Halil BERKTAY
[28 Aralık 2014] Sırf, başladığım bir işi olsun bitirmek uğruna yazıyorum şu satırları. Yoksa gündem artık çok uzaklarda. Neyse ki Vahap Coşkun, Oral Çalışlar, Cengiz Alğan, Fırat Erez, en son Gürbüz Özaltınlı, daha dişe dokunur şeylere eğiliyor, benim de içime su serpiyorlar.
Yukarıda, Yahya Kemal ile Nâzım Hikmet yan yana. Çağdaş ve tanışıktılar. Hayatları ve düşünceleri karmaşık kesişme ve örtüşmeler içerir. Çok da şaşırtıcı olmasa gerek, çünkü dünya görüşlerinin çok farklı olmasına (belki bir ara çok farklı gözükmesine) karşın, üç aşağı beş yukarı aynı seçkinler zümresine mensuptular. Hattâ Yahya Kemal Nâzım’ın öğretmeni olmuş; bu çerçevede evlerine gelip giderken Nâzım’ın annesi Celile Hanım ile büyük bir aşk da yaşamıştı. Fakat şimdi resimlerini bir araya getirmemin nedeni bu değil. Birincisi, şairliklerini geç dönem Osmanlı Türkçesinin âhengi dışında düşünmenin olanaksızlığı. İkincisi, Osmanlıya bakışlarını karşılaştırmak. Bu açıdan, Yahya Kemal’in tabii hemen bütün şiirleri, ama herhalde en fazla, İstanbul’a Tarihini aksettirebilsin diye çehren / Kaç fâtihin altın kanı mermerle karışmış diye seslenmesindeki (katıksız bir saltanat tutkunluğu sayılmayabilecek) girift, trajik satıraraları. Nâzım’ın ise Şeyh Bedrettin Destanı’ndaki, ilk bakışta aynı derecede haşmetli ve gene aynı derecede karanlık ve yavaş, lento, grave, neredeyse larghissimo açılış: Sedirde al yeşil, dal dal Bursa ipeklisi, / duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler, / gümüş ibriklerde şarap, / bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi. / Öz kardeşi Musayı ok kirişiyle boğup / yani bir altın leğende kardeş kanıyla aptest alarak / Çelebi Sultan Memet tahta çıkmış hünkâr idi. Ve derken, sarayın dünyasından reayanın dünyasına anî bir geçiş:Çelebi hünkâr idi amma / Âl Osman ülkesinde esen / bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsü rüzgâr idi. / Köylünün göz nuru zeamet / alın teri timar idi. / (…) / Velhasıl hünkâr idi, timar idi, rüzgâr idi, ahüzar idi. Yahya Kemal’de hemen hiç olmayan aşağıdanlık (ve buna karşı, Nâzım Hikmet’te pek olmayan yukarıdanlık).
Nereden geldi aklıma? 13 Aralık’ta başladığım sırayı izleyecek olursam, şimdi (5) elbette bu toplumun Osmanlı İmparatorluğu ile barışmasından yanayım; daha spesifik olarak, Osmanlı tarihi ve kültürüne bakışın, Kemalist Devrimin gölgesinden çıkmasından yanayım. Tersten söyleyecek olursam, devrimin haklı olarak yıktığı “eski düzen” diye görülmesine (ve bu anlamda, restorasyonundan korkulmasına da), devrimin haksız olarak yıktığı bu “eski düzen”de olmadık hikmetler keşfedilmesine (ve dolayısıyla toptan restore edilmek istenmesine veya edilebileceğinin düşlenmesine) de karşıyım. Bugün İngiltere ve İngiliz tarihçileri, 1640-48 İç Savaşı öncesi ve sonrasına, ister Stuart krallarına ister Cromwell’e ne kadar nötr ve rahat bakabiliyorsa; keza Amerika ve Amerikan tarihçileri, öncesi ve sonrası dahil 1775-83 Bağımsızlık Savaşına ne kadar geniş bir çok-perspektiflilik içinde yaklaşabiliyorsa; nihayet Fransa ve Fransız tarihçileri 1789-1795’in ılımlıları ve radikallerini, Jakobenleri ve muhaliflerini, artık keyfîlik ve keşmekeşin son bulmasını isteyen Thermidor’cularını ve Napolyon’un “imparator”luğunu, yani aslında askerî diktatörlüğünü, nasıl bir inceleme ve yorum çeşitliliğine tâbi kılabiliyor ve bu yüzden kıyamet kopmuyor, ya giyotin tekrar kurulacak ya Ancien Régime geri gelecek gibi olmuyorsa… Cumhuriyetin kurulmasından 90 küsur yıl sonra bugün, Türkiye’nin de kendi Osmanlı geçmişiyle benzer bir ilişki kurabilmesi gerektiği; böyle bir düşünsel rektifikasyonun doğru ve yerinde olacağı kanısındayım.
Yeri gelmişken belirteyim ki, 1920’ler ile Nâzım’ın 1930’larından 1960 ve 70’lere uzanan, benim de içinde yer aldığım ve katkıda bulunduğum dar Marksist yorum da bu açıdan sorunlu. Özetle, “feodal sömürü üzerine kurulu, müstebit bir kan ve zulüm düzeni”nden ibaret görürdük bir zamanlar (örneğin bkz TİİKP Dâvâsı – Savunma). Katı bir “sınıfa karşı sınıf” (classe contre classe) anlayışı içinde, biricik iyi ve güzel şey halk isyanları gibi dururdu. İslâma ve bilhassa Sünnî İslâma karşı olduğumuzdan, bunları da hep heterodoksiler (Şiilik, Babaîlik, Alevîlik) içinden arardık. Sanata da bu indirgemecilik içinden bakar; kazara Osmanlı estetiğini şurasından burasından beğenecek olsak, hemen bir takım ideolojik tekerlemelerle kendimizi sansürlemek ihtiyacını duyardık. Bütünsel bir Osmanlı toplumu ve medeniyeti kavrayışımız yoktu. Ve tabii hepsi, 1920’lerin ve 1930’ların ilk yarısının radikal Kemalist nihilizmine çok yakın, onunla buluşan ve örtüşen bir duruş anlamına geliyordu.
Bu paradigma ve uzak-yakın duygusal çağrışımları artık korunamaz. Değişecek ama nereye kadar değişecek? Kemalist Devrimin kendisi bir milât, bir Big Bang, bir “ilk tarih” olmaktan çıktığı anda; laik-Atatürkçü kimlik de biricik kabul edilebilir ve birleştirici (olduğu sanılan) kimlik olmaktan çıktığı anda, bu toplum tarih ve kültür mirası olarak belki hakikaten Osmanlıya yaslanmak zorunda. Yaslanacak da nasıl yaslanacak; ne gibi düzeltmelerle, özellikle hangi boyutlarına? Bu sefer de ibre, bir saltanat ve hilâfet hamasetine mi kayacak? Daha doğrusu, olana (ve tutmayana) daha ne katacak? MEB müfredatı ve ders kitapları düzeyinde, kapsamlı bir rehabilitasyon hiç yeni değil; çoktan gerçekleşti, 1950’lerden bu yana Osmanlının itibarı iade edilmesine iade edildi (biraz, Ömer Lütfi Barkan’ın Tek Parti CHP’liliğinin kendini görmek istediği devlet fetişizmi aynasında). Ve ortaya kupkuru, fazla siyasî-askerî, fazla ayrıntıya boğulmuş, kritik noktaları özetlemekten âciz, rasyonel olarak anlaşılması olanaksız, hele haftada iki saatlik Tarih dersleriyle ancak ezberlenebilen (ve sonra çok daha hızlı unutulan) bir anlatı çıktı. Kâh (yükselişiyle) böbürlenme, kâh (yıkılışıyla) hayıflanmaya yatkın bir Osmanlı. Ama gerçek insanî anlamıyla sevilmeye yatkın değil. Bu felâketin yerini hangi sıcak öğrenilebilirlik ve benimsenebilirlik alacak?
Osmanlı İmparatorluğu’nu Kemalist ve Marksist (negatif) homojenizasyonların karşıtında, yüzde yüz pozitif, yüceltici ve idealize edici bir homojenizasyondan geçirmeyen; yöneten ve yönetilen sınıflarıyla, yukarı ve aşağı kültürleriyle, mağrur ve madunlarıyla, merkezdeki ve taşradaki yaşam tarzlarıyla, tek değil (gerek sınıflara gerek cemaatlere göre ayrışan) kırk çeşit evi-dili-dansı-kıyafeti-yemeği-müziğiyle, çeşitli etnik-dinî millet’lerinin bir yere kadar yan yana yaşayabilmeleri ve bir yerden sonra yaşayamamalarıyla, gerçek olan barışı ve aynı derecede gerçek olan düşmanlıklarıyla, düşman milliyetçilikler arasında parçalanışının her bir kesim açısından “haklı” ve diğer kesimleri açısından “haksız savaşlarıyla, dolayısıyla gene tek tek her kesimin “kahraman”ları ve diğerlerinin “canavar”larıyla kucaklayıp anlayan, hayalî çelişkisizliğiyle değil reel çelişkilerince zengin bir tarihselliği yeniden kurmak nasıl mümkün olacak?
Bir yanda Oryantalist, Marksist ve Kemalist, diğer yanda Türkçü, İslâmcı ya da daha genel olarak Oksidantalist olmayan (en azından, bu problemin bilincinde; mevcut mecra ve paradigmaların hem hepsinin farkında olmaya, hem hepsinin dışında kalmaya çalışan) bir Osmanlı tarihi yazılabilir mi? Faraza gerek Nâzım’ın gerek Yahya Kemal’in parçalı duyarlılıklarına yer açan?
Bir. Böyle bir tarihçilik konsensüsü yaratılabilir mi günümüzde? Kimlerle, kaç yıl emekle, nasıl bir sabır, yumuşaklık ve hoşgörüyle? İki. Eğitime, okullara, derslere nasıl yansıtılır? Mevcut Tarih, Edebiyat ve (olduğu kadarıyla, seçmeli) Sanat Tarihi derslerinin hepsi kendi kıtlığı ve sığlığına hapis. Hiçbiri diğerleriyle konuşmuyor. Bırakın müfredatı; daha temel bir mesele var. Eğitim Fakültelerinin standart seri üretiminden geçme branş öğretmenleri, bu alanları birbiriyle konuşturabilecek bilgi birikiminden, kültürel derinlikten, çok-boyutluluktan, disiplinler-arasılıktan yoksun.
Önümüzdeki beş, on, yirmi yılda Türkiye, tarihle ilişkisinde bir sığlığın yerine başka bir sığlığı geçirmeyen adımlar atacaksa, 19. Eğitim Şurasının öngördüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “öğreneceksiniz!” diye bastırdığı Osmanlıca derslerinin çok ötesinde, asıl bu sorulara çözüm getirmek zorunda.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024