Lale KEMAL

Düşman psikolojisi yeniden diriltilirken
5.02.2015
1830

 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Katar'dan Türkiye'ye dönüş yolunda gazetecilerle sohbetinde, “Güçlü bir duruş sergileyemezsek bizi bu coğrafyada bir gün bile barındırmazlar. Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülkeyiz” yolundaki sözlerini okuyunca, “Yine başa döndük”  demekten kendimi alamadım.

Onlarca yıl, ülke siyasetine darbelerle hükmedenler, “Her tarafımız düşmanla kaplı, Türk'ün Türk'ten başka dostu yok” tekerlemesiyle bu toplumu cendere altına almamışlar mıydı, sırf sorgulanamaz statülerini koruyabilmek adına? AKP değil miydi ilk iktidar döneminde, “Türk'ün Türk'ten başka dostu yok”  kandırmacasını kırıp, Türkiye'nin istenirse, bize düşman gibi algılatılan komşuları nasıl dosta çevirebileceğini gösteren?

Demokratik reform politikalarıyla, ilave AB'ye tam üyelik görüşmelerini başlatarak Türkiye'de çok uzun yıllar sonra ilk kez gerçek istikrarı yakalatan AKP değil miydi? Ne acıdır ki artık o günler çoktan mazide kaldı. Bugün aynı iktidar, Türkiye'yi zamanında uçuran demokratik hamlelerini bir bir kendi elleriyle yıkıyor, artık çoktandır yerini aldığı vesayetçi anlayışla hem içte hem dışta düşmanlarımız olduğu algısını yeniden hortlatıyor.

Cumhuriyet tarihinin en değerli demokrasi projesi olan Kürtlerle silahsız çözüm politikası çöpe atıldı, 30 yıllık yıkım ortamı, hiç ders alınmamışçasına yeniden hortlatıldı.   

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi gibi barıştan yana olanların öldürülmesi gibi olaylarla eski karanlık günlere yeniden döndük.  Faili meçhul dosyalarının kapatılması zaten bu karanlık günlerin habercisi değil miydi?

Kim derdi ki bugün, ailesi ve avukatlarının, eylemi karartacaklarından şüphe ettiklerinden dolayı polis yerine bir zamanların çok korkulan jandarmasının, Elçi'nin öldürülmesi olayını soruşturmasını isteyeceği?

Temelinde rant ekonomisine tepki olan Gezi protestolarına karşı, iktidarın, dış güçler ve işbirlikçileri dediği kimi Türk vatandaşlarını, “düşman, vatan haini, darbeciler” diye yaftaladığı günleri hatırlayın. Polisi, protestoculara aşırı güç kullanmasından dolayı, “Destan yazdılar” diyerek, kutsamış olan bir zihniyet,  aslında, ülkeyi yönetim biçiminin otoriterleşeceğinin ipuçlarını açıkça vermeye başlamıştı.

“Nasıl oldu da, demokrasi çıtasını bir dönem yükseltme iradesi gösteren bir iktidar, bugün büyük U dönüşü yapıp, otoriterleşebilir?” diye inanılmaz biçimde kendimize iyi niyetle sormadan edemiyoruz.

Gezi sonrasında, yolsuzluk soruşturmalarının kapatılmasıyla birlikte, baskılara, hak ihlallerine tepki veren muhaliflere cadı avı hız kazandı. Bu ortamdan yararlanan gerçek suçlular ise böylece paçayı kurtarıyor.  

Dış politikada da, tıpkı eski günlerdeki gibi düşman yaratma stratejisi can simidi olmuş gibi.  

Rus uçağının düşürülmesi olayı, gelinen noktada artık kim haklı kim haksızın ötesine giden, Türkiye'nin iyice kontrolü kaybetmekte olduğunun önemli bir göstergesi oldu.

Suriye politikasında, Türkiye'ye ters düşen kimi ülkeleri bir kenara koyun müttefik ülkeler nezdinde bile Ankara'nın ağırlığının kalmadığı çokça tartışılıyor.

Dışarıdan ve içeriden bakıldığında Türkiye'nin görünümünün ne denli kötü olduğunu, ne tuhaftır ki bir tek iktidar göremiyor ya da görmek istemiyor.

Hükümet reform paketi mi açıklayacak demiştiniz? Mevcut kötü gidişatı yok sayan, demokratik ilkelerden hızla uzaklaşmakta olan iktidarın,  artık reform yapması mucizelere kalmış bulunuyor.

“Türkiye, dört tarafı düşmanlarla çevrili” söylemi arka planıyla nasıl bir reformdan söz ediliyor, anlamak mümkün değil.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar