Murat AKSOY

Hukuki şiddetten fiili şiddete geçiş
1280

 CHP seçim bildirgesini açıkladı.

Rusya, Suriye'de IŞİD'i vurdu. BM'de Filistin bayrağı göndere çekildi. Hakem Deniz Çoban bir maçta yaptığı hata için önce maç sonunda canlı yayına çıkarak özür diledi sonra kendi isteğiyle gözyaşları içinde hakemliği bıraktı.

Terör eylemleri devam etti, şehitler defnedildi. Meslektaşımız Ahmet Hakan evinin önünde saldırıya uğradı.

Hükümete yakın yazar ve milletvekilleri muhalif gördüklerine tehditlerine devam etti. Son 24 saat içinde olan olaylardan bazıları. Hepsi ayrı ayrı üzerinde durulmayı hakediyor.

GÖZ GÖRE GÖRE

Bunlar içinde Ahmet Hakan'a gece yarısı evinin önünde yapılan saldırı özel bir yere sahip.

Bu saldırı, Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi kitabında, işleneceğini herkesin bildiği ama engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürülmesi gibi göz göre göre geldi.

Hürriyet'e yapılan baskınlar, o baskınların birinde eski bir milletvekilinin gazetenin yazar ve yöneticilerine yönelik tehditleri, bu tehditleri Başbakan Davutoğlu'nun 'arkadaşların kendi arasındaki dertleşmeleri' mealinde yorumlaması ve tepki vermemesi, yine bazı köşe yazarı ve TV yorumcularının ekranlardan Hakan'a yönelik ölüm tehditleri.

Umarız Hakan'a yapılan saldırı yukarıdaki olaylar ve kişilerle hiç bir ilgisi olmayan adi bir olaydır.

Ancak şu da bir gerçek ki, bazıları durumdan vazife çıkarmış. Hakan'a yapılan saldırı bunu gösterdi.

TUTUKLAMADAN FİİLİ SALDIRIYA

Bugün sadece farklı düşündüğü, eleştirdiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet üyeleri, AKP milletvekili ve hükümete yakın yazarlar tarafından hain, bölücü, terörist, paralelci ilan edilen medya var. Türkiye, hükümet projesi olarak kurulmuş mahkemeler tarafından her gün soruşturma ve dava açılan gazeteciler cennetine döndü.

Gazetecilere açılan peş peşe soruşturmalar, Türkiye'deki tehlikeli gidişin yönünü gösteriyor.

Türkiye, Erdoğan ve dar çevresinin gelecek kaygıları nedeniyle açık bir cezaevine dönüşüyor.

Ahmet Hakan'a yapılan saldırının en vahim tarafı, Türkiye'de basın özgürlüğü ile düşünce ve ifade özgürlüğünün gazetecilerin sadece soruşturma, gözaltı ve tutuklama ile değil fiili saldırı ve ölümle karşı karşıya kalma noktasına gelmiş olmasıdır. Proje mahkemelerdeki cezalandırmayla yetinmeyenler durumdan vazife çıkarıp sokakta cezalandırmaya girişmeye başlamıştır.

SADECE İKTİDAR BASINI ÖZGÜR

Basın özgürlüğü ile düşünce ve ifade özgürlüğü sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet üyeleri, AKP milletvekili ve hükümete yakın yazarlar için var. Onlar istedikleri her şeyi söyleyebiliyor, herkesi tehdit edebiliyorlar.

Onlar her şey söylemekte, tehditte, hakarette özgür, biz değiliz.

Yakın geçmişte Davutoğlu, "Gazeteci rahatlıkla evine gidebiliyorsa basın özgürdür" demişti. Şimdi Davutoğlu'na soralım; Ahmet Hakan evini gidemediğine basın özgürlüğü bitmiş midir?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar