Ali Türer
CUMHURİYETİ YENİDEN KURMAK!
20.01.2022
801
Evet, ayakta durabilmek için giderek otoriterleşmek, totaliterleşmek, belirli bir yaşama biçimini dayatmak zorunda olan sistemi değiştirmek istiyoruz. Yani önümüzdeki seçim, olağan bir iktidar değişikliği değil, yerine yeni bir sistemi inşa etme sürecini başlatacak bir seçim olacak. Geleneksel seçim kampanyaları ile sonuç alabilir misiniz, çok kolay değil.
Mevcudun yerine ne getirmek istiyorsunuz, getirdiğiniz sistemi nasıl işleteceksiniz? Birleşik muhalefet, Cumhur İttifakına karşı sonuç almak istiyorsa, insanların anlayacağı bir biçimde bu soruyu yanıtlamak zorunda. Meşruiyet kazanması bu soruyu nasıl cevaplayacağına bağlı. Üstelik mümkünse bunu hemen yapmalı.
Atatürk ve Arkadaşlarının kurduğu, 1960 Anayasası ile revize edilen cumhuriyeti yeniden kurmak mı derdiniz. Diyelim ki ekonomik kriz size bu yolu açtı, iktidarı yeniden elinize aldınız.Peki sonra ne olacak? Kimse, size, eskisi gibi tesis ettiğiniz cumhuriyetin ülkeyi bugün gelinen noktaya bir daha getirmeyeceğinin garantisi ne, diye sormayacak mı?
Neyi farklı yapacaksınız ki, bir daha gelir adaletsizliğini, hukuksuzluğu, yolsuzluğu, ekonomik bunalımları, ötekileştirmeyi, baskıyı, işkenceyi, faili meçhulleri, kini, dayatmayı, çatışmayı, darbeyi, insan hakları ihlallerini, kadın cinayetlerini, kurumların iğdiş edildiği, içinin boşaltıldığı bir Türkiye’yi bir daha yaşamayacağız.
Önce durup kendinize “neyi yanlış yaptık” diye sormanız, bir özeleştiri yapmanız gerekmiyor mu?
Bana oyunuzu verin EYT yi çözerim, mülakatı da kaldırırım, 3600 da gelir, merkez bankası da bağımsız olur… Her seçim öncesi bu tür vaatleri bu halk defalarca ve defalarca siyasetçilerin ağzından dinlemedi mi? Artık sadede gelin.
Mesela milletvekillerinizi nasıl belirleyeceksiniz, biriniz bize bunu söylesin? İktidar üç ay sonra seçim kararı alsa, milletvekillerinizi yine kapalı kapılar ardında mı belirleyeceksiniz. Aranızda bunu konuştunuz mu? Kimin milletvekili olacağında, AKP de olduğu gibi sizde de son sözü gene lideriniz mi söyleyecek?
Yoksa partililerinizin önüne sandığı koyacak, çıkan sonuca da saygı gösterecek, gereğini yerine getirecek misiniz? Demokrasi diyorsunuz, onu kendi içinizde, iktidarınızda nasıl işleteceksiniz sizden önce bunu duyalım. Örneğin kurultayınızda genel başkanlığa aday olan münasebetsize, konuşmak için gene beş dakika mı vereceksiniz?
Parlamenter sistemi, “eşit yurttaşlık” temelinde mi kuracaksınız. Yoksa “Ne mutlu Türküm diyene” demeye devam mı edeceksiniz? Bunun “Ne mutlu Müslüman’ım diyene, Ne mutlu Suniyim diyene ” demekten özünde bir farkı olmadığını ne zaman kabul edeceksiniz?
Laiklik dediğiniz özünde, kamuda inançlara, aidiyetlere eşit mesafede durmak, eşit biçimde davranmak değil mi? Anayasanızda “Türk vatandaşı” kavramı yerine “anayasal vatandaşlık” kavramına yer vermeyi içinize sindirebilecek misiniz? Bunu yapmadan Roman çocukları arasında okuma yazma bilmeyenlerin oranının %30’un üzerinde olmayacağına nasıl garanti vereceksiniz? Ana dilde eğitim almayı, sadece Türklerin hakkı olarak görmeye devam mı edeceksiniz? Güneydoğuda alınan eğitim ile Marmara bölgesinde alınan eğitim arasındaki kalite farkını başka türlü nasıl kapatacaksınız?
Bütün yurttaşları kapsamayan, kucaklamayan bir Cumhuriyet, aynı zamanda hem laik hem demokratik nasıl olacak?
Seçim olsa, yüz de bir bile oy alamayacak, aynı jargonu kullanan, benzer şeyler söyleyen bir sürü Sol parti var. HDP ile bir ittifak oluşturmamak için ayak diriyorlar, bin dereden bir su getiriyorlar, neden? Belli ki herkes halinden gayet memnun, küçük gurupların başında olmak yetiyor. Grup küçük de olsa başında lider olmanın getirdiği o sarhoş edici üstünlük duygusu var, bakışların üzerine çevrili olduğunu bilme halinin verdiği tatminlik duygusu var. Yani olay siyasi değil beklide psikolojik.
Ülkemizde bugün Sol, post modern sürece tepki olarak yükselen Milliyetçiliğin etkisi altında. Dün “bütün işçiler birleşin” diyen pek çok yoldaş, bugün ulusalcılığın sakin sularında anıları ile demleniyor. Ülkeye egemen otoriterleşmeden Sol’un pay aldığı ortada, bunda şüphesiz bugün Sosyalist düşüncede yaşanan düşünsel kısırlığın, kendini yenileyememe halinin etkisi var.
Ama yaşadığımız deneyim bize şunu açıkça gösteriyor: Birleşik Sosyalist alternatifin güçlü bir çekim gücü oluşturamadığı yerde; iktidar alternatifi olma yolunda yürüyen sosyal demokratlar (kendilerini böyle tanımlıyorlar)merkez sağın etkisi altında daha fazla kalıyorlar.
Oysa bugün Türkiye’de, Sağ- Sol gözetmeden, Cumhur İttifakı dışında kalan bütün oluşumlar arasında ortak bir anlayış, düşünce zemini oluşturmaya ihtiyaç var.
Cumhur İttifakı bütün enerjisini, böyle bir ittifakı engellemek için kullanıyor. Bunu bazen ekonomistleri tehdit ederek, bazen sanatçılara gözdağı vererek yapıyor. Sokağa dökülürseniz öyle yaparım böyle yaparım diye tehdit ediyor. Türkiye’de insanlar, maddi manevi koşulların giderek bilinçli biçimde olağan dışı haline getirildiği bir süreçte seçim yapmaya zorlanıyor. İktidar, yaygınlaşan ve derinleşen korkuyu, gelecek kaygısını ve geçim kaygısını, elini güçlendirmek için kullanıyor.
Muhalefet, iktidarın kullandığı dili yöntemi kullanarak laf yetiştirmeye çalışmayı bir an evvel bırakmalı. Halka, etrafında mücadele etmeye değer bir gelecek tasarımı sunmalı.
Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin yerine ne koyacaksınız? Deneyip de başarılı olamadığınızı mı yoksa eşit yurttaşlık temelinde, fırsat eşitliğine dayalı, aşağıdan yukarıya doğru laik ve katılımcı demokrasiye, güçler ayrılığına dayalı yeni bir Cumhuriyeti mi?
Birinci yol, geçmişi ile yüzleşmeyi beceremeyen, tarihten gerekli dersi çıkaramayanların yoludur. İkinci yol ise geçmişi ile barışık, ayağındaki prangalardan kurtulma iradesini kendinde bulmuş, geçmişin deneyiminden çıkardığı dönütü, geleceği kurmak için kullanabilenlerin yoludur.
Hangi yolda yürüyeceksiniz? Bunun kararını bugün vermeniz gerekiyor, yarın geç olabilir. Bu topraklarda bundan sonraki yaşamı, bu kararınız belirleyecek.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024