Leyla İPEKCİ
Şam'ın arka sokaklarında bir Filistinli gençle tanışmıştım, halı dükkânında çalışıyordu. Lübnan'da okuduğu üniversitenin bombalandığı haberini almıştı.
İstersem canlı bomba olmaya gidebilirim diyordu, İsrail'in Lübnan saldırısı sürerken. Ama gitmeyeceğini, sonuna dek direneceğini söylemişti. İnsan kalmak için. Dürüstçe çalışıp para kazanmak, kardeşlerini okutmak için.
Biz ise Lübnan sınırına bu saldırıyı protesto etmeye gitmiş, Halep'e ve Şam'a gelmiştik ardından. Suriye sokakları sakindi nispeten. Lübnan'da İsrail'e kafa tutan Hizbullah'ın tişörtleri satılıyordu adım başı.
Tıpkı o genç gibi biz de insan olduğumuzu göstermek için bir şeyler yapma ihtiyacı duymuştuk. Zulüm nereden gelirse gelsin, izlemekle yetinmek durumunda kaldığımız bu dünyada eyleme geçme ihtiyacı duymuştu vicdanımız.
Beş yıl geçmiş aradan. Ne kadar geride kaldı ama şimdi o dünya. Vahşi tüketim düzeninin en gösterişli sözcüsü olan televizyon ekranları karşısında savaşın gelip geçiciliğini gördükçe, birilerinin öldürülmesi, imha edilmesi daha da meşru oldu. İzlemek, giderek benimsenen bir insanlık tavrı halini aldı.
Şimdi Somali'deki aç insanların ölüme terk edilmişliğini izliyoruz. Kadınlar ve çocuklar. Babalar yok. Sadece kadın ve çocuk. Pasif olanlar. Savaşmayanlar. Masum olanlar. Onların içli müzikler eşliğinde dev ekranları her gece kaplayan görüntüsü giderek bir mazlumiyet teşhirciliğine bürünmeye başladı. Bir teşhir tahakkümü bu.
Bu dünyanın mazlumları, her gece ekrandan bize ulaştıkları gibi, sanki ilelebet mazlum kalmaya mahkumlar. Bize şunu ima ediyor bu görüntülerin tekrarı: Şükredin, siz böyle değilsiniz. Bizlerin iyi ve refah içinde kalabilmemiz için onların sefalet içinde yüzmesi giderek bilinçaltımızda bir denklem oluşturmaya başlıyor baktıkça o görüntülere.
Yardım ederek, infak ederek, evet, insan kalmanın yollarını açıyoruz. Bu elbette çok gerekli. Ama tek bir tuşa basarak yardımsever olabildiğimiz ve bununla yetinmek durumunda kaldığımız bir dünyada, kendimizden insan kalma adına başka bir eylem beklemez hale geliyoruz. Tek bir tuşla zalim olmanın vaadi bu aynı zamanda.
Hama'daki katliam görüntülerini de seyrediyoruz günlerdir. Tabii aynı görüntüyü defalarca izliyoruz haberin içinde. Üst üste. Bir oyun gibi giderek. Başa sarıyor durmadan. Biz iftar açarken.
Ekrandaki zulüm görüntüleri bir arzu nesnesi olup çıkıyor. Ateş edilen, vurulan, katledilen aynı insanları izliyoruz. O kadar çok üst üste biniyor ki bu tekrarlar, şiddetin dili artık yorgun düştü, kendi dehşetinden bezdi.
Gerçeklik algımız zayıfladı giderek. Norveç'teki saldırganın katliamından sonra bazı şiddet içeren elektronik oyunlar yasaklanmış çocuklara. Ne kadar geç kalınmış bir yaptırım! Bu oyunlarda çok uzun zamandır mazlumla değil zalimle özdeşleşiyordu çocuklar. Kıpırdayan her hedefi sebepsizce vurmayı öğreniyorlardı tek bir tuşla.
Böyle bir dünyadayız artık işte: Tek bir tuşla ordunuza 'kıpırdayan her şeyi vur' talimatını verebiliyorsunuz. Tek bir tuşla açlıktan ölmek üzere olanları kurtarabiliyorsunuz.
Yaşamasız, dokunmasız, acımasız, içinden geçilmesiz, sanal bir hayat bu ne zamandır. Merhametin miktarı insanın parmak uçlarında başlayıp bitemez oysa. Ne de zalimliğin ölçüsü.
Dahası da var. Savaşı ve açlık görüntülerini tekrar tekrar ekranlardan görmek, ekranda bunu gösterenler için bir şiddet estetiği de tasarlamayı gerektiriyor. Fon müziği eşliğinde seçilen en etkili görüntülerin kadrajlanması, yani belli bir çerçeve içinde göz teşhirine sunulması: İzleyicinin odaklanılacağı mazlum ve mağdur yüzlerin giderek nesneleştirilmesine yol açıyor.
Göz teşhirciliği bu tam da. İzleyen, bakan ve birazdan yardım tuşuna basacak olan bizler 'aktif' birer özne olduğumuz hissine kapılıyoruz böylelikle. Sanıyoruz ki onların kaderi bizim elimizde. Asıl, izlemenin pasif bir davranış olduğunu unuttuk çoktan. Tabii mazlumların mahremini de umursamıyoruz artık.
İhtiyaç dışında aldığımız her giyside, egomuzu şişirerek midemize attığımız her lokmada, kâr edeceğiz diyerek başkasının hakkını yediğimiz her kuruşta ölmekteydi zaten bu bebekler yıllardır. Biz onları dev ekranlarda görmezden önce...
İngiltere'deki yağmacıların saldırganlığını da izliyoruz günlerdir. Tottenham'da oturan göçmen çocukların neredeyse yarısının açlık sınırında yaşadığını biliyor muyduk, tıpkı göz ardı ettiğimiz Afrika'daki gibi? Yağmalama görüntüleri ekranlarımız için her gece görüntü estetiğine bürünmeden önce de açlık sınırındaydı onlar.
Görüntülerin tahakkümüyle eşitleniyor şiddet. Zulüm dijitalize oldukça, vicdanlar sanallaşıyor. Eylem, artık direnenlerin değil, sadece zalimlerin tekeline giriyor. İzledikçe biz... Hama ile Tottenham arası kaç saniye?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018