Leyla İPEKCİ
Şimdi ilk kez halk tarafından bir cumhurbaşkanı seçilecek. Hepimiz heyecanlıyız. Çatı aday formülü tartışılırken, siyasi analizler hep taktikler ve gündelik hamleler üzerinden kurgulanırken, toplum bilimcilerin ihmal ettiği bir simyadan söz etmek istiyorum. Bunu hemen herkesin dilindeki 'yüz yıllık parantez kapanıyor' söylemiyle meczetmek meseleyi somutlaştırabilir.
Kendine yetmeye başladığı oranda dirilen bir ruhtan söz ediyorum. Toplumumuzdaki arzuların sosyolojisine eğilebilirsek bu ruha yaklaşabiliriz. Sadece küresel konjonktür ve diplomasiye yeni terimler katmaya çalışan bir ruh değil bu. Aynı zamanda yüz yıllık meselelerini çözme konusunda hemen her katmandan ve kesimden giderek daha fazla sayıda insanın dirençli hale geldiği adalet duygusuyla da diriliyor bu ruh. Öte yandan parantezin kapanışı elbet sancılı oluyor ve birileri itirazları örgütleyerek öngörülemez ittifaklar kurmayı hızlandırıyor. Toplumsal hayatın çok farklı katmanlarında ise dirilişin parametreleri her geçen gün 'kendine has' nitelikleriyle oluşmaya devam ediyor.
Geçmişin zulümleriyle hesaplaşarak, ortak bir toplumsal vicdan oluşturmaya çalışıyoruz. Henüz yargı süreci bitmese de ilk kez 12 Eylül darbecileri yargılanıp mahkum edilebiliyor. Balyoz gibi gerçekliği su götürmez davalarda adil yargılanamayan mahkumlar için yeniden yargılama yolu açılabiliyor. Toplumsal hafızamızdan silinmeyen kimi katliamların insanlık suçu olabilmesi yönünde mutabakat oluşabiliyor. 90'lardaki gerek Kürtlere yönelik, gerek aydınlara yönelik faili meçhul cinayetler yargılanmaya başlayabiliyor.?
Hem yeni anayasa yapımının, hem barış ve çözüm sürecinin önü açılabilmesi adına açık toplumu ve açık karar mekanizmalarını harekete geçiren bir simya oluşuyor tüm pürüzlerimize ve kutuplaşmaya meyilli dilimize rağmen. Sözgelimi bugün artık Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı, parti kapatmalarının zorlaştırılması, azınlık vakıflarına mal iadesi, atanmışların vesayetine son vermek üzere cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gibi adımlarla özgürleşme ve demokratikleşme yolunda ilerleyebiliyoruz.
Komşularımızdaki kanlı gelişmelerin bizden çok da bağımsız olmadığının bilinciyle sokak eylemlerini bizzat başlatanlar durdurma kararı alabiliyor. Barış sürecinde önemli adımlar usul usul atılırken, yurtdışında yaşayan Kürt siyasetçilere dönüş yolu açılabiliyor. 'Komşu coğrafyada sadece petrol borularını değil, bu toprakları mayalayan hazretleri görüyoruz' minvalinde bir söz sarf etti geçenlerde Başbakan. Ki yüz yıllık parantezin kapanmasında diriltici bir ruhtan söz ediyorsak, 'canlı söz' dediğim bütün bu hazretlerin yeniden hatırlanışıyla gelen feyizlerin rolü tartışılmaz kuşkusuz.
Bir süredir yazılarımda bu toplumsal dönüşümün ruhunu insanlığın evrensel dili (tevhid) üzerinden anlamlandırmaya çalışıyorum. Çünkü tevhidî bakışı sosyolojinin diline tahvil edebilmek için 'biz'in yapıtaşlarını tasavvuf kültürümüz üzerinden döşemeyi hatırlamanın tam vakti olduğunu gözlemliyorum. Ve Türkiye'nin kendi nefsindeki tüm olumsuz yanlara rağmen dirilmeye devam eden ruhunu 'biz'i bir arada tahayyül edenlerin 'külli gayreti' olarak görüyorum.
Gündelik hayatımızın küçük hikayeleri giderek büyük hikayeyi yazmaya başlıyor. Peki neden ihtiyaç duyuyoruz kendimizi gerçekleştirmeye? En basit anlamıyla başkalarına yararlı bir şey yaptığını hissettiğinde insanda kalan o hizmet duygusunda saklı olan hakkaniyet hissi güzelleştiriyor. Kişisel yararcılığın ötesine geçebilmiş bir dayanışma, yardımlaşma, gönül ittifakı oluşturmak içimizde 'sahici' bir hisse tekabül ediyor. Hakkaniyet, hukuk gibi kelimeler içinde hakikat olanı işaret eder. Hakikatin tecelligâhı ise insanın kalbi olduğundan, burası tevhidin ana mahalli. Bir başka deyişle halk Hakk'ın zahiri ise, halkın rızası için çalışmak da Hakk'ın rızası olarak tanımlanır.
Bu memleketi yönetmeye aday olanların 'halka hizmet Hakka hizmet' dediğinde ne kast ettiğini ve seçmenler tarafından nasıl algılandığını anlamak yerine atanmışların Batılı görüntüsü veya diplomatik dili üzerinden toplumsal dinamikleri okumaya çalışanlar biraz da bu yüzden isabetli olamıyor analizlerinde.
Tevhid sosyolojisinin imkanlarını geliştirme çabalarıma devam ettiğim bu onuncu yazıda tevhid algımızın toplumsal hayattaki açılımları üzerine düşünmeye devam ettim. Hakkaniyet talebi ve hakikate yaklaşma arzumuz arttıkça yüz yıllık parantezi kapatan bir simyanın karmaşık formülünde neler olduğunu da görmeye başlıyoruz. Eğreti, temelsiz, yaşanmamış, yapay bir terkip değil bu. Önceki yazımda bahsettiğim 'bensiz bir benliğe' ulaştıkça farkına vardığımız ilahi rahmetin insandaki (toplumdaki) tecellileriyle bağlantılı.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018