Ümit KIVANÇ
Koton firması, reklam filmini bu blogta, "Kötülüğün minik masum halleri" yazımda ele aldığım son reklam kampanyasına karşı yükselen tepkileri (imza kampanyasını) güya dikkate almış ve şu açıklamayı yapmış:
Koton müşterilerini dinlemeyi ve onların görüşleriyle uygun şekilde hareket etmeyi ilke edinmiş ve bugünlere bu yaklaşımla başarılı bir şekilde gelmiştir. Son reklam kampanyamızda kullandığımız ve imza kampanyanızda bahsi geçen sloganımızı dün akşam itibarıyla iletişim faaliyetlerimizden çıkardığımızı ve bu sloganı içeren billboardları değiştirdiğimizi bilgilerinize sunarız. Müşterilerimizin görüş ve istekleri Koton için her zaman yönlendirici olmaya devam edecektir. Saygıyla duyururuz.
Ne anlıyoruz açıklamadan: (1) Koton hep müşterilerin görüşlerine uygun davranırmış, (2) Son reklam kampanyasındaki sloganı (herhalde "moda neyse onu giyerim" küstahlığından bahsediyorlar) kaldırmışlar, billboard'ları değiştirmişler, (3) Müşterilerin görüşleri firma için hep önemli olacakmış.
Pek güzel. Türkiye şartlarında elbette, hiç yoktan iyidir, denebilecek bir durum. İyi de, mesele o slogandan mı ibaret? Burada tekrarlamayayım, Koton'un reklam filmini ele aldığım yazıyı lütfen okuyun. Geri çekilmesi, düzeltilmesi gereken vahamet bir değil iki değil.
Firma bütün bir içeriği koruyup tek sloganı kaldırmakla ortalığa saçtığı pisliği temizlemiş sayılamaz. O reklam filmini kaldırmaları bile yetmez. Alenen özür dilemeleri gerekir. Çok marifetleri var, kendilerini konu etmeyi sürdürebiliriz hep beraber. Umarım kızları hakkındaki gelecek planları "vitrine koymak" olmayan anababalar bu vesileyle sadece Koton'a değil, kız çocuklarının "küçük kadın" olarak sunulduğu, çocukların kötülüğe ve alışverişçiliğe kışkırtıldığı her türlü reklama karşı doğru dürüst hassasiyet gösterirler.. Bakın, meselâ şu, Koton'un bir reklam fotoğrafı:
Bu nasıl bir çocuk giyimi reklamı? Alışverişten dönüyor olmalı. Kim? Bu bir kız çocuğu fotoğrafı mı, "küçük kadın" fotoğrafı mı? Bu cins reklamları masumane görenler ve bunların toplum -meselâ ergen erkek çocukları- üzerindeki etkilerini küçümseyenler idraksiz, kavrayışsızdır. Bunları üretenler, bunlardan çıkar sağlayanlar, sadece idraksiz, kavrayışsız değil, sorumsuzdur. Alışverişten dönen küçük kadın imajı size yeterli görünmediyse, buyurun:
Sağda başka bir firmanın genç giyimi reklamı. Sağdakini artık ezbere biliyoruz: İki kız iki oğlan formülü. Sevgili olduklarını, dört gençle değil iki çiftle karşı karşıya olduğumuzu anlatan el-kol, temas, pozlar, vs. En azından bu kadar çok tekrarlandığı için yavan görünüyor, bu tür fotoğraflardaki gençlerin yüz ifadeleri ve vücut dillerinin sınıfsallığı da başlıbaşına mevzu falan, ama sonuçta "kazık kadar gençler, ne halt istiyorlarsa ederler" deyip kapatabileceğimiz bir konu. Soldakiyse, Koton'un çocuk giyimi reklamı. Tam da sağdaki dörtlüye özendiren, onu hatırlatan bir fotoğraf. Burada da iki çift var, farkındaysanız. Çiftlerin ilişkisinin ve soldaki kızın pozunun "çocuk" fotoğrafı sınırlarına yaklaşmasına ama onu aşmamasına özen gösterilmiş. Soldaki oğlanımız yeterince cool ve bunun ödülünü alıyor, gördüğümüz gibi.
Soru şudur: Ne âlemi var? Bu çocukları bu yaşlarda bu rollere itince, cinselliği uyanmış ve bunu yaşayabilecek yaşlardaki gençlerle aralarındaki mesafeyi böyle kısaltınca buradan nasıl sonuçlar doğmasını bekliyoruz? Daha çok pantolon ve etek satmayı mı? Pardon, bir de güneş gözlüğü! Yani daha çok para kazanmayı.
Soldaki fotoğraftaki kıza bu pozu verdiren kimdir? "Ayy, kendi veriyor, ne şirin!" ekolüyle hesaplaşmam buraya sığmaz, onu erteliyorum. Bu kızın yüz ifadesi, tavrı, edâsı, her şeyi size normal, sağlıklı görünüyor mu?
Koton firması ve reklamcısı, şüphesiz çocukların piyasa çarkına kurban edildiği bu vicdansızlık alanının tek suçluları değil. Üstelik burada, bu çocukların aileleri de suça ortak. O kadar çok yönden sorunlu ki çocukların bu şekilde "kullanılması", hangi birinden sözedeceğimi şaşırıyorum. Bu yüzden şimdilik burada kesiyorum. Bu fotoğraflara biraz uzunca bakıp duyduğum rahatsızlığı paylaşırsanız şu an için amacıma ulaşmış olacağım. Bir de tabiî, Koton'u o korkunç kampanyasından vazgeçirmek, bir ibret belgesi oluşturmak anlamına gelecek.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024