Mücahit BİLİCİ
Türkiye’de ve Kürdistan’ın muhtelif parçalarında tarihi bir dönemdeyiz. Türklerin ve Kürtlerin birbirleri hakkında yeni bir sayfa açmalarını gerektiren kritik bir zaman dilimi bu. Eski ezberlerin terkiyle ancak hakkıyla takdir edilebilecek muazzam bir fırsat penceresi açılmış bulunuyor. Bu gerçeklik karşısında Devlet Bahçeli ve hatta adı konmamış çözüm süreci bile bir detaydır. Türklerin ve Kürtlerin iman (güven) tazeleyerek, hakta, birliktelikte, ortaklıkta samimiyet testinden geçerek parlak bir geleceği inşa lüzum ve imkanı doğdu. Bu tarihi fırsatı ilgili aktörlerin berheva etmemesi gerekiyor. Erdoğan, Öcalan, Bahçeli, PKK başta olmak üzere karar mekanizmasında yeralacak aktörlerin Türklerin ve Kürtlerin uzun vadeli selameti açısından büyük bir sorumluluk altında oldukları açıktır.
Türkiye ve dört parça Kürdistanlar birbirini bekleyen, birbirine bakan bir konumda. Türkiye Türklerin ve Kürtlerin ortak devleti olarak aynı zamanda Türkiye dışındaki Kürdistanların da eksen devletidir. Onların Türkiye’ye bakması doğal olandır. Türkiye’nin de onlara bakması hem tarihi sorumluluğudur, hem Kürtlere borcudur, hem geleceğin çağrısına icabet etmesidir. Türkiye sadece Türkiye Kürtlerine olan ödevleri itibariyle değil aynı zamanda Türkiye Türklerinin çıkarları açısından da Güney Kürdistan ve Rojava’ya hassasiyetle yaklaşmak zorunda.
Türkiye Rojava’nın nesidir, nesi olmalıdır? Her ne kadar eski alışkanlıklar ve refleksler hala cari olsa da Türkiye’nin vekil güçler üzerinden hasmane tavırlar göstermek yerine Rojava’ya yaklaşımı şöyle olmalı: Orası Kürdistan’dır ve Türklerin ve Kürtlerin ortak devleti olarak oranın hamisi ve hizmetkarı Türkiye’dir. Rojava Kürtleri istikbalde Ortadoğu’da barışın kilididir. Rojava Kürtleri ile Suriye’de huzur, Türk-Kürt-Arap dostluk ve kardeşliğinin şekillenmesinde anahtar rol oynayacaktır. Suriye’nin ama özellikle de mazlum Suriye Kürtlerinin hukukunun korunması Türkiye’nin öncelikli ahlaki borcu ve milli çıkarıdır. Maruz kaldıkları onca zulümden ve tehlikeden sonra Salih Müslim ve Mazlum Abdi gibi yerli yöneticilerinin ferasetli ve çözümden yana duruşlarına hakettiği değer verilmeli. Rojava’da yapılacak herhangi bir yanlış Kürt amme vicdanında derin yaralar açacak, bizzat Türkiye’nin kendisini yaralayacaktır. Yani iki ayrı yerden bahsetmiyoruz. Kürtlerin parçaları duyguda birleştiği gibi Türklerle Kürtlerin kaderi de bu şartlarda birleşti.
Türkiye’deki çözüm çabaları ile Rojava’daki durum, Ankara’daki yaklaşımlar ile Erbil’deki tutumlar birbirinden bağımsız değil. Büyük bir Türk-Kürt entegrasyonu gerçeği ile karşı karşıyayız. Tarih bunu önümüze hem bir zorunluluk hem de fırsat olarak getirmiş. Naz yapanlar, bunu suistimal edenler hata yapar. Çoğu insan ve devletin kemikleşmiş kimi refleksleri henüz bu realiteyi görmemiş olsa da böylesi bir geleceğe doğru gidiyoruz. O yüzden Öcalan’ın yapacağı açıklama sadece Kandil’i etkilemeyecek. Çünkü Kandil’i Türkiye’nin Rojava politikası da etkileyecek. Öcalan’ın açıklamaları Rojava’yı da etkileyecek. Bu yüzden Öcalan çıkıp “hadi silah bırakın” basitliğinde konuşamaz, konuşmamalı. O silah bırakın dese PKK “emredersiniz hemen silah bırakıyoruz” demeyecektir. Neden? Çünkü bu iş sadece silah meselesi değil. Nice insanın yitirildiği kuşaklar tüketmiş bir çatışma sürecinin bitirilmesi kazanımsız ve anlamsız olamaz ve olmamalı. Birlikte yaşamak isteyen ancak mevcut adaletsiz ilişkiyi artık sürdüremeyecek hale gelen Kürtlerin ve Türklerin geleceğinin sözkonusu olduğu önemli bir konuda kararlar verilecek. Bu kredi, bu ümit, bu şans heba edilmemeli. Atılacak adımların boş olmaması, boşa düşmemesi büyük önem taşıyor. Bu sadece PKK’nin bir imtihani değil devletin de verecegi bir sınavdır.
Kürtleri kandırmak isteyenler o tür bir teşebbüsün sonuçlarının yıkıcı olacağını görecek kadar akıllı olmak durumundadır. Aynı şekilde Kürtlerin meşru taleplerinin yerine gelmesi ve Türkiye’nin Kürtlerin emrindeki bir devlet olarak aslına rücu etmesi lüzumunu takdir edemeyen herhangi bir adımın uzun vadede ülkeyi iç çatışmalara götüreceğini görmek gerekir. İki tarafın da yanlış yapma lüksü yok. Yoksa mesele bazılarının sandığı gibi Bahçeli’ye veya devlete güvenme meselesi değildir. Durumun ciddiyeti o tür güvenlere ihtiyaç bırakmıyor.
Rojava’da bir iç savaş ortamında meşru müdafaa kapsamında namusunu, evini, mahallesini ve şehrini korumak için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapmış Rojava Kürtlerinin istikbali diğer Kürtler için elbette ki çok önemlidir. Hattın (sınırın) altı ile üstü duyguda birdir. Birinde yapılacak hata diğerinde yaraya dönüşecek. Serxetê (Türkiye Kürdistanı) ile Binxetê (Suriye Kürdistanı) aynı millettir. Kürtlerin devletin sahibi ve ortağı olduğu bir Türkiye’nin parçasıdır orası. İstikbal birlikteliktedir. Amma o birliktelik âdil ve âkîl olmak kaydıyla.
Kürtler bugüne kadar kardeşlik hikayeleri ile aldatıldık diye haklı ve çekimser olsalar da nihayetinde yine de Türkiye’ye bakıyorlar: Türkiye’nin aklının başına gelmesine dair umutlarını bitirmiş değiller. Türkiye’nin Kürtlerin devleti haline gelmesini bekliyorlar. Güney’deki Kürtlerin de Batı’daki Kürtlerin de istediği budur. Doğu Kürdistan’daki Kürtlerin hukukunu savunmak da Türkiye’nin ödevidir.
Dört parça Kürdistan’da Kürtlerin yüzleri Türkiye’ye dönüktür ve dönük olmalıdır. Peki ne istiyorlar? Türkiye’nin kendi kuruluş sözleşmesine geri dönmesini istiyorlar. Kürtler kötü muamele gören vatandaş olmaktan çıkıp, kimseye kötü muamele yapmaya ihtiyaç duymayacak kadar güçlü bir devletin sahipliğine ve co-pilotluğuna geçiş yapmayı bekliyorlar. Şimdilik iç ve dış Kürtler olarak tasnif edilen Kürtlerin hepsinin aslında iç Kürtler olarak görülmesi gerekir. Türkiye’nin buna uyanması gerekiyor.
Türkiye’de Kürtlerin egemenliğe ortak olarak devletin sahibi haline gelmesi Türkiye’nin hem tarihi sorumluluğu, hem de güvenlik garantisidir. Ama bunun için Türkiye’nin aynı zamanda bir Kürdistan olması gerekir. Yani kendisiyle, kendi kurucu unsuru olan Kürtlerle barışması ve Kemalist inkar parantezinden geri çekilmesi gerekir. Bu geri çekilme bir nevi filmin geleceğe doğru geri sarılması gibi Türklerin ve Kürtlerin yolunu çeşitli duraklardan geçirecektir: Kemalizm’den ricat, İttihatçılık’ta geçiş, Osmanlı’da kendine gelme ve Selahaddin’de geleceği yakalamak
Türkiye bir süredir Kemalizmden ricat ediyor. Anti-AKP hissiyatın doğurduğu Atatürkçü nostaljiye rağmen Kemalizm bu ülkenin potansiyelini boğmuş ve kapasitesinin çok altında peformans göstermesine yolaçmış bir ideolojik kelepçedir, tamamen sökülüp atılması gerekir. Kemalizm Türkiye’de bakiye-i ömrünü sivil bir tarikat olarak sürdürebilir, o bahsimizden hariçtir. Türkiye bir süredir İttihatçılık istasyonunda güvenlik endişeli bir geçiş süreci yaşıyor. Bunu Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin hararet momenti olarak kaydedebiliriz. Gerekli bir duyguyu temsil diyor bu milliyetçilikler ama kendinden ötesini görecek kadar “âkîl” hale gelmeleri gerekir. Osmanlı (veya Abdülhamid) çoğulculaşma ve kendine gelme aşamasını temsil ediyor. Yani Kürtlerin ve Türklerin birlikteliğinin Doğu’daki mecazı olarak yeniden-Osmanlı kanaatimce yakın geleceği ifade ediyor. Eğer maziyi bir metafor ve hatırlama vesilesi olarak kullanacaksak, bir konsept olarak Osmanlı’da kendine gelen Türklerin ve Kürtlerin önündeki nihai ödev geleceği Selahaddin ile yakalamaktır. Selahaddin bu birlikteliğin Batı’ya bakan mecazıdır. Ve tüm bu sürecin işlemesi için gereken şudur: Türkiye’nin hem kuruluş sözleşmesine (Kürtlerin ve Türklerin devlete sahiplikte ortaklıklarına) hem de kurtuluş reçetesine (Türklerin ve Kürtlerin geleceği ortak devlette entegre olarak birlikte hareket etmekte yatıyor gerçeğine) uyanmak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025