Cemil ERTEM
Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminden tam iki yıl sonra başkanlık sistemine geçti. 15 Temmuz’un 2. yıldönümünde İstanbul’da Şehitler Köprüsü’ndeki anmalara katılanlar, o gece yine o köprüde olanlar, sokağa çıkanlardı.
Türkiye’nin yakın tarihi esasında darbeler tarihidir de... 1960 darbesi dahil, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin ekonomik sonucu, 15 Temmuz darbe girişiminde sokağa çıkarak tanklara direnen halkın daha fazla yoksullaşması olmuştur. Her darbeden sonra yürürlüğe konan ekonomik programlar, yoksuldan zengine gelir aktarım mekanizmaları üzerinden büyük sermaye lehine konsolidasyonu gerçekleştirmiş ve dışarıdan IMF’nin de onanıyla alınan krediler, banka sistemi aracılığıyla büyük sermayenin borçlarını yeniden yapılandırmada kullanılmış ama ülke, bu borçları ödeyip tekrar borçlanmayacak - dışarıya muhtaç olmayacak - alt yapı yatırımlarını, orta ve küçük işletmelere, tarıma dönük üretim odaklı reformları yapmamıştır.
Yıllardır reform diye diye anladıkları, bir önceki yüzyılda kalmış ortodoks kemer sıkma programlarını kalıcı hale getirerek, yalnız dış borçları çevirip, yeniden borçlanmayı cazip hale getirecek düzenlemelerdi.
Bunların bir kısmını yaptılar ve inanın şu andaki bütün sıkıntılarımız bu yanlış, eskimiş adımlar kaynaklıdır. Bir kısmını da - mesela mali kural gibi - yapamadılar.
Büyük dönüşüm...
Bilmiyorum son günlerde arka arkaya çıkan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini takip ediyor musunuz? Bu düzenlemeler adeta bir demokratik devrimin hızlı adımları gibi, devletin bütün akışını, hiyerarşisini değiştiriyor.
Vatandaş odaklı, devlet için birey değil, birey için devlet anlayışını kurumsallaştırıyor. Askeri ve bürokratik vesayeti tamamen ortadan kaldırıyor. Bu hızlı demokratik değişimin arkasında, hiç şüphesiz ki, iradesini ve gücünü kanıtlamış güçlü bir millet desteği vardır ki, bu destek ve iradenin en güçlü ifade edildiği zaman, 15 Temmuz günü ve sonrasındaki zaman dilimidir. Bu süreç, 24 Haziran Başkanlık seçimleriyle de taçlanmıştır.
Şimdi sıra bu güçlü iradeyi ekonomiye yansıtmaya gelmiştir. Esasında ekonomide, gelir dağılımını daha da düzeltecek, küçük ve orta boy işletmeleri dünya çapında rekabet edebilecek, dışa açık, rekabetçi, teknoloji yoğun bir ölçeğe yükseltecek adımlar 15 Temmuz'dan hemen sonra hızlanmıştı; şimdi güçlenen ekonomi yönetimi ile bu süreç daha da hızlanacaktır.
Kriz derken?
Bugün dünya ekonomisindeki büyük değişimi okuyamazsak, Türkiye ekonomisinin yeni yol haritası da doğru ve eksiksiz olarak çizemeyiz.
Bugün dünyada ölçeğe göre artan getiri elde eden ve birikimli tekel gücünü kullanarak, teknoloji rantı oluşturan ve doğal tekel konumunda, sonsuza kadar yaşayacağı varsayılan büyük tekeller dönemi kapanıyor.
Bu büyük tekellerin kâr oranları hızla düşüyor ve bu tekellere sahip ülkeler, bunların kârlılıklarını korumak için gümrük duvarlarını yukarı çekmeye çalışıyor. Ticaret savaşları dediğimiz olgunun arkasındaki gerçek budur ve bu, esasında kapitalizmin en temel kriz teorisinin, günümü koşullarında gerçekleşmesinden başka bir şey de değildir.
Bilgi temelli ekonomilerde ürün fiyatları ve arzı, çoğu kere piyasa belirleyici olmaktan çıkıyor; teknoloji ağırlıklı ürünlerin yükselen fiyatları daha fazla kullanıcı/tüketici, ürünün düşen fiyatı da daha az kullanıcı/tüketici anlamına gelebiliyor. Ancak işin ilginç yanı; bu ürünlerin, büyük tekeller dışında da üretim imkanlarının gelişmesi ve yazılım odaklı meta alışverişinin, yatay olarak, geleneksel piyasa arzından bağımsız kendi net-work dışsallığını oluşturması oluyor.
Bu durum, bugün çok yüksek kârlarla çalışan ve küresel finansal piyasalarda da hisseleri aşırı fiyatlanan büyük tekellerin zaman içerisinde çözülmesini getirecektir.
Bugün otomobilden, bilgisayara, akıllı telefona kadar gibi yüksek talepli mallarda yoğunlaşan bu tekeller artık yalnızca marka avantajı ile ayakta kalabilmektedir. Bu tekellerin bir çok temel ürününün yazılımları da artık merkez ülkelerin dışında yapılmaya başlanmıştır. Şimdi marka ismi vermeyeyim ama bu firmalar artık tüketicilerin talep ettiği yeni tasarım ve yazılımları geliştiremiyorlar. Çünkü ortalama bir tüketicinin beklentisine yetişemiyorlar. Bugün sık yenilenen/yenilenmeye çalışılan - ama gerçekte makyajlanan - bir çok ürün firmalar arasındaki rekabet zorunluluğundan değil, tüketici beklentisini doyurmak için makyajlanıyor.
Bunun dışında dolar ve euro’nun temel rezerv para olduğu Bretton - Woods sistemi, artık hem ABD’ye, hem de AB’ye avantaj sağlamıyor tam aksine ülkeler dolar bazlı ticaretten kurtulmanın yollarını arıyorlar ve bunun da gerçekleşmesi yakındır. Bugün doların, euro’nun hatta sterlin’in bu seviyesi ve bu ölçekler ABD’li, AB’li ve Britanyalı firmalara yaşam hakkı vermeyecek. Asya ekonomileri, Türkiye de dahil olmak üzere, bu süreçte gerekli reformları tereddütsüz yaparlarsa, hızla yukarı çıkacaklar.
Bundan bir süre önce, bir İngiliz heyetle toplantı yapıyorduk. Onlara kolumdaki Çin malı digital saati gösterdim ve şunu söyledim:
“Bakın bu saat sizin yüzyıl uğraşıp yarattığınız sonra satmak zorunda kaldığınız ama hâlâ bazı modelleri İngiltere’de üretilen dört çeker markanızdan daha değerli. Siz İngiltere’de üretilen her arabadan - hem marjinal hem genel olarak - zarar ediyorsunuz. Yakında fabrikaları sökeceksiniz, binlerce insanınız işsiz kalacak, artık işbirliği zamanı, daha bir on yıl bile Londra’da biriken fonlarla idare edemezsiniz.”
Şimdi durum bu iken, Türkiye’de kriz var diye yaygara yapıyorlar. Hayır tam aksi, gümbür gümbür gelen kendi krizlerini biraz daha ertelemek için bizim eskisi gibi devam etmemizi istiyorlar. O iş geride kaldı. Artık 15 Temmuz’da yükselen halkın iradesini kimse yok sayamaz.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018