A.Turan ALKAN
Ak-Saray ismi tutmuş görünüyor ama isabetsiz; bundan sonra ben reisicumhur seçilecek olsam ilk iş, duyanlarda hemen “Beyazıt, Lâleli, Aksaray!” vezninde dolmuş güzergâhını hatırlatan bu ismi değiştiririm.
Saray’ın önündeki ‘Ak’ takısının nerden ilham aldığını araştırmaya gerek yok; buram buram parti kokuyor. Gelelim saray lâfzına. 90 küsur yıl önce Cumhuriyet’e geçmiş olsak da sarayı pek sever ahalimiz; vaktiyle banyo yerine her katta müşterek kullanıma açık bir tek lavabo ve tuvaletin bulunduğu, handan bozma ara sokak otellerine bile “Palace” sıfatı yakıştırılırdı. Edebiyatımıza bile geçmiştir; Yol Palas Cinayeti, Halide Edib Adıvar! Cumhuriyetin en kuvvetli vurgusu saray, hanedan, padişah gibi kavramlara itiraz idi güyâ. Nedir bu saray takıntısı? Başa mı dönüyoruz usta?
Reisicumhur olursam elbette Ak-Saray’ı değil doğrudan Aksaray’ı, daha da iyisi resmî pâyitahtı İstanbul’a nakletmek pahasına Üsküdar’ı tercih ederim. Millî irâdemiz, selefime yani sayın Erdoğan’a, kâainat imamlığından daha efzûn yetkiler ve şatafatlı unvanlar bahşetmiş veya bahşedecek olduğundan başkenti İstanbul’a taşımak gibi ufak bir tafsilatla kimse ilgilenmez. Ha, yeri gelmişken çıtlatayım; kâinat imamlığı, melodik açıdan fevkalâde hoşuma gitti ve bu kavramı bazı elemanların daha şimdiden sıraya girip, ‘Ben de itirafçıyım; ben de yanılmıştım!’ diye ifâde verdikleri ünlü dâvânın hazırlık safhasından basına sızdırılan haberlerden öğrenmiş bulunuyorum. Ne diyordum: Kâinatın İmamı da olsam iri, gösterişli ve rüküş binalardan hazetmem zira bu tip binalarda insanî ölçek kaybolup gitmiştir ve bu gibi hallerde Celâl Bayar’a atfedilen bir yakıştırma fıkra aklıma gelir: Güya Bayar, Tahran ziyaretinde İran şâhının kendisine tahsis ettiği koca sarayda gece yarısı def-i ihtiyaç için hayli dolandıysa da münasip bir mekân bulamayınca önüne çıkan ilk nöbetçiye sormuş: “Evladım sarayda bir memişhane bulamadım. Sizin şâhınız bu gibi hallerde ne yapar?” Nöbetçi kafasını sallamış, “Valla hiç düşünmedim” demiş, “O şahtır, istediğini yapar!”
Değil reisicumhur, şâh bile olsam sanat tarihinden çaka çaka başı dönmüş bir mimarlık talebesinin zihninde bile kıvamını bulamamış bir “medeniyyet” (Ye’yi şeddeleyelim lütfen!) tasavvurundan hareketle Osmanlı-Selçuklu kırması bina çığırı açmaya hiç yeltenmezdim. Bu arada, “Efendim, eski köşk daracık bir yer; misafirlere rezil oluyoruz” bahanesini İngilizlerin duymamasını temenni ederim; çünkü neresinden baksanız İngiliz başvekillerinin asırlardır çalışma yeri ve mesken olarak kullandıkları Downing street, 10 numaradaki bina, ihtişamını sade mimarlığından değil, içinde oturanların özgül ağırlığından alan ve Türkiye şartlarında ancak Başbakan başdanışmanlarına tahsis olunabilecek kadar sıradan bir yapıdır yahu...
Atalarımız buyurmuş ki, “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar”; benimki o hesap. Halkımızın gündelik hayatını ve geçimini doğrudan etkilemeyen bu gibi vaziyetlerde daima “Mala-davara zararı var mı?” hikâyesi anlatılır. Prof. Dr. Namık Açıkgöz’ün yaptığı derlemeye göre hikâyenin hayli varyantı mevcutmuş. İçlerinden en tatlısını naklederek bu faslı bağlıyorum:
Moğol istilâsı zamanlarında Moğol orduları bir İslâm beldesini işgal ederler. Minarede ezan okunduğunu duyan komutan, dillerini bilen bir belde sâkinine sorar: “Nedir bu ses?” Adamcağız, “Buna ezan derler, Müslümanları namaza davettir.” cevabını verince bu tariften pek bir şey anlamayan Moğol komutanın aklı karışır ve yeniden sorar: “Peki, bunun mala-davara zararı var mı?” Tercüman, “Hayır hiçbir zararı yoktur” deyince Moğol komutan rahatlar: “Bırakın öyleyse sabahtan akşama kadar okusunlar!..”
O hesap.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016