Şahin ALPAY
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemindeki çelişkiler, tutarsızlıklar, samimiyetsizlik giderek belirgin bir hal almakta. Bunların dış politikaya da yansıyan iki çarpıcı örneği var.
Birincisiyle başlayalım: Erdoğan her fırsatta (haklı olarak) Suriye’de yaşanan trajediye dikkat çekiyor, bunun baş sorumlusu gördüğü Beşar Esad’a ağır eleştiriler yöneltiyor. Tabii ki bu trajediye kendi katkısını hiçbir zaman sorgulamaksızın... (Bu katkı için Ankara milletvekili Haluk Özdalga’nın dün Zaman’da çıkan çok dikkate değer analizine bakınız.)
Erdoğan bugün, bir ara kuzu sarması olduğu Esad’a diş biliyor. Ne var ki, Esad rejiminin baş destekçileriyle “kuzu sarması” ilişkiler içinde. Bu yıl başında Tahran’ı ziyaret ettiğinde, “Kendimizi ikinci evimizde hissediyoruz…” dedi. Kendine rol modeli olarak gördüğü anlaşılan, Rusya başkanı Vladimir Putin ile samimiyetine diyecek yok. Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesine, Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçılara destek vermesine ses çıkaramıyor. ABD ve AB’nin Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlara katılmıyor. Bunun temel nedeni, Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 60’a yakın bir bölümünün Rusya’dan ithal etmesi. İkinci örnek: Erdoğan’ın Gezi Parkı protestolarından bu yana giderek hız kazanan ABD ve genel olarak Batı–karşıtı söylemi. Bakın ne diyor: “Sorunlarımızı sadece biz çözebiliriz. Açık açık söylüyorum: Dışarıdan gelenler İslam coğrafyasının petrolünü, altınlarını, elmaslarını seviyorlar; ucuz işgücünü seviyorlar; çatışmalarını, kavgalarını, anlaşmazlıklarını seviyorlar. İnanın bizi sevmiyorlar…” Peki, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerine Suriye’deki rejimi devirmek için işbirliği öneren, IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılmak için bunu şart koşan politikaların sahibi de kendisi değil mi? Suriye’den gelebilecek füze saldırılarına karşı NATO’dan korunma talep eden kimdi? Belli ki ABD ve AB’nin artan Batı karşıtı söylemine ve uyumsuz politikalarına katlanmalarının nedeni, Erdoğan’a değil Türkiye’nin müttefikliğine değer vermeleri. Gerek Washington, gerekse Brüksel’de Erdoğan’la ilgili soruların giderek arttığı muhakkak. Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri kaygı verecek bir yönde ilerliyor. Putin geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında, Karadeniz’in altından Bulgaristan’a uzanacak ve AB’yi besleyecek Güney Akım doğalgaz boru hattı projesini iptal ettiğini, bunun yerine Mavi Akım’a paralel bir Türk Akımı inşa edileceğini, bundan sonra Rusya’nın Avrupa’ya yönelik doğalgaz ihracatının tümüyle Türkiye üzerinden gideceğini söyledi. Putin’in bu çıkışı, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı Ukrayna yaptırımlarına bir cevap olabilir. Projenin uygulanabileceği konusunda ise ciddi kuşkular var. Diyelim ki uygulandı. Bunun Türkiye’nin enerji açısından Rusya’ya bağımlılığını artırması ve AB tarafından itilen Türkiye’yi Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaştırması ihtimal dışı görülemez. Batı’dan uzaklaşan Erdoğan yönetiminin giderek daha keyfi ve otoriter bir hal alacağına kuşku yoktur. Putin Ankara’ya doğru uçarken, Erdoğan bir karşı jest yaptı; Rusların Mersin-Akkuyu’da inşa edeceği nükleer santralin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun onaylandığı açıklandı. Sivil toplumun çevre için derin endişelerini hükümetin zerre kadar dikkate almadığı görüldü. Akkuyu projesi, benim gibi nükleer teknolojiye kökten karşı olanlar bir yana, nükleer enerjiye karşı olmayanları bile kaygılandıracak şekilde tümüyle şeffaflıktan uzak bir şekilde yürütülüyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın proje hakkında hükümete yaptığı uyarıları içeren Şubat 2014 tarihli rapor, Ankara tarafından kamuoyundan gizleniyor. (Bkz. Tolga Tanış, “UAEA’nın kayıp nükleer raporu,” Hürriyet, 7.12.2014.) Projenin özellikleri şöyle: Santral Rus şirketi Rosatom tarafından dünyada ilk kez “yap–mülk edin–işlet” (BOO) yöntemiyle ve daha önce hiç denenmemiş bir tasarımla inşa edilecek. Türkiye’nin ne bağımsız bir nükleer enerji düzenleme kurulu var, ne de bir nükleer enerji yasası… Bir kaza olması halinde Rosatom’un sorumluluğunun 700 milyon Euro ile sınırlı olması, geri kalan riski Türkiye’nin yüklenmesi söz konusu. Rusya’nın aynı yöntemle bir santral daha kuracağından söz edilmekte. Enerji kaynaklarını çeşitlendirelim bahanesiyle savunulan nükleer enerji programı, eğer gerçekleşirse, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını daha da artıracak. Nükleer bela kapıya dayandı. Oysa yoklamalar Türkiye’de halkın üçte ikisinin nükleer enerjiye karşı olduğunu söylüyor. Ne diyebilirim? Dilerim halk bu projelerin yürütülmesine engel olur.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020