Murat AKSOY
Güney Afrikalı Kumi Naidoo’nun
Sivil toplum alanında neredeyse bir avuç kalan ve çoğu tanıdık simalardı toplantıya katılanlar. Eski bir sivil toplum çalışanı olarak tanıdıklarla olmak güzeldi.
Yeni genel sekreter Kumi Naidoo, gerçekten içinde dersler olan ve sonunda bizlere umut veren bir konuşma yaptı. Onun konuşması ve verdiği söyleşileri sınırlı olsa da “medya”dan okuma imkanı bulduğunuzu düşünüyorum.
Eski bir Greenpeace aktivisti ve yönetcisi olan Naidoo’nun Uluslarasası Af Örgütü Genel Sekreteri olması, kendi konuşmasında da açıkladığı gibi farklı alanlarda insan hakkı, hak mücadelesi veren kurumların, adları, uğraş alanları farklı olsa da işbirliğinin önemine işaret ediyor. Çünkü tüm bu kurumlar esas olarak ortak bir hedef olan, daha güzel, daha özgür, daha adil, daha demokratik bir dünya hedefi için çalışıyor. Ve bunun için aralarındaki işbirliğinin önemli.
SİYASETİN YENİ ALANI
Yani sadece “aynı alanda” çalışanların değil, farklı alanlarda çalışan sivil toplum kuruluşlarının işbirliğinin önemini hatırlattı, Naidoo. Bu aslında demokrat bir bakışın en açık göstergesi.
Bu sayfada yayınlanan son yazılarımı çoğunlukla şöyle bitiyorum: Siyasi alanın bizatihi siyasiler tarafından daraltıldığı günümüz Türkiyesi'nde muhalif partilerin Meclis’te sahip oldukları “salon siyasetinin” imkanlarını sivil toplumla birleştirmesi gerekiyor. Yani siyaset, sivil toplumun imkanlarını, sivil toplum da siyasetin imkanlarını daha etkili kullanmalı.
Bu önerme, siyasetin doğal parçası olan sivil toplumun, siyasilerin eklenmesiyle toplumsal muhalefetin daha güçlü olabileceğine dayanıyor.
Elbette, bunu önerirken muhalif konumda olan sivil toplum kuruluşlarının tüm diğer kurumlar gibi sıkı bir denetim sürecinde olduğunu gerçeğini unutmuyorum. Nitekim, konuştuğum kurum temsilcileri; “bu dönemde faaliyet yapmaktan çok kurumsal varlıklarını korumanın” daha öncelikli olduğunu ifade ediyor.
SİYASİ KAVRAM OLARAK SİVİL TOPLUM
Sivil toplum kavramından bahsettiğimizde elbette “nötr” bir kavramdan bahsetmiyoruz.
Her kavram gibi bu kavramda ülkelerde var olan devlet-toplum ilişkisinin gücüne bağlı anlam ve içerik kazanır.
Aynı kavramla ifade etsek de sivil toplum, Batı’dan Doğu’ya farklı anlamlar ifade ediyor.
Şu tespiti bir kez daha hatırlatalım: Hangisi olursa olsun her ulus devlet, özünde otoriterdir. “Devlet sırrı”, “güç” benzeri kavramlarla toplumları karar süreçlerinden uzak tutmak ve “gerçeği” tekellerine almak isterler. Bu, Batı’daki devletler için de Doğu’daki devletler için de geçeridir.
Eğer bugün Batı ile Doğu arasında bir fark varsa bu, fark temelde zihinseldir.
Batı’daki ulus-devletleri göreli olarak demokratik yapan 18. yy ortasından itibaren kamusal alanda organize olan sivil toplum hareketleridir.
Sivil toplum hareketleri, toplum adına devleti sınırlama mücadelesi vererek, devletleri zorunlu olarak demokratikleştirmiştir. Yani Batı’da demokrasi, devletlerin tercihinden çok toplumsal muhalefet, sivil toplum denetimi ile gerçekleşmiştir.
Bu süreç, Doğu’da ise tam tersine işlemiştir. Buralarda devlet, bizatihi bu tür kurumları örgütlemiş ve onlara kendi yapması gereken bazı fonksiyonları (yardım, denetim) devretmiştir. Yani bu kurumlar toplum merkezli devleti sınırlandırmak için değil tersine devlet eliyle toplumu kontrol etmek üzere ortaya çıkmış ve böyle bir misyon üstlenişlerdir.
Özetle sivil toplum kurumlarından bahsederken, Batı’da demokratikleşmenin ana unsurlarından; Doğu’da ise devletin uzantısından bahsetmiş oluyoruz.
DEMOKRASİ İÇİN SİVİL TOPLUM
Bunu gerek Osmanlı’da gerekse günümüz Türkiyesi'nde görüyoruz.
Bunun için Türkiye’de devletin alanının sınırlandırılmasını yani ülkenin demokratikleşmesi, hak ve özgürlükler için mücadele eden sivil toplum kuruluşları başından bu yana devlet tarafından tehlikeli bulunmuşlardır.
Sadece devlet tarafından değil toplumsal düzeyde de doğal destekçileri dışında maddi kaynak bulmaları da zor olmuştur.
Bu yüzden kurumlar faaliyetlerini çoğunlukla uluslararası sivil toplum kurumlarından aldıkları fonlarla yürütebilmekte ve varlıklarını öyle sürdürebilmektedirler.
Bu döngünün kırılması da bizzat biz vatandaşların elinde.
Nasıl siyasete küsme lüksümüz yoksa bundan sonra siyaset dışında bir başka alana daha zaman ayırmamız gerekiyor yani sivil toplum çalışmalarına. Çünkü, siyasetin yeni alanı artık bu kurumlar ve bunların kamusal alandaki siyasal varlığı.
BU YOLDA BİR KEZ YÜREYECEKSİN
Geçen Cumartesi 700.’sü gerçekleşecek Cumartesi Anneleri’nin anmasına izin verilmemesi bir anlamda buna işaret ediyor gibi.
Siyaseti siyasal alanda kontrol eden siyasi iktidar, şimdi de sivil alandaki siyasallaşma aracı olan sivil toplum hareketlerini, girişimlerini kontrol etmeye çalışıyor.
Bunun sürüp sürmemesi bizim elimizde.
Yazıya Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Kumi ile başladık, onunla bitirelim. Konuşmasında arkadaşı Lany’nin hikayesini anlattı Kumi. Ve konuşmasını onun mezarında yazılı sözle bitirdi: “Bu dünyaya sadece bir kez yürüyeceğiz. Yapabileceğimiz herhangi bir iyilik, bir güzel hareket varsa onu şimdi yapın. Bunun ihmal etmeyin, ertelemeyin. Çünkü bu dünyada asla bir daha yürüyemeyeceksiniz.”
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018