Hilâl KAPLAN

Yeni Anayasa ama nasıl?
15.05.2011
2135

Seçim sonrası siyasetin öncelikli meselesinin yeni anayasa yapım süreci olması temenni ediliyor. Ancak bunun nasıl olacağı hâlen belirsizliğini koruyor. Hem siyasî partilerin seçim kampanya ve beyannamelerinde yer alan "özgürlükçü, çoğulcu, demokratik" gibi muğlak ifadelerin içi doldurulmadığından hem de seçimler öncesi kasetten "püskevit"e yeni anayasa hariç her şey konuşulduğundan bu tartışmaya alan açmaya kimse hevesli görünmüyor.

Neyse ki bu hususta hevesini hâlâ kaybetmeyen ve toplumun taleplerini dile getirmeye çekinmeyen sivil yapılanmalar da var. Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi (DAHG), Herkesin Anayasasını Hepimiz Yapıyoruz İnisiyatifi (HAHYİ), Yeni Anayasa Platformu (YAP) sivil insiyatifi eline alan ve farklı kesimlerden insanları bir araya getiren yapıların başta gelen örneklerini oluşturuyor.

Bu sivil yapıların hepsinin ortak görüşlerinden birisi %10 seçim barajının gölgesinde kurulacak olan 2011 meclisinin tüm toplumun anayasasını yapmak hususunda meşruiyetinin sorgulanması gerektiği fikri. Bana sorarsanız da pek haksız sayılmazlar zira darbe anayasasını değiştirmeye niyetlenecek olan meclis yine darbecilerin koyduğu Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu'na göre belirlenmiş olacak.

Çıkış yolu olarak, YAP hariç bu yapıların hemen hepsi, anayasayı yapacak "kurucu meclis" için tekrar seçimlere gitmek gibi uygulama açısından oldukça imkânsız görünen maksimalist öneriler sunuyorlar. Kanaatimce 2011 meclisi meşruiyetten tamamen yoksun bir meclis olmayacak. Çünkü sonuç itibariyle, mecliste yer alan vekiller de halkın oylarıyla seçilmiş insanlar olacak. Fakat %10 seçim barajı gibi halkın bir kısmının oyunu geçersiz kıldığından meşruiyet açısından eksik bir meclis olacak. Bu eksikliğin tamamlanabilmesi açısından bence en akla en yatkın örneği YAP dillendiriyor.

YAP sözcülerinden Av. Mehmet Uçum, meclis çatısı altında 2011 seçimlerinden %0.5 oy almış olan herkesin temsil bulacağı bir "Yeni Anayasa Komisyonu" kurulmasını öneriyor. Böylelikle seçim barajı gibi antidemokratik müdahalelerden azade, temsil meşruiyeti açısından sağlam bir yapı, tekrar seçimlere gitmeye gerek kalmadan kurulmuş oluyor. Açılacak meclisin yapması gereken ilk kararın da yeni anayasa yapım sürecine ilişkin olduğunu belirtiyor. Zira mevcut anayasa, yeni anayasa yapmaya değil, ilk üç madde hariç değiştirme hakkını meclise veriyor. Böyle bir kararın alınması halinde Yeni Anayasa Komisyonu'nun kanunî meşruiyetinin yanı sıra sağlıklı işlemesi gereken hassas bir sürecin de ana hatları belirlenmiş oluyor. Komisyondan çıkacak olan tasarı, Meclis Genel Kurulu'nda onaylandıktan sonraysa referanduma gidilmesini öneriyorlar. Böylelikle yeni anayasaya, Türkiye siyasî tarihinde ilk defa, gerçek anlamda halk son noktayı koymuş oluyor.

2011 Meclisinin meşruiyetinin olmadığını iddia edip mevcut meclisi işlevsizleştirmektense, mevcut olan meşruiyet açığını tamamlayıp halkın katkısına ve denetimine açık böyle bir süreci önermek hem uygulanabilirlik hem de meşruiyet açısından bence evlâdır. Gerçi içinden geçtiğimiz bu sunî seçim savaşlarından sonra, toplumun gerçek gündemi olan yeni anayasaya dair esaslı bir tartışma ortamına girebilecek miyiz, emin değilim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar