemli ölçüde ayırdı.

Bu noktada, bir okuyucum, iktidarın ilk dönem reformlarının Türkiye’yi dönüştürdüğü yolunda 5 haziran tarihli yazıma atıfta bulunarak, “Siz getirilen özgürlüklerden söz ediyorsunuz. Peki, siz 80 darbesi Anayasa’sının ‘götürdüğü özgürlükleri’ biliyor musunuz? Sendikalar Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, Üniversitelerle ilgili kanunlar, Gösteri ve Yürüyüşler Kanunu vs. Ve maalesef bunların hepsi generallerin dizayn ettiği şekilde aynen korunuyor.. 80 darbesi fiilen bu alanlarda henüz iktidarda. 80 darbesi Anayasa’sında yapılan değişiklikler dahi 1960 Anayasa’sının getirdiği özgürlükler ortamının henüz kıyısına bile yaklaşamadı diyor. Bu okuyucu, kimi haklı vurgulamalarına rağmen halen 60 Anayasa’sının getirdiği özgürlüklerden bahsediyor olması nedeniyle sınıfta kaldı, zira hiçbir darbe anayasası çağdaş özgürlük anlayışını tesis edemez.

Ama 31 yıllık darbe anayasasının yerine yepyeni demokratik bir anayasa yapamayan parlamento da artık kendine gelmeli.

Demokrasinin temel kurallarından biri hesap sorma ve hesap verme kültürüdür. Gezi Parkı’nda barışçıl eylem yapanlara polisin aşırı güç kullanımında hesap siyasi makamlardan başlayarak sorulmalıydı ki benzeri olaylar tekrarlanmasın.


Taraf
 Genel Yayın Yönetmeni Neşe Düzel, eylemlerin başladığı ilk gün, bu hareketten demokratik bir oluşum çıkacak tesbitinde bulunuyordu. Evet, katılıyorum, hükümete rakip; seçilmiş iradelere darbe oyunları yapanlar değil katılımcı demokrasinin inşa edilmesini dayatmakta olan genç kuşaktan geliyor. Genç kuşak Türkiye siyasetini şekillendirecek.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar