Hüseyin ÇAKIR
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle “üçüncü adam” tek liderlik sistemi ve tek başına, güçlü AKP iktidarı hedefleniyordu. Bu sistem altında 2023, 2073 hayalinin hukuki başlangıcı 16 Nisan referandumun üstünden bir yıl geçmeden hayal Araf’ta kaldı. İttifakla Araf’tan geçmeyi amaçlayan Erdoğan ve AKP yönetimi, MHP tarafından mutasyona uğratılarak, çıkardıklarını söyledikleri Milli Görüş gömleği yerine ülkücü-milliyetçilik gömleğini giyiyorlar.
Bu ittifakın anlamını oy toplamını artırma taktiği ötesinde MHP ideolojisiyle stratejik nikâh kıymak olarak okumak gerekiyor. Bahçeli, bu ittifakın beka sorunu ile bağlı olarak zaman sınırı koymadan uzun erimli olacağı açıklamaları yapıyor.
MHP’nin “devletin başına devlet gelecek” sloganı başka bir anlamda muradına ermiş görünüyor. Bu slogan “Devletin başını Devlet yönetiyor” olarak değiştirilebilir.
Kısa bir anımsatma için iki örnek vermek gerekirse:
Ergenekon-Balyoz davaları dolayısıyla devletin güvenlik, bürokratik stratejik yönetim kadrolarındaki MHP’lilerin önemli bölümü tasfiye edilmişti. Fetullahçılardan boşalan devlet kadrolarının ve atılan MHP’lilerin yerine ülkücüler yeniden yerleştiriliyor. En önemlisi, AKP’nin “alnı secdeye değenler ve kıblemiz aynı” olarak tanımladığı Fetullahçılarla ideolojik işbirliğinin yerini, MHP-Ülkücülerin “Kızıl Elma” ideolojisinin aldığı en yetkili ağızlardan ilan edildi.
Barış Süreci döneminde Türk milliyetçiliğinin Türk olmayanları rahatsız edici kabul edilen: Örneğin sabahları ilkokullarda söylenen Andımız, Türk başlıklı devlet kurum adlarının değiştirilmesi gibi adımlar atılmıştı. Erdoğan “her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” diyordu. Ayrıca Bahçeli-Erdoğan, AKP’li-MHP’liler arasındaki atışmalar ve karşılıklı ağır ideolojik suçlamaları anımsatmakla geçelim. Bunlar ne kadar geride kaldı, unutuldu, üstü örtüldü, “dün dündür, bugün bugündür" mü oldu, bunları görmek için çok uzun yıllar beklemeyeceğimizi düşünüyorum.
Bugün gördüğümüz gerçeklik ittifakla AKP yönetiminin MHP’nin ideolojik çizgisini canla başla savunur noktasına geldiğidir. İktidarın özellikle güvenlik ve milliyetçilik söylemini Devlet Bahçeli yönetiyor görünüyor, iktidarın politikalarını fiilen etkiliyor.
İttifak merkez sağın inişte olduğunu gösteriyor
İttifakın oy hesabı ötesinde stratejik ideolojik ittifak olduğunu söylemiştim. AKP bu stratejiyi geleneksel muhafazakâr sağın % 65-70 oylarını hedefleyerek şimdiye kadar izlediği bloklaştırmayı sağ-sol, milli-gayri milli bloklaşmasına dönüştürmeye çalışıyor.
Bunun için muhafazakâr, mütedeyyin, sağ, milliyetçi ve radikalleri aynı çatı altında toplamayı amaçlıyor. Bu amacı gerçekleştirebilmek için iki yöntem uygulanıyor. Birincisi, iktidarı paylaşma, milletvekilliği ve devlet kadrolarında kontenjan ayrılması. İkincisi, ittifak içinde yer alan partilerin ideolojik, politik söyleminin iktidar söylemi olarak kullanılması.
Tarihteki sağ-sol, muhafazakâr-mütedeyyin-milliyetçi kutuplaşmasını büyük ittifak çatısı altında toplamak gerçekçi görünmediği gibi, göle maya çalma hayali gibi görünüyor.
Demokrat Parti sonrası muhafazakâr sağ hep çok parçalı, çok ideolojili oldu. Merkezde ana akım partiler, AP, ANAP, DYP ve AKP gibi partiler oldu. Ana akım toplumsal değişimi doğru okuyamadığı veya devlet eksenine girdiğinde erimeye başladı, erimeyi durdurmak için her seferinde merkez sağın daha sağında yer alan daha ideolojik partilerle erime durdurulmaya çalışıldı.
Bu girişimlerin hiç birisi sürdürülebilir olmadı, dağılma durdurulamadı ve yeni bir söylemle muhafazakâr merkez kendini yeniden inşaa etti.
AKP iktidarı da aynı akıbete doğru gidiyor.
Güçlü tek başına iktidar döneminin sonuna gelindiğinin göstergesi ittifak arayışıdır. Bu durumda tek parti iktidarı zamanında yapılan büyük projelerin ihalesinin eşe dosta verilmesi, AB süreci ve Kürt meselesi gibi kadim sorunların çözümü ortaklar dolayısıyla kolay olmayacak.
Ve tek lider dönemi, liderlik paylaşımı ile eskisi gibi olamayacak. Karşılıklı esnemenin sınırı ve eğer geri adım atılacaksa bu nereye kadar olacak? Bunun gibi yumuşak sorunlar “tek parti istikrarı” sözünü ittifak istikrarsızlığına dönüştürmeye başladığında bu durumdan zararlı çıkacak olan AKP olacaktır.
AKP’nin kurucu ilkelerine yabancılaşma süreci…
AKP’nin kurucu ayarları, o zaman savunduğu değerler, savunduğu çoğulculuk, anti militarist ve toplumsal kapsayıcı dili dolayısıyla bu güne kadar birinci parti olarak muhafazakâr merkezde yer alabildi. AKP seçmeni kurucu değerler ve ilkelerle, ittifakla gelinen merkez sağ, milliyetçi-muhafazakâr AKP arasında seçime zorlanıyor. AKP’nin “Dava” partisi söyleminin içi de boşalıyor. Özellikle Milli Görüş duygusunu taşıyan partililer ve seçmenleri rahatsız eden önemli nedenlerden birisi de bu.
Muhafazakâr-mütedeyyin seçmen merkezin sağında yer alan, milliyetçi, İslamcı veya bazı cemaatleri temsil eden partilere hoş görüyle yaklaşıyor. Onlara iyi komşu, kardeş olarak yaklaşıyor. Ancak pılısını pırtısını toplayıp evine taşınınca veya her işine karışmaya başlayınca sırtını dönüyor. Bu sosyolojik gerçeklik ve siyasal davranış bir kenara not düşüldüğünde AKP’ye oy verenlerin kararsızlığı, yeni arayışı ve geldiği boyut anlaşılabilir.
AKP yöneticileri % 51 artı bire ulaşmak için AKP seçmenlerinin ittifak veya başka nedenlerle onaylamayanların yerini MHP-BBP ile doldurma hesabını yaptılar ve AKP’nin kurucu ilkelerine yabancılaşma sürecini radikal milliyetçilik peşine takmış durumdalar. İki yanı keskin kılıç gibi bir durum bu. İttifakla Erdoğan’ın başkan seçilme hesabı adına AKP yönetimi MHP-BBP ideolojik söylemiyle iç içe geçtikçe AKP’ye oy veren seküler ve radikal dilden rahatsızlık duyan muhafazakâr, mütedeyyinler ittifaka sıcak bakmıyor, geleceğe dair kuşkular artıyor.
Aynı durumun MHP tabanında da olduğuna dair yazılıp çiziliyor. Fakat MHP için öncelik ideolojik ilkeleri, oy çokluğu sonra geliyor.
Geleneksel merkez sağ oyları kazanmak ve büyük ittifak için, kâh soğuk savaş antikomünist söylemi, Camileri dam yapma hikâyesi, Kızı Elma hayali, Osmanlı ve İslam güzellemesi, İslam birliği, İslam ahlakı-haram helal gibi muhafazakârların ve milliyetçilerin değer verdikleri her şeyi aynı çuvala dolduruyorlar.
Büyük ittifakı birarada tutmak için “bölücü, gayri milli” ve “yedi düvel bize düşman” merkezli milliyetçilik propagandasını tutkal olarak kullanıyorlar.
Kullanıyorlar da tutuyor mu? Kamuoyuna yansıyan anket sonuçları ittifak oylarının toplamının matematiksel doğrusallığının olmadığı yönünde.
Matematiksek hesaplama yapmak gerekirse:
16 Nisan referandumuna katılan toplam seçmen 55.319.222
Katılanların sayısı 48.374.576,
Geçerli oy sayısı 47.528.949 katılım oranı % 85,32.
Hayır, 23.203.316, % 48,82
Evet, 24.325.633, % 51,18
Kullanılan oy sayısına göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için yani % 50+1 için 23.687.288 artı bir oy gerekiyor.
Bu duruma göre cumhur ittifakı içinde yer alacak partilerin matematiksel oy toplamı şöyle:
İttifakın 1 Kasım 2015 seçimlerinde aldıkları oylar:
AKP, 23.673.541,
MHP, 5.691.737,
BBP, 259.572
TOPLAM: 29.624.850.
Matematiksel hesaba göre cumhur ittifakının güle oynaya başkanını seçtirebilmesi gerekiyor. Ama işler matematiksel hesapta olduğu gibi olmuyor, “evdeki hesap çarşıya uymuyor.” Sosyal ve ideolojik ilişkiler ve çelişkiler, siyasal kurgularla yapılan, matematik dengesi AKP aleyhine bozuluyor.
İttifakın ideolojik ve maddi kazananı MHP ve BBP oluyor.
Saadet Partisi'ni kilit veya kritik parti yapan iki boyut var. Birincisi AKP’nin kuruluşu sonrası Milli Görüş ilkelerini ve değerlerini savunmaya devam ediyor olması. Çekirdek parti oyları, 2007 seçimleri 820.299, 7 Haziran, 949.636, 1 Kasım 2015, 325.947. Temel Karamollaoğlu’nun ittifak çağrılarına karşı, “ittifak içinde yer almamız halinde AKP’nin başta demokrasi olmak üzere temel politikalarında değişiklik yapması gerekiyor” sözü Saadet Partisi'ni memnuniyetsiz AKP seçmenlerinin çekim merkezi yapıyor. Sık sık Abdullah Gül ve Saadet Partisi'nin yan yana getirilmesi AKP dışında muhafazakâr merkez arayışı. Öte yandan İslami demokrat, entelektüel, aydın ve sivil alanda yer alanlar, demokratik yeni bir siyasal merkez oluşturulması çalışmaları, memnuniyetsiz AKP’liler tarafından dikkatle izleniyor.
Sonuç olarak ittifak arayışı Türkiye’de Sistem değişikliğine gidilirken siyasetin yeniden yapılanmasını gündeme getiriyor. Siyasetin muhafazakâr sağında yeni arayış, sistem değişikliğini Araf’ta bırakıyor. Bu durum merkez sağı dil ve politik olarak radikalleştiriyor. Bu durumu dengeleyecek ve siyasal alanın normalleşmeye dönmesini sağlayacak ana muhalefet maalesef yetersiz. Hatta Suriye müdahalesiyle milliyetçilik yarışmasına giriyor, MHP’den kaçacak oyların İyi Parti yerine CHP’ye gelmesi için, şoven, milliyetçi dil dozajı artırılıyor.
Öte yandan CHP bir türlü geleneksel seçmen sosyolojisini kapsayacak ve muhafazakâr kesimi de etkileyen hikâye oluşturamıyor. Bu nedenle muhalefet muhafazakâr merkez kesimin içinden çıkıyor.
Ana muhalefetin referandum sonucu ortaya çıkan Hayır oylarını alma iyimserliği, yeni bir hikâye ortaya koyamadığı sürece yalnızca iyimserlik olarak kalabilir.
AKP’nin Araf’ta kalma durumu, CHP içinde geçerli. Bir türlü, ilkeli demokrasi savunucusu olamaması, HDP’yi ve Kürt siyasetçilere karşı yapılan adaletsizlikleri açık açık savunamaması CHP’yi Araf’ta kalmaya mahkûm ediyor.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018