Murat BELGE
“Andımız” tartışması, ortaya çıkışı ve aldığı biçim, her türlü “Yeni Türkiye” v.b. yaftamalara rağmen, Türkiye’nin eski Türkiye olduğunu yenilenmesinin çok zor olduğunu gösteriyor.
“Bilim-kurgu” dediğimiz, bilim ve teknolojiye fantezi katarak oluşturulan tür, “Yıldız Savaşları” diye bir dizi icat ediyor. Burada da merakla seyrediliyor böyle şeyler; ama heyecan “Simge Savaşları” başlayınca doruğa varıyor. “Andımız” kavgası tipik bir “Simge Savaşı.”
Türk faşizan milliyetçiliğine Reşit Galip’in bu katkısı, ilk yazıldığı zaman da son derece zevksizdi. Bugün bu zevksizliğin herkesçe görülür olmasını beklerken, bakıyoruz, kalabalık (ve oldukça “heterojen” sayılması gereken ögelerden oluşmuş) bir koro, ona övgüler düzüyor.
Erken Cumhuriyet’in bu gibi metinler, dönemlerinin sorunlarını, didaktik yapılarında yansıtırlar; bu Osmanlı çok-uluslu toplumundan bir ulus-devlet çıkarma çabasının hegemonyası altında oluşur; temel sorun ve dolayısıyla birincil amaç budur. Bunun için şu öğütler “övün, güven, çalış” bu mantık dışı sıraya sokulmuştur. “Andımız” metni bize nasıl “Türk” olmamız gerektiğini öğretmek üzere yazılmış bir metindir. “Yasam”, “ilkem”, “ahlâkım”, “törem” şudur, budur diye her sabah bağırmanın başka bir anlamı yoktur. Ama zorunlu olarak bir “ulus yaratma” aşamasında bulunan bir toplumda bu metnin zevksizliğinde, bağırtkanlığında hiç değilse “koşullar böyleydi” dedirtecek bu kaygıyı sezmek mümkün.
“Türk çocukları” bu metni yıllarca haykırdık. Bu zamana kadar bu didaktizmin bize öğretek istediği şeyleri öğrenmiş olmalıyız.
Ben Amerika’da bir yıl bulundum, lise düzeyinde okula da gittim. Orada da gerekli görülmüş bir “ant” vardı. Her sabah sınıfta öğrenciler ellerini kalplerine bastırır ve bir ağızdan “I pledge allegiance
to the flag of the United States of America and to the republic for which it stands” derlerdi. Yani, Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve onun temsil ettiği cumhuriyete bağlılığımı bildiririm” gibi bir şey. “Bağlılık”, bayrağa. Amerika gibi bir toplumda elbette “etnik köken” gibi bir şey söz konusu değil. Resmiyet dışında, Amerika’nın “WASP” denen adamların malı olduğu bilinebilir ve söylenebilir ama bunu resmiyet düzeyine getiremezsiniz. Devamında “one nation, under god” (Tanrı önünde tek bir ulus) gelir ki bunun kavgası olmuştur. “Bu işe Tanrı’yı karıştırmayın” diyen bir baba çıkmış, başlangıçta davayı kazanmıştır da. Sonrasını islemedim ama galiba o davayı da Supreme Court bozdu. Neyse, metnin sonu “indivisible, with liberty and justice for all” diye gelir.
Yani, kısadır bağırtkan değildir; bağlı olduğu ilkeler makuldür (bir insanın yaşadığı ülkeye ve beraber yaşadığı insanlara bağlılık duyması pek itiraz edilecek bir şey olmasa gerek.) Bunu okuyan kişi kendini armağan etmez; tersine, özgürlük ve adalet diye talep eder.
Başka ülkelerde böyle şeyler var mı, varsa ne söylüyorlar, bilmiyorum. Vardır mutlaka. Sonuç olarak bunlar hepsi ulus devletlerin ideal olduğu 19. yüzyılın koşullarında biçimlenmiş gelenekler; dolayısıyla hepsinde bir “arkaizm” var.
AKP iktidarının “Andımız”ı kaldırmış olması beni tedirgin etmemişti. Öte yandan, AKP’nin milliyetçi hamasete karşı tutarlı bir eleştirisi ya da programı olmadığı da anlaşılıyordu. Aslında o da milliyetçi hamasetten alacağını almıştı ama simgeleri farklı olabiliyordu. Bunlar da, “milliyetçilikler” arasında dinin kapladığı alanın ne olması gerektiği sorusundan türüyordu.
Danıştay’ın “Andımız”ı geri getirme kapısını açan kararından sonra Tayyip Erdoğan bu karara itirazlarını dile getirdi. Söyledikleri arasında biri süregiden belirleyici “sorun”a ilişkindi. Sen “Türk’üm” diye bağırırsan, öteki adama da “Kürt’üm” diye bağırmayı haklı kılarsın, diyordu. Öyle tabii. Tam da bu nedenle Amerikan andında etnik referans yok. Ama tabii önce “Kürd’üm” demeyi suç olmaktan çıkarmak gerek (Şerafettin Elçi olgusu hâlâ taze sayılır.) Bunu söyleyebilmeli ve kendi dilinde söyleyebilmeli. İş buralara gelince Erdoğan’ın cephanesi gene tükeniyor çünkü onun soruna bakması öteki milliyetçilerin bakışından çok farklı değil.
Sonuç olarak, Erdoğan’ın “Andımız” özgül olayı üstüne söylediklerini haklı bulurum. “Irkçı”dır v.b. Ama Erdoğan bu olay dolayımıyla kendi temel demokrasi düşmanlığını da bir kere daha sergileme fırsatı buldu. Yargıçlara konuşmasını kastetmiyorum. “Niye yıllarca beklediniz de şimdi?..” diye hesap soruyor. Ardından, “Bu kararları siz verecekseniz ben çekip gideyim” diyor. Bu “Andımız”dan somut olaydan bağımsız, çünkü ondan çok daha geniş ve genel bir zemine getiriyor konuyu. Bu zemin “Kuvvetler Ayrılığı” zemini.
Kuvvetler “Ayrılığı” varsa, birinin yaptığını öbürünün iptal etme hakkı da vardır. Böyle bir hak geçerli olmasa, “Kuvvetler Ayrılığı” demenin bir anlamı kalır mı? Klasik üçgenin yargı ayağı, zaten bunun için vardır: Yasama ya da yürütmenin ulusal ya da uluslararası hukuka aykırı düşen uygulamalarını önlemek için. Yasama ve yürütme böyle aykırı şeyler yapar mı? İlke, yapabilecekleri varsayımı üstünde duruyor. Gerçek tarihte de bir yığın somut örneğini görüyoruz (görmek için çok uzaklara bakmamız da gerekmiyor.)
Ama Tayyip Erdoğan, kendi bir şeye “Olsun” demişse, herhangi bir gücün “Olamaz” demesine dayanamıyor. Birçok Amerikan Başkanı’nın istediği birçok şeyi Supreme Court engellemiştir. Ama bu Amerika Başkanı’nın “Siz böyle karar vereceksiniz, ben çekip gideyim” dediği görülmemiştir.
Yani Erdoğan, bir kere daha “Kuvvetler Ayrılığı kötü bir şeydir” dedi. Muhtemelen, yeni bir yasa değişikliği ile, Danıştay’ın bir daha böyle bir karar vermesini de engellemek istiyor (bu olursa “Danıştay” diye bir merciye gerek kalmıyor.)
Başka bir şey söylemek gereksiz: Kuvvetler Ayrılığı’na tahammülü olmayan bir siyaset adamının demokrasiyle ilişkisinin ne olabileceğini tartışmanın anlamı yok.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025