Sezin ÖNEY
En uzun koşuysa elbet / Türkiye’de de Devrim / O, onun en güzel yüz metresini koştu... diye yazmıştı Can Yücel, “Mare Nostrum” şiirinde Deniz Gezmiş için. Cumartesi Anneleri de, Türkiye'deki insan haklarının “uzun mesafe soluğuna sahip” mücadelecileri. 1995'ten beri 700 haftalık bir tarihi ilmek ilmek örerek, Türkiye'deki en uzun soluklu insan hakları eylemini gerçekleştirdiler, gerçekleştiriyorlar.
Bu Cumartesi, Galatasaray Meydanı'nda 700. kez buluşuyorlar. Ellerinde karanfiller ve soluk portre fotoğrafları, kısa anma konuşmaları dışında tamamen sessiz, sakin ve şiddetsiz; Cumartesi Anneleri, tam 700 haftadır, her türlü koşulda, durumda, müthiş bir dirayetle bir araya geliyor ve mesajlarını, hepimize iletmeye çalışıyorlar. O mesaj da, öncelikli olarak geçmişle yüzleşmek ve adaletin yerini bulmasına ilişkin.
Cumartesi Anneleri, kayıpların hatırlanması, faili meçhul cinayet kurbanlarının akıbetlerinin aydınlatılması, cenazelerinin bulunabilmesi, kayıp yakınlarının yaşadıklarının duyulması istiyor ve bu sayede de geçmişle yüzleşilmesi ve tabii, adaletin hukuk çerçevesinde yerini bulmasını talep ediyorlar.
Kim elini vicdanına koyup da, şu ideallere itiraz edebilir ki:
Bir daha asla Türkiye'de faili meçhullerin yaşanmaması, gözaltında kayıpların olmaması, darbeler-işkenceler kıskacında bir ülke olmaktan çıkmamız ve Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşan ve adaletin sağlanabildiği, insan haklarına saygı duyulan bir yer haline dönüşmesi...
İşte, Cumartesi Anneleri'nin idealleri bunlar.
Bazen, Cumartesi Anneleri'ne, cinsiyet eşitliği vurgusuyla, “Cumartesi İnsanları” diye de hitap ediliyor. Bense, özellikle “Cumartesi Anneleri”ne, “annelik” atfı yapılmasını seviyor ve yerinde bulunuyorum. Gerçek manasıyla, “annelik”, “analık”, sadece kadınlara özgü bir hâl değil. Nice çocuk sahipleri var ki, “annelikten” çok uzaklar. Nice, insanlar var ki, cinsiyetlerinden ve çocuk sahibi olup olmamalarından bağımsız olarak, son derece “anneler.”
Cumartesi Anneleri de, hepimizin annesi aslında; katılımcılarının cinsiyetlerinden bağımsız olarak, hepimize “annelik” yapıyorlar. Türkiye olarak, Türkiye toplumu olarak “daha iyi” olmamızı, kusurlarımızı aşmamızı istiyorlar; bunun için son derece özverili biçimde mücadele veriyorlar. “Daha iyi olmamız”, “acı çeken ve çektiren” bir toplum olmamamız için, her türlü engele ve zorluğa göğüs gererek çabalıyorlar, didiniyorlar. Müthiş bir sabırla, sükûnetle veriyorlar mücadelelerini...
İşte, bunlar tam da “annelik”tir. Annelik, tam da kendini, derdini, acısını aşan bir özveriyle mücadele etmek...
Hatırlamak ve unutmak
Bir “kayıp insanı” unuttuğunuzda o insan gerçekten de kaybolmuş oluyor.
Cumartesileri öğle vakti Galatasaray Meydanı'ndan geçtiğinizdeyse, Cumartesi Anneleri'nin ellerindeki o soluk, 1970-80'lerden kalma fotoğrafların bir anda canlandığına şahit oluyorsunuz.
Sanki, yıllar önce “kayıplara karışan” o portredeki insan, birden sokağın köşesinden çıkıp gelecekmiş gibi bir his geliveriyor içinize. Geçmişi, yaptıkları, sevdikleri, hikâyesi dile gelen o “kayıp”, sokaktan yürüyüp geçen birçok insandan daha canlı, daha genç ve “hayatın tam da içinden” gibi gözüküveriyor.
Kayıplara duyulan özlem, hasret ve yokluklarının yarattığı boşluk; veya sadece bu olan bitene “razı gelememe”, yaşanan trajedilere “göz yumama” hissi, “normal şartlar” altında, “eylemci” olmayacak birçok insanı da, “Cumartesi Annesi” yapıyor.
Son derece “sıradan vatandaş” hayatı sürecekken, “ateşin düştüğü yerde olmanın” canını yaktığı kayıp yakınları, anneler, babalar, çocuklar, kardeşler, akrabalar, arkadaşlar...
Bilfiil kayıp yakını olmayıp da, Cumartesi Anneleri'ne destek olmaya gelenler, vicdanı “kayıpların olduğu”, “faili meçhullerin yaşandığı” ortamlara razı gelmeyenler.
Sizler, bizler gibi insanlar; sadece geçmişi kaybedemiyorlar, unutmuyorlar, unutturmuyorlar. Çok da ironik biçimde, onların geçmişi kaybetmeye razı gelmemesi, bizlerin hepimizin de, geleceği kazanmasının ümidini yeşertiyor; o ümide can veriyor.
Bu Cumartesi, 25 Ağustos 2018'de, tam 23 yaşına girecek Cumartesi Anneleri'nin mücadelesi...
Sosyal medyada seçtikleri sloganın #BeniBulAnne'nin bana çağrıştırdığı, tam da böyle 20'lerinde gencecik birinin canlılığı, neşesi, yaşam enerjisi.
“Beni Bul Anne” diyen 23 yaşında, çiçeği burnunda, gençlik başında duman, başında kavak yelleri esen bir mücadele bu; öyle fidan gibi...
Ve Cumartesi Anneleri'nin kendileri, bana çok büyük özenle, emekle işlenmiş bir danteli anımsatıyorlar; o dantele bir nakış atmak da, galiba içinde hayata, insanlığa, yaşadığı ortamlara, çevresindeki ve ötesindeki canlılara karşı içinde “analık” duygusu besleyen herkesin yapmadan edemeyeceği, duramayacağı bir şey.
Bu Cumartesi ve her Cumartesi, Galatasaray Meydanı'nda veya her neredeyseniz, insan hakları mücadelesine bir nakış da bizden, sizden olsun ki, kaybedeceğimiz tek şey, dört bir yanımızı saran şiddet ve nefret olsun.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024