Halil BERKTAY
[20 Nisan 2020] Yukarıda, Ortaçağ François Villon’a yakıştırılan üç görüntü yer alıyor. İlki bir ahşap baskı; belindeki hançer üzerinden kabadayılığına ve Paris’in 15. yüzyıl başlarındaki yeraltı dünyasına atıfta bulunuyor. İkincisi, yoksulluğu ve serseriliğine modern bir gönderme. Üçüncüsü, zamanına ait tek (ama sahih olmayan) portresinin rötuşlanmış hali. Neden gene Villon? En sonda değineceğim.
Serbestiyet’te Alper Görmüş yazdı: “İstifa” bahsinin en önemli veçhesi: “Ak” halkın Pelikan isyanı (14 Nisan). Kürdistan 24’te ve Serbestiyet’te Vahap Coşkun yazdı: Tencerenin kapağı açıldı (16 Nisan). Üç gün önce 1+1 sitesinde Ahmet Şık yazdı: Al takke, yok külâh (17 Nisan).
Ben de bu tahlillere katılıyorum, üç aşağı beş yukarı. Şu farkla: belki ben meseleyi sırf AKP içi ve çevresindeki kliklerin çatışması olarak görmüyor; halkın genel tepkisine (ve madalyonun diğer yüzünde, iktidarın giderek aşınmasına) andığım yazılarda telâffuz edildiğini sandığımdan biraz daha fazla pay tanıyor olabilirim. Hizip veya klikler arası mücadele yok mu? Tabii var. Bir tarafta Süleyman Soylu (ve arkasındaki MHP artı AK Parti içindeki MHP’lileşme desteği). Diğer tarafta Berat Albayrak (ve onun “zırhlı tren”inin ateş gücünü oluşturan Pelikan trolleri -- bu benzetme için, bkz 29 Temmuz 2019’daki Zırhlı trenin can çekişmesi yazım). Bu kamplaşma çok açık. Gelgelelim, bir başarı ve yükseliş söz konusu olsa bu çelişkiler bu şekilde, bu kadar dökülmez ortaya. Tersine, artan hoşnutsuzluk karşısında belirgin bir yıpranma ve iniş, bir destek ve itibar kaybı hissedildiği içindir ki, çatlaklar hızla satha çıkıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 12 Nisan akşamı istifa etmesini öncelikle bu ölçüler içinde değerlendirdim. Nicedir hemen hiçbir şey yok, AKP ve hükümet liderliğinin başarı hanesine yazılabilecek. (1) Yerel seçimler Türkiye çapında net bir yenilgi oldu. (2) Özel olarak İBB seçiminin -- tümüyle yapay ve sahte gerekçelerle dayatılan -- ikinci turundaki 9 puanlık bozgun, üzerine tuz biber ekti. (3) Çok yüksek perdeden ilân edilen Barış Pınarı harekâtı akim kaldı. (4) Boş yere tank ve zırhlı araç yığınağı yapılan İdlib, tek bir hava saldırısıyla başka bir sıkıntıya dönüştü. (5) Rusya ile “ittifak”ın sınırları (daha doğrusu, Rusya ile ittifak diye bir şey olamayacağı, hiçbir yere gidilemiyeceği) ortaya çıktı. (6) Ekonomi giderek kötülüyor. (7) AK Parti’nin en üst kademelerinden kopanlar iki yeni parti kurdu. Bu gelişme önlenemedi. Ahmet Davutoğlu’nun liderliğindeki Gelecek Partisi ve Ali Babacan’ın liderliğindeki DEVA Partisi halkın önünde sahne aldı. Televizyon mülâkatları, verilen demeçler, yayınlanan bildirilerle yeni muhalefet sesleri yükselmeye başladı. (8) Derken, resmî açıklamaların zoraki pembeliğine karşın iyi yönetilmediği şimdiden belli olan ve dolayısıyla nereye gideceği bilinmeyen koronavirüs krizi çıkageldi ve (9) ekonomiyi adamakıllı çökertebileceğinin sinyallerini vermeye başladı.
Hepsinin üzerine, 10 Nisan Cuma akşamı yaşanan rezalet bindi ve büyük bir sarsıntı yarattı. Son iki saat paniği içinde alışveriş merkezlerine yığılan kalabalıklar, hem düşünülmemiş, muhatap alınmamış, ihtiyaçları hiçe sayılmış olduğundan tepkilere yol açtı. Hem de “evde kalma” ve “sosyal mesafeyi koruma” çabalarını yerle bir etti. En iyimser senaryolarla dahi Türkiye’nin (10 Mart’tan itibaren sayarsak) salgındaki 6. haftasının sonunda, yani 21 Nisan’da 95-100,000 vaka seviyesine çıkacağından; 7. haftanın sonunda ise belki 150,000’i bulacağından endişe edilirken, 10 Nisan gecesi yaşanan izdihamın, o gece enfekte olmuş olabileceklerin (a) kuluçka dönemi ve (b) test sonuçlarının geri dönmesi için gerekli 5-6 gün geçtiğinde, yani iki hafta sonrasından (kabaca 24 Nisan’dan) itibaren görülecek vaka sayılarında ne gibi sıçramaları tetikleyebileceği, gene pandeminin etkisiyle bazı şeylerin giderek daha rahat konuşulabildiği kamuoyunda ciddî sorgulamalara neden oldu. Pelikancı trollerin irkilip halkı topa tutması durumu kurtarmaya yetmedi. Hafta sonu sokağa çıkma yasağının geceyarısına iki saat kala alınmasının (veya, bazı söylentilere göre aslında iki gün önce alınıp da ancak o saatte açıklanmasının -- zira en yüksek mercie o kadar geç bir noktada kabul ve tescil ettirilebilmiş olmasının) sorumlusu kimdi?
Yeri gelmişken, bu soruya kendi açımdan net bir cevap vermek isterim. Tutun ki başka bir ülke, başka bir toplum, başka bir siyaset sahnesi. AK Parti de yok, Başkan Erdoğan da, MHP de, Cumhur İttifakı da, Berat Albayrak da, Pelikan örgütlenmesi de. Sadece bir hükümet, bir içişleri bakanı ve 10 Nisan gecesi. Tamamen bu klik çatışmalarının dışında; dar anlamda “politik” ve taktiksel değil, daha ahlâkî ve mutlakçı bir bakışla -- evet, Süleyman Soylu’nun gitmesi ve dönmemesi gerekirdi. Biliyorum ki bu, çok istisnaî bir tavır; yapayalnız olabilirim bu görüşümde. “Ama esas sorumlu o değildi ki; kararın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olduğunu herkes biliyor; zaten Soylu’nun kendisi de söyledi…” türü itirazları duyar gibiyim.
Varsın olsun. Ne çıkar bundan? Yukarıdan emir ve talimat tek belirleyici mi? Bireysel vicdan ve özgür irade diye bir şey yok mu? Medenî cesaret diye bir şey yok mu? “Zaruret” ile “hür irade” arasındaki felsefî tartışmada, bıçak kemiğe dayandığında ben (olanca eski Marksistliğimle, ama aynı zamanda Aydınlanmacılığım, demokratlığım ve gerçek ahlâkımla) hür iradeden yanayım. Bizi çevreleyen koşullar, etkileyebilir ama ne yapacağımızı bire bir determine etmiyor, son tahlilde. Herhangi bir politikacı, diyelim İçişleri Bakanı, durduğu yerde kendi kararıyla durmuyor mu? Kendisini de ilzam eden kararların alındığı bir mekanizmaya, hükümete, iktidar ilişkisine… düşünüp taşınıp, ölçüp biçip katılmamış mı? Tek tek her politika ve uygulaması için de bu geçerli değil mi? Faraza bir sokağa çıkma yasağı gündeme gelmişse, katıldığı ölçüde bu, artık onun da kendi fikri değil mi? Dolayısıyla sorumluluğunu en azından paylaşmıyor mu? Paylaşıyorsa ve yaptığının sonuçlarını görüyorsa, gerçekten çok ama çok kötü olduğunu idrak ediyorsa, dürüstlük ve içtenlik ölçüleri içinde, istifa etmesi gerekmez mi? En normal ve doğal sayılması gereken adım olmaz mı?
Ama hayır; Türkiye’de böyle yürümüyor bu işler. Birincisi, tam da bu vicdan ve özgür irade nosyonu çok zayıf. Cumhuriyet tarihinde kaç örneği var ki?
İkincisi, siyaset politikacı ile halk arasındaki bir ilişki değil, dolayısıyla belirli bir toplum sözleşmesinin konusu olarak değil, bu çerçevede halka karşı belirli bir taahhüt ve görev sorumluluğu değil -- (bir kere halkın sandıkta tecelli eden onayını aldıktan sonra) sadece hizipler ve klikler arası mücadele olarak anlaşılıyor.
Üçüncüsü, bu da ne pahasına olursa olsun iktidara tutunmaya dönüşüyor. Gitmek mi zor kalmak mı zor denir ya, Türkiye siyasasında cevabı hiç de öyle belirsiz değil; tabii ki gitmek kalmaktan çok daha zor ve dolayısıyla herkes, ayıbı ne olursa olsun, var gücüyle yerine, mevkiine, geldiği mertebeye tutunmaya çalışıyor.
Dördüncüsü, hepsinden daha özeli, bize özgü boyutu, göreve gelmede olduğu gibi görevden ayrılmada da bireyin kendi iradesinin değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesinin tek ve esas olduğu; dolayısıyla prensipteb tek taraflı bir işlemin, onaya tâbi olmaması gereken bir istifa müessesesinin dahi Başkanlık onayına tâbi olduğu, herkes tarafından açık örtük kabul ediliyor.
Herhalde bu yüzden olacak; 12 Nisan gecesinden bu yana yazılan ve konuşulanlara bakıyorum da, şu kişisel vicdan, sorumluluk ve özgür irade meselesinden söz edildiğine pek rastlamadığımı itiraf etmeliyim. İşte en çok böyle durumlarda, Villon’un “en mon pays je suis en terre lointaine” dizesi misali, kendimi vatanımda vatansız, “hiçbir mahallede yatacak yerim yok” hissediyorum.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024