Münir AKTOLGA
İÇİNDEKİLER:
ÇAĞRININ BENCE EN ÖNEMLİ OLAN YANI..3
ZAMANIN RUHU NEYİ GEREKTİRİYOR, 21.YY’IN PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ NEDİR?.4
ŞİMDİ, SÖZ TEKRAR ÖCALAN’DA.. 7
ÇÖZÜM SÜRECİNİN TARAFLARI, YA DA DİNAMİKLERİ..15
ÖCALAN’IN “DEMOKRATİK MODERNİTE SİSTEMİ”NEDİR..17
GİRİŞ:
ÇÖZÜM SÜRECİNİN TARAFLARI, YA DA DİNAMİKLERİ..
AK Parti, ve 21 Mart Çağrısıyla birlikte belirli bir kitle temeli olduğunu ispat eden Öca-lan..Yani, “çözüm sürecinin” şu an görünen iki tarafı-dinamikleri..
Daha ileri giderek-Çağrı’nın ötesine geçip Öcalan’ın görüşlerini ele almadan önce sürecin şu an belirleyici olan bu iki dinamiği üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. İsterseniz önce AK Parti tarafından başlayalım. Bakın daha önce ne yazmışım bu konuda:[13]
“Şurası bir gerçek: Türkiye bugün küresel dinamikleri de arkasına alarak yükselen bir yıldız. Ülkenin bu noktaya gelmesinde AK Parti’nin oynadığı rol ise açık (şu son on yılda içerde ve dışarda izlenen politikaların buna katkısını kastediyorum). Bu nedenle, iyiki AK Parti ve Erdoğan var diye düşünüyorum. Hadi, Allah nazardan esirgesin demeyi de ihmal etmeyelim!..
“Bunlar tamam; ama bu noktaya nasıl gelindiğini açıklarken işi sadece burada noktalar da daha fazla kurcalamayı bir yana bırakırsak varılan sonuçların bizi yanlışsonuçlara götürebileceğini de unutmayalım. Çünkü evet, Türkiye AK Parti’nin ve Erdoğan’ınelinde bugün bu noktaya geldi, bu doğru, fakat burada esas başarı AK Partililerin ve Erdoğan’ın bireyler olarak üstün zekaya sahip-herşeyi bilen insanlar olmalarında falan değil!İşin sırrı iç ve dışdinamikler arasındaki kesişmelere paralel olarak, sürecin Türkiye’yi getirip bıraktığı yerle ilgili. Buna bağlıolarak zorunlu bir şekilde izlenen politikaların 21.yy’ın paradigmasıyla uyumlu olmasıyla ilgili.
“Ayrıca, Türkiye eskiden-19 ve 20.yy’larda-ulus devletler dünyasında olduğu gibi “Kapitalizmin Eşitsiz Gelişme Kanunu”na bağlı olarak (bir zamanlar Almanya ve Japonya’nın öne çıkmasına benzer bir şekilde) yükselen, bu paradigma içinde dünya pazarlarında daha geniş yer tutma çabasıyla şaha kalkan bir ülke de değil! Yoksa, eti ne budu ne ki Türkiye’nin, eğer öyle olsaydı şimdiye kadar bir kaşık suda boğuverirlerdi onu!. Bakın şu Erdoğan’ın konuşmalarına, BM’in-Güvenlik Konseyi’nin yeniden örgütlenmesinden bahsediyor. Hiç çekinmeden bir ABD’yi, Rusya’yı AB’yi, Çin’i eleştirebiliyor. Hepsini, “terörist devlet” olarak ifade ettiğiİsrail’e göz yummakla suçluyor[14]. Suriye konusunda açıyor ağzını yumuyor gözünü! Ve çıt yok! Niye? Obama’dan bile hiç ses çıkmadı! Neden biliyor musunuz, herkes söylediklerinin doğru-haklı olduğunu biliyor da ondan. O eleştirilerden sonra Obama çıkıpta bir laf etse dünya kamu oyuna ters düşecekti. Yeniden o eski “yankee” imajına sarılmış olacaktı! Bu nedenle, Erdoğan’ın haklı olduğunu bildiği için susuyor!
“Peki nereden geliyor Erdoğan’ın bu “haklı olma” durumu, nedir bu işin altında yatan sır? Türkiye’den korktukları için mi susuyorlar? Hayır tabii ki! Erdoğan’ın çıkışlarının 21.yy paradigmasına uygun olmasında yatıyor işin sırrı. Peki ne midir bu paradigma? Çok basit: “Savaşarak değil, kazan kazan politikalarına sarılarak hep beraber zenginleşelim” anlayışıdır bu..Daha çok bilgi üreterek, daha ucuza daha iyi kalitede mallar üreterek, biribirimizle barış içinde rekabet edelim ve birlikte kazanalım-gelişelim, büyüyelim, küresel zincirin halkaları haline gelelim anlayışıdır.. İşte Türkiye’nin ve Erdoğan’ın sırrı budur! Bizim Anadolu kapitalistlerinin tutunduğu ip de budur!..
“Peki, o koca koca devletlerin, onların kıdemli politikacılarının, onlar bir yana, dünyanın dörtbir yanındaki aydınların, bilimadamlarının çözemedikleri bu sırrı AK Parti ve Erdoğan nasıl çözdü, nasıl oldu da 21.yy’ın bütün problemlerini çözebilen bu müthiş silahı ellerine alabildiler onlar, herkesten daha akıllı oldukları için mi? Elbetteki hayır! Hayat, içerde ve dışardayaşanılan bütün o süreçler-tabi bunda jeopolitik konumun da rolü var-Türkiye’yi öyle bir yere getirdi ki, yaşamı devam ettirme mücadelesinde zorunlu olarak çözülmesi gereken problemlerin ancak 21.yy’ın gerçeklerine dört elle sarılınarak çözülebileceği ortaya çıktı.
“Çok basit! İçerdeki durum ortadaydı. İçerde, Osmanlı’dan bu yana Devlete bağlı olarak geliştirilmiş, iç pazarı sömürmekten başka bir yeteneği olmayan tekelci asalak bir sermaye ve onun egemenliği üzerine kurulmuş köhne-Devletçi bir sistem vardı. Bu nedenle, ağızlarıyla kuştutsalar bile bunların karşısında hiçbir rekabet şansları yoktu Anadolu kapitalistlerinin. E, içerde şansı olmayanın dışarda da bir varlığı olamazdı zaten.
“Bu kördüğümü önce Özal çözdü. Ve öyle oldu ki, sistem, kabukları kırılıpta dışarıya açılıverince önüne çıkan problemleri çözme sürecinde ne yapması gerektiğini hemen anladı. İçerdeki ve dışardaki rakipleri karşısında tek bir şansı vardı onların: Demokrasi ipine sarılmak! Barışiçinde daha iyisini, daha ucuza üreterek rekabet edebilmek. Bunun için de işbirliği!..
“İşte Erdoğan’ın ve Türkiye’nin sırrı budur. Ama bütün bunlar problem çözme pratiği içinde kendiliğinden gerçekleştiği için, olayın özünü halâ onların kendilerinin bile tam olarak anlayamadıklarını düşünüyor insan! Şöyle geriye doğru bakarak, nerelere geldiklerinigörünce, vay anasına be, biz neymişiz falan diye düşündüklerine, olup bitenlerden kendi nefislerine pay çıkarmaya çalıştıklarına inanası geliyor insanın! İşte tehlikeli olan budur. Süreci kendi nefsine maletme hastalığıdır. Özellikle Erdoğan’ın bu konuda çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Öyle kolay kolay ortaya çıkmıyor bir Erdoğan. Bu nedenle, hem biz neye sahip olduğumuzu bilelim, hem de onlar kerameti kendinden menkul şeyhler olmadıklarını bilsinler!.
“Bugün, atalarımızın at sırtında fetihler yaparak gittikleri yerlere giderek oraları yeniden fethetmek mi istiyorsunuz, bunun artık tek bir yolu var: Demokrasi ipine sarılarak, daha çok demokratikleşmek, küreselleşmesüreciyle daha çok bütünleşmek. Bunu hiç unutmayın”!.
Altını çizmek istediğim ikinci nokta ise Öcalan ve onun durduğu yerle ilgili:
Aslında ben Öcalan’ı çok iyi anlıyorum!.
Dipsiz bir kuyuya düşmüşsün ve ancak o zaman görmeye başlıyorsun bir takım şeyleri. Kolay değil, iki yüz yıllık bir devşirme sistemi bu ve sen de bunun ürünlerinden birisin. Büyü ancak o zaman bozuluyor! Ve bağırıyorsun oradan bütün gücünle!.Kim duyar seni! Senin o arkadaşların bile duymazdan geliyorlar çığlıklarını. Çünkü onlar halâ eski paradigmaya hizmet etmekle meşguller!.Hepsi “devrimci”, hepsi “solcu”! Sen? Onların gözünde sen devletle uzlaşmaya çalışan zavallı bir mahkumsun! İşte insanı mahfeden korkunç bir diyalektik!.Soruyorum ben size şimdi, Öcalan’ın 21 Mart Çağrısı’nı kaç kişi anladı kendi saflarından! Onlar halâ şaşkınlık içindeler. Bugüne kadar yücelterek kullandıkları “liderleri” birden o kuyunun içinden sesini yükselterek, “yeter artık hizaya gelin” diye kükrüyor! Hayır deseler olmayacak, kendilerini inkâr etmiş olacaklar. “Evet” diyorlar, ama bu evet her an kıvırtmaya, Öcalan’ı harcamaya dönük bir evet. Allah kolaylık versin Öcalan’a!
Bu bir. Öcalan’a ilişkin olarak ikinci bir nokta da şudur: Böyle durumlarda en büyük tuzak insanın kendi nefsidir. Düşünün ki tek başınızasınız ve artık o devletçi devşirme büyüsü bozulmuş, siz birtakım şeyleri görmeye başlıyorsunuz. Korkunç bir ruh halidir bu. Her an, vay anasına, ben neymişim diyerek iflah olmaz bir narsizmin içine düşebilirsiniz. Bu konuda hem kendisinin, hem de ona gönül bağıyla bağlı olan insanların çok dikkatli olmaları gerekir diye düşünüyorum[15]..
Şimdi, yazının bu son kısmında, daha çok Öcalan’ın kendi kaleminden onun görüşle-rine yer vermek istiyorum. Arada ben de düşüncelerimi söyleyeceğim tabi..
------
[13]“Eğer kim olduğunuzu bilmek istiyorsanız hangi süreçlerin ürünü olduğunuzu, yani kendi tarihinizi iyi bilmek zorundasınız” www.aktolga.de Aktüel Köşe Yazıları
[14]Bu arada İsrail Türkiye’den özür dilemek zorunda kaldı, niye? Bazı AK Partililer bunu da Erdoğan’ın karizmasına-nefsinden kaynaklanan güce falan bağlıyorlar! İşte benim altını çizmek istediğim tehlike budur. Erdoğan’ın gücü, onun, kerameti kendinden menkul bir şeyh olmasından kaynaklanmıyor! Onun gücü, kendi varoluş koşullarının zorunlu olarak 21.yy paradigmasıyla örtüşmesinden kaynaklanıyor. Erdoğan, pragmatist bir lider olarak hayatın önüne koyduğu yolda ilerliyor o kadar. Bütün mesele, hayatın-21.yy gerçeğinin Türkiye’nin ve Erdoğan’ın önüne çıkardığı o yolla ilgili. Bunu bir an bile olsa gözden kaçırdığın an bitersin. Bu unutulmasın.
[15]Şimdi bakın, bu satırları kaleme alırken bile benim içimde halâ acaba gerçekten böyle mi durum endişesi var! Yani, Çağrı’yı temel alarak diyoruz ki, Öcalan 21.yy dinamiklerinin zorlamasıyla bazı şeyleri görüyor ve bunları en zor koşullar altında da olsa haykırmaya çalışıyor..Dikkat ederseniz burada hep Çağrı’yı olumlu yönde yorumlama-anlama çabası-isteği var. Ama öte yandan bir de düşünüyorsunuz, acaba biz hayal mi görüyoruz! Al bak işte KCK Sözleşmesi duruyor ortada halâ, Öcalan’ın söylediklerinde de burada yer alan görüşlerden farklı birşey yok aslında! Fark sadece söylenilenlerin yorumundan kaynaklanıyor! Eğer durum böyleyse o zaman biz neyi tartışıyoruz ki! Çağrı’yı falan bir yana bırakalım, esas olanı, yani KCK Sözleşmesindeki görüşleri tartışalım!.Ama eğer böyle yaparsak da o zaman Çağrı güme gidecek!! O zaman kardeşim bir tek çözüm yolu var bunun. Çağrıyı ayrı olarak ele alıp destekleyeceksin; bakacaksın, eğer ilerde olayı başka zemine çekme gayretleri falan ortaya çıkarsa da o zaman herkes kendi yoluna devam edecek!..
DEVAM EDECEK...
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023