Ümit KIVANÇ
Bize son olarak şunlar bildirildi…
“Bildirildi” doğru değil. Tebliğ edildi…
O da zayıf kalıyor. Buyuruldu! Belki… Her neyse.
Mevki-makam ile şahsiyet arasındaki her türlü bağlantıyı koparıp atmanın yürek hafifliğine kavuşmuş zevat bir ağızdan, başkanlık referandumunda hayır oyu vermenin teröristlik, bölücülük, vatan hainliği ve bilumum fenalıklarla özdeş olduğunu söylüyor. Niye evet vereceğiz, diye kendi kendilerine soruyor, bizzat kendileri şöyle cevaplıyorlar: “Çünkü onlar hayır verecek.”
“Onlar hayır diyeceği için biz evet diyoruz.”
Hayatımda Türk Millî Eğitimi’nin bundan daha bereketli, katî, mükemmel ürününü görmedim, diyeceğim; biliyorum, haksızlık edeceğim. Çünkü ne ürünler gördük! Fakat eğitim meselesini geçelim. Mış gibi yapan sahte hukuku bile aramamıza nasıl ramak kaldıysa, hiç değilse biryerlerde harf marf öğretiliyor olmasını da arar hale gelebiliriz. Eğitimden cumhurbaşkanı da şikâyetçi zaten. Kültürle eğitim, onun arzu ettiği seviyeye gelememiş. Allah korusun.
“Şu sebeple evet diyoruz” diyemeyip de “onlar hayır dediği için” ucuzluğuna başvurunca ne demiş oluyorlar: Fikrim yok, düşmanım var, ona göre davranırım. Bir vakitler bir yüce millet için “tarihi yok, ordusu var” denirdi. Geçti o günler.
“Kürt anasını görmesin” politikasına hâlâ izahat arıyoruz bir de! Oysa bu kadar basit: Düşmanın yol göstericindir. Menfaatinden başka şeye aklı ermeyen, tahakkümden başka ilişki, zulümden başka meşgale bilmeyen, çapsız, cahil, faşizan siyasetçilere sadece düşmanları yol gösterir. Düşmanlarını destekçilerine göstererek ilerlerler.
“Onlar hayır diyor!” Gerekçeye, sebebe, dayanağa, vesileye, bahaneye, maruzata bakın. Sen bir nümunesin, Türk İslâmcısı; müzede yerin garanti.
Senin pozitif bir amacın yok. Haydi nazik olalım, kalmamış. Kubbe, minare, kule ve gökdelen dikilecek tepe sayısı mahdut. Ortasından dalınıp mahvedilecek orman, kahredilecek yeşil alan yüzölçümünün bir sınırı var. Taksim’e camiyi yaptın, sırf ölen çocuğun annesini yuhalatmakla tatmin olmadın, can verenlerin, gözü çıkanların hatırası üzerine topçu kışlası da yaptın diyelim. Çünkü belli, sizinki asla tatmin olabilecek bir zulüm şevki, tahakküm zevki değil. Bütün kupaları almak yetmiyor, rakibin, yedekler dahil, bütün kadrosunu hapse atmak yetmiyor, rakip kulübün sahasını, binasını gasp etmek yetmiyor, rakip taraftarı son ferdine kadar kılıçtan geçirmek de yetmeyecek. Öyle bir arzu, öyle bir ihtiras… Sonu yok. Bazı mukaddes metinlerde ‘sonu cehennem’ diye yazar, ama biz bu konuyu erteleyelim, Kâbe’nin başına dikilmiş lüks gökdelen-otellerden birinde sempozyum düzenler tartışırız. Otel elektriği de kesmez.
Darbecilikmiş!
Her neyse, ikinci adamların ikinci sınıf bağırtısının üzerine birinci adamın tavrı geldi. Henüz başkan olmamış cumhurbaşkanı dedi ki: Referandumda hayır oyu vermek 15 Temmuz’cuların yanında yeralmaktır. Yani o darbeye katılmak, en azından darbeyi desteklemektir şudur budur.
Buradaki korkunç haksızlığı, adaletsizliği konu edecek değilim. Bu bahisler Türk İslâmcısının müfredatında yok. Kahve sohbetinde de yok. Adaletimiz yok, düşmanımız var. Hak hukuk yok, düşman var.
Ve fakat aynı zamanda ortada devâsâ bir mesele de var. Bugün “El-Bab’da duralım”, yarın “Rakka’yı gezelim”, öbür gün “Menbic’i ezelim”; hayat böyle geçsin isteniyor da, söylenen hiçbir şey, insanların neden gidip referandumda tek-adam rejimine evet demesi gerektiğine dair değil.
Cumhurbaşkanı dahil ezcümle iktidar kadrosunun şu ana kadar referandumla ilgili söylediklerinin tamamı olumsuzluk üzerine kurulu. Kendi tutumlarını düşmana -çünkü burada artık rakip, muhatap vs. yok, sadece düşman var- göre tayin ettiklerini açıklıyor, herkesin böyle davranmasını istiyorlar.
Ne yazık ki aklın, gerekçelendirmenin, muhakemenin bilemedin iptal edilmiş hoca pasaportu kadar hükmünün olduğu bir toplumsal hayatımız var. Yoksa, bu referandum hadisesi akıl-mantık diye derdi olanlar insanlar arasında geçseydi, sırf bir tarafın bu tavrı öbür tarafa oylamayı direkman kazandırırdı.
Peki neden iktidar cephesi esas olarak olumsuzluk üzerine, düşmanın tavrı üzerine bina ediyor referandum propagandasını? Çünkü söyleyebileceği ikna edici söz yok. “Getireceğimiz başkanlık sistemi şu nedenle iyidir” diye kurabilecekleri cümle yok. Gerçekten yok. Yok işte, üstelemeyin. Yok ne demekse o.
Çünkü getirilmek istenen, bir sistem değil. Rejim de değil. Şu: Bir adam başa geçsin, gönlünce asıp kessin. Bugünkü keyfî baskı-tehdit, gasp-talan düzeni yine iki dudak arasından çıkacak emirlere göre işlesin; ama bu defa rezalet yasal sayılsın. Çünkü Mercidabık Ridaniye Çaldıran, kalmasın kazan kaldıran…
12 Eylül 1980 darbesinden sonraki referandumda, “ne istiyorlarsa verelim de bir an önce gitsinler” etkeninin -yüzdesini bilemeyiz elbette ama- rol oynadığını herkes kabul eder. Bu defaysa, mutlak iktidar isteyenlerin hiç o taraklarda bezi yok. AKP ve liderinin bugüne kadarki çizgisi, istediğini elde ettiğinde azıcık yumuşamayı, hasım gördüklerinin boğazına doladıkları ilmeği gevşetmeyi içermiyor. Aksine. Bir adım atıldı mı hemen öbürü arzulanıyor. Doymak bilmeyen bir iktidar ve tahakküm açlığı.
Cumhurbaşkanı, hayır oyu verecek olanları darbecilikle suçladı. Teröristlik, bölücülük ve vatan hainliğinin yanısıra. Ve bu bir oylama. Vatandaş gidip düşüncesi ve vicdanı uyarınca oy kullanacak. Yersen. Kural bozulmuyor: Şimdiye kadar bir tek, ama bir tek oyun dürüstçe, kuralına göre oynanmadı. Bu, Türk İslâmcısının alâmet-i fârikasıdır. Ahlâk maneviyat bakımından da en kesin ve şaşmaz göstergedir.
Darbeciliğe gelince.
Darbecilik, ülkedeki genel seçim sonuçlarını geçersiz kılmaktır.
Darbecilik, seçimden üçüncü çıkan partiyi, sokak saldırıları, polis baskınları, uyduruk bahanelerle gözaltılar, tutuklamalar, onlarca yıllık hapis cezalarıyla açılan davalar, tehditler ve bin türlü baskıyla siyaset yapamaz, faaliyet gösteremez, sokağa çıkamaz hale getirmektir.
Darbecilik, seçilerek, bileğinin hakkıyla o görevlere gelmiş insanları belediye başkanlıklarından uzaklaştırmak, yerine devlet memurlarını atamaktır.
Bakın, daha şehirleri yakıp yıkmaktan, yok etmekten, cenazeleri sokak ortalarında köpeklere yem etmekten, polis arabasının arkasına bağlayıp galiz küfürler eşliğinde sürüklemek ve bunun görüntüsünü yaymak dağıtmaktan sözetmedik. 7 Haziran’dan bu yana Kürt illerinde yapılan hemen her şey ancak darbecilerin yapacağı işlerdir.
Bir uğursuz yarış
Kamuflaj üniformalı, yüzü örtülü Esedullah timi elemanlarınca duvarlara, aynalara yazılan yazılarda mühim mesaj gizliydi; esas maksat çıtlatılıyordu. Şimdi, “hayır oyu veren vatan hainidir, teröristtir” kampanyasıyla birlikte şüphe kalmadı: Türk İslâmcısının başlıca derdi, 12 Eylül’ü aşmaktır.
Bu ülkede gücü en fazla, en yoğun ve rakipsiz şekilde elinde toplamış yönetim hangisidir? Elbette 12 Eylül’ün Millî Güvenlik Konseyi. (“…Kurulu” ile karıştırmayın gençler, beş generalden oluşan bu “Konsey”deydi otoritenin tamamı.)
Peki Türk İslâmcısı ikinciliğe razı olur mu? Daha güçlü biri çıkana kadar asla. O halde?
Hoşgeldin 12 Eylül 2.0. Meğer İslâmcı’nın tek derdi senin yerine geçmekmiş. Boşuna itiş kakış oldu onca sene.
Darbecilik, hukuku, kuvvetler ayrılığını, gücün yoğunlaşmasında denge sağlayacak bilumum kurumların varlık zeminini yok etmektir.
Üniversitelerde yapılanlardır. Cübbelerin üzerinde polisin postalla ve şevkle dolaşmasıdır. 12 Eylül cahil mi bıraktı, biz daha beterini yapacağız, hepten kurutacağız! Aferin. Değerli okurlar, bakın, bu yarış ışığında her şey nasıl berrak gözüküyor.
Hayatta darbeyle, “FETÖ”yle -AKP’ninkinin yüzde biri kadar- ilişkisi olamayacak insanlar neden hapiste? Neden özel eziyet çektirmek için kitap yasağı, mektup yasağı uygulanıyor? Sadece “Turhan Günay niye hapiste?” sorusunu bile herhangi birinizin cevaplaması ve bu cevaptan -herhangi bir dünyada, herhangi bir otorite tarafından- masum bulunması mümkün değil.
Cumhurbaşkanı son olarak dedi ki: Halkımız henüz yeni sistemi anlama noktasına gelmedi.
Kendisiyle tamamen aynı fikirdeyim: Türkiye bi noktaya geldi fakat henüz o noktaya gelmedi. Özal dönemi TV programlarının en sevilen beğenilen ifadelerindendi: Türkiye hep “bi noktaya” gelmiş olurdu. Fakat bizim gibi münafıklar gelinen o noktayı değil henüz gelinmeyen noktayı görürdü. Bakın, şimdi cumhurbaşkanı da gördü.
Halkımız çok iyi niyetli olmalı, konduramıyor olmalı. Yoksa anlaşılmayacak bir şey yok. Taksim Meydanı’nın haline bakınca her şey anlaşılıyor. Tepemizden aşmış hukuksuzluğa bakınca her şey anlaşılıyor. Zorbalığın, gaspçılığın, keyfî tek adam rejiminin adını devlet idaresi koymasına koyarsın da, işte hem sen çıkıp açıkça savunamıyorsun hem de millet o noktaya gelmekte zorlanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024