Murat BELGE
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan yakın zamanlara kadar, bir zaman yayımlanmış propaganda dergisinin adıyla, La turquie kémaliste oldu. Bu ülkede genç bir insan, “Sol fikirler benim kulağıma hoş geliyor; ben sosyalist olacağım,” dese, babası ya da öğretmeni, arkadaşı ya da komşusu ona, “Tabii. Atatürk de zaten solcuydu. Bu ülkede ne kadar ‘solcu’ olunur, nerede durulur, bunların hepsinin sınırlarını o belirlemiştir. Sen de o sınırlar içinde ‘sosyalist’ ol,” derdi.
Bir başka genç, “Bu faşist ideoloji bana hitap ediyor; herhalde faşist olacağım ben,” diyecek olsa babası ya da öğretmeni, arkadaşı ya da komşusu ona, “En doğal hakkın. Zaten Atatürk de ‘damarlarındaki asil kan’ dedi, ‘Türk, öğün’ dedi; nereden nereye kadar faşist olunur, sınırını çizdi. O ölçüler içinde sen de ol,” derdi.
Ne olmak istersen, Atatürk zaten senden önce ondan olmuştu. Bir Türk olarak o dediğin şey nasıl ve ne kadar olunur, bunun reçetesini de çıkarmıştı. Teodor Kasap’ın “matbuat hürriyeti” gibi, “kanun dairesinde” ne olmak istiyorsan olabilirdin.
Şimdi “yeni”sinden söz etmeye başladığımız Türkiye’nin “eski” halinin en göze çarpan özelliği buydu.
Bir toplumun siyasî- ideolojik üstyapısını cendereye almanın Türkiye’ye özgün biçimiydi. Bütün o “Ne istersen olabilirsin,” sahtekârlığına rağmen, aslında söylediği tek bir şey vardı: “Ancak bir Türk milliyetçisi olabilirsin. Bunun da tek bir yolu vardır, Kemalist olmak.”
Atatürk kendisi böyle bir şeyi onaylar mıydı? Olabilir, onaylayabilirdi. Çünkü Atatürk demokrat yapıda bir önder değildi. Ama onun adına yukarıda anlatmaya çalıştığım düzeni kuran Atatürkçüler bu toplumu tamamen “statik” bir varoluş biçimine mahkûm ettiler.
Bir toplum “tamamen statik” kalabilir mi? Kalamaz. Türkiye de kalmadı. Değişti. Ama empoze edilen o sınırlardan ötürü, bir tarafları gereği gibi büyüyemedi, gelişemedi. Atatürkçülük adına yapılan darbelerle demokratik kurumlarının köklenmesine sekte vuruldu. Dolayısıyla, bedeni büyürken aklı gelişemeyen özürlü insanlar gibi, tuhaf bir varlık çıktı ortaya. “Demokrasi” durmadan sözü edilen, ama hiçbir zaman elle tutulamayan, gözle görülemeyen, kimi zaman karikatürcülerin resmettiği peri kızı gibi bir hayal olarak uçuştu hayatımızda. Yaşayan bir demokrasi kültürü kurulamadı.
Atatürk’ün kendisinden çok Atatürkçülük adına inşa edilen bu entelektüel duvarlar yıkılıp temizlenmeden bu ülkenin gerçekten değişmesi, demokratik bir evreye girmesi mümkün değildi. Ama şu son yıllarda, Atatürk ve Atatürkçülük kavramı ve uygulamasından vazgeçilmesinin de değişmeye ve demokratik bir evreye girmeye yetmediğini gözlemlemekteyiz.
Bugünlerin gözde konusunun çerçevesinde konuşursak, Atatürk’ün yaptırdığı Çankaya Köşkü’nde oturmayı reddederek “yeni” bir “saray” yaptırmak, “yeni Türkiye” kurmak anlamına gelmiyor. Bu ülke topraklarında bir “yeni çirkin bina” daha yaptırmaktan başka bir anlama gelmiyor. Hayatımızda “yeni” bir şeylerin başlaması için belki öncelikle “kendine saray yaptırma” alışkanlığından vazgeçmek gerekiyor.
Bir panelde, dinleyiciler arasından emekli bir subay haykırıyordu: “Ana rahminden doğmamış bebeğin beynine Atatürkçülüğü kazımamız lazım!”
Beynimizden “Atatürk” yazısını (ya da “kazı”sını) silip yerine “Muhammed” yazmakla demokrasi olmaz, düşünce özgürlüğü olmaz, medeniyet olmaz. Sorun kafese kapatılmış kuşun önüne arpa yerine yulaf koymak gibi bir şey değil. Sorun kafesin kapısını açmak, daha doğrusu, kafes yapmaktan vazgeçmek. Saray yapmaktan da vazgeçmek olduğu gibi.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025