Ümit KIVANÇ
Yunanistan halkının referandumda açık farkla “hayır” demesi, yerleşik düzenin sahip ve egemenlerinden önce, yine!, mâlûm iki grup insanı ayağa kaldırdı: liberaller ve ekonomistler. Bu iki grubun itirazına ve öfkelenmesine yolaçan gerekçeler, nesnel, bilimsel kılıklı ifadelerden açık nefret ve aşağılamaya uzanabiliyor: Yunanistan, aldığı paraları verimli yatırımlar için kullanmadı, kendi kendini batırdı. Başkalarının parasını yedi, şimdi borcunu ödemiyor. Bu “hayır” ile daha beter olacaklar. Zaten Yunanlılar tembel. Vs...
Sadece “ekonomi” denen çarkın icapları, mekanizmaları, günümüzde bu çarkı döndürenlerin ihtiyaçları, çıkarları açısından bakıldığında bu lafların en azından bir kısmı doğrudur muhtemelen. Fakat neden illâ bu açıdan bakmak zorundayız? Dünyanın vaziyetinden, giderek korkunç ötesi boyutlara ulaşan gelir dağılımı eşitsizliğinden, birileri açlıktan ölürken birileri için sürekli yeni akıllı cihazlar yapılmasından, birilerinin suyu yokken birilerinin yılda sadece bilmemkaç şişe üretilen özel bilmemne şaraplarını yudumlamasından çok mu memnunuz da mevcut çarkı döndürmenin insanlar olarak tek şansımız, bulabildiğimiz tek doğru yol olduğuna inanmamız gerekiyor?
Liberallerin ve ekonomistlerin, daha iyi dönerse, daha güzel işlerse sorunlarımıza çare olacağını ileri sürdükleri çark, oysa, bizzat bu durumun yaratıcısıdır. Kapitalizmin sermaye yoğunlaşması, tekelleşme ve dolayısıyla toplumsal hayatın her alanına yayılacak bir tahakküm mekanizması yaratmaması mümkün değildir. Kapitalizm temel insan ihtiyaçlarına göre işleyen bir sistem dahi değildir. Kâr, meşru bir toplumsal amaç olarak tanımlandığı andan itibaren ortada, eşit elemanlardan oluştuğu varsayılacak bir toplum falan kalmaz. İhtiyaçları tanımlayan birileri vardır. Liberal ekonomistler, silahlanma harcamalarının küçücük bir yüzdesinden feragat edilerek çözülebilecek ağır insanlık sorunlarının niye çözülemediğini merak etmezler; bu sorunun cevabının neredeyse tapındıkları ekonomi çarkıyla ilişkisini görmezden gelirler. Çünkü hiçbiri, neden insanların büyük çoğunluğunun “ayak”, ayrıcalıklı bir azınlığının “baş” olmaya doğuştan hak kazandığını izah edemez.
İzah edemezler, fakat bunun zaten böyle olduğunu kabullenmemizi isterler. Niye? Cevap, gelmiş geçmiş bütün sağ düşüncenin indirgenebileceği cümlede: Çünkü insanlar eşit değildir. (Gelmiş geçmiş bütün sağ düşünceye haksızlık etmemek adına, onun bu ilk ana ilkeden türeyen aslî kabulünü de anmalıyım, ancak konudan sapmamak için sadece anıp geçeyim: Sağcılar, insanın doğuştan sahip olduğunu ileri sürdükleri, din, milliyet, hattâ sosyal statü, sınıf gibi özellikleri veri alır, belirleyici sayar. Solculuk, insanı kendi seçimi olan özellikleriyle muhatap alır, bu yüzden bireyi tanımlarken dinini, milliyetini eksene oturtmaz. Çünkü insanın değişebileceğini, dolayısıyla değiştirebileceğini varsayar. Bu engin mevzuyu hemen şimdi kesmezsem batarız!)
Dünyanın neresinde uluslararası kapitalizm çarkına çomak sokmaya kalkışan birileri iktidara gelse aynı çevrelerden aynı sesler yükseliyor: Ama bu böyle olmaz! Çünkü hayatın gerçekleri var ve bu istenen, yapılmaya çalışılan, hayatın gerçeklerine aykırı!
Hayatın gerçeği, eşitsizliği baştan varsayan, hattâ kutsayan, sürmesini bu eşitsizliğin devamına borçlu olan bir sistemde yaşadığımızdır. Bu, üstelik, ikiyüzlülüğüyle pek acımasız bir sistemdir. Eşitsizlik “veri”sini kafamıza öyle bir yerleştirir ki, başkalarını alt edip üste çıkmak, gözümüze insanca bir hayat için tek çare görünür ve bu niteliğiyle muazzam cezbedeci bir hedef haline gelir. Böylece eşitsizliğin gönüllü yeniden üreticilerinden biri oluveririz. Öte yandan, aynı olgu, bir büyük çaresizliği kabullenmemiz anlamına gelir: eşitsizlikten kurtuluş olmadığını hazmedemezsek, “mücadele” kararlılığımız azalır, “mücadele” için gereken donanımımız zayıflar, bu sistem içindeki hayat “mücadele”sinde başarısızlığa mahkum oluruz.
Evet, hayat, böyle bir sistem içerisinde ancak bir “mücadele” olarak algılanabilir. Tıpkı doğadaki gibi. Hayvanlar nasıl, bunun için hiç de özel bir bilince ihtiyaç duymadan, sürekli bir var kalma mücadelesi verirlerse, insana da tıpkısı uygun görülmüştür. Bu mücadeleden kısmen azade olanlar sadece ayrıcalıklılar, egemenler, güç sahipleridir. Paraya ve silaha hükmedenlerdir. Ancak onlar da kendi aralarında mücadele eder, birbirlerinin avlarını kapmaya, mağaralarını ele geçirmeye çabalarlar.
En basit kavranışıyla sağcılık, doğadan başlayıp bizim hayatımıza uzanan bir kurallar silsilesinin değişmezliği üzerine kuruludur. Veriler vardır, bunlara göre davranılır. Doğuştan, her yaratığın varolma, yaşama koşulları bellidir. Sağcılık, içinde yaşadığımız uluslararası sistemi bir tür “doğamız” saymamızı talep eder.
Tartışmaya bile gerek yok ki, uluslararası kapitalizm, doğa falan değildir. Hattâ insanca yaşama ortamı bile değildir. Ayrıcalıklıların dezavantajlı olanları insandan dahi saymamaya meylettiği, feci bir ortamdır. (Olağan kapitalist mantık, artık ekonomik alanda değer üretemeyeceği varsayılan emeklilerin, yaşlıların imhasına er ya da geç cevaz verecektir. Elbette emekçilerin yaşlılarından sözediyoruz!)
Bugün ekonomi çarkının başında dünya çapında tekelleşmiş malî sermaye var. İnsanlığın hayat standardını yükseltmeye katkıda bulunacak üretim anlamında üretkenliği her geçen gün düşüyor, çoğu sanal malî operasyonlarla “çalışıyor” ve kâr üretiyor. Olduğu kadarıyla üretkenliği de asla bilinçli olarak dünyadaki eşitsizliği, yoksulluğu, susuzluğu, hastalıkları, açlığı giderme yolunda kullanılmıyor ve kullanılmayacak. Uluslararasılaştığı için her an birtakım ülkelerin malî döngüsüne istediği gibi girip çıkarak ülkeleri batırabilir veya hükümetleri istediği kararları almaya zorlayabilir. Farklı kolları bunları farklı ülkeler için farklı yönlerde yapabilir. (“Ekonomi” soyut laf; “malî sermaye” de, “tekel” de öyle. Halbuki somut birtakım insanlardan bahsediyoruz. Meselâ bir grubu George W. Bush zamanında resmen bizzat Amerikan hükümeti olmuşlardı.)
Girilmesi gereken pek çok ayrıntı, ayrıntılara dalarsak gazete yazısında içinden çıkamayacağımız pek çok derin mesele var. Bu yüzden, olabilecek en temel ve basit çerçeveyle kendimizi sınırlayalım. “Şimdi görecekler günlerini!” kötücüllüğüyle, sanki Atina'ya borç veren bankanın açgözlü hissedarıymış gibi hırsla, kinle, öfkeyle bize vaaz verenlerden şu safiyane sorulara cevap rica ediyoruz:
Günümüzün egemen uluslararası ekonomik düzenine itiraz asla ve kat'a mümkün değil midir? Bu mudur insanlığın şu an için ulaşabildiği, ulaşabileceği? Yani onların sözünden çıkarsak bizi fena mı yaparlar, bu yüzden asgarî ücretleri, emekli maaşlarını hiçbir zaman yükseltemez miyiz? Bu yüzden, bedelsiz sağlık ve eğitim isteyemez miyiz? Bu yüzden, kamu ulaşımının ücretsiz olmasını talep edemez miyiz? Bu yüzden, devlet diye bir zebella olacaksa, bunun esas dezavantajlı çoğunluğun çıkarına...
Tamam. Kabul ediyorum. Bu kadarı fazla. Mazallah, insanların fırsat-imkân eşitliğini varsayan solcu ütopyalarına varacak lafın sonu.
Esas soru da burada ama: Bunlar niye hayatın gerçekleri değil de ütopya oluyor? “Hayat”ın nasıl tanımlanacağına bankerler karar verdiği, birileri de böyle bir hayatı insanlığın mümkün yegâne varoluş ortamı sandığı için olmasın?
Yazarlar
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024