Cafer Solgun
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “İnsan Hakları Eylem Planı” bırakalım kamuoyunu yandaş cenahta dahi bir “heyecan” yaratmadı. Omurgası insan hakları sözleşmelerinden alıntılarla oluşturulmuş planın ciddiyeti esas olarak uygulamada belli olacak, anlaşılacaktı. Bu yüzden önceki yazımda “Plan yapmak iyi de…” demiştim. Yazının son cümlesi şöyleydi: “Sayın güç, iktidar sahipleri düşünüyor mudur acaba; yurttaşların önemli bir kesimi nezdinde inandırıcılığını yitirmiş bir iktidarın ırkçı, faşist, ultra milliyetçi olarak bilinen destekçileri ile gelecek adına huzur, güven, barış vaat etmesi sadece acı bir tebessüm nedenidir…”
İşin “icraat” safhasında mesela şunlar oldu: HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürüldü… Mecliste bir sabah vakti namaz kılmaya hazırlanırken sanki bir yere kaçarken yakalanmışçasına yaka paça ayaklarında terlikleriyle gözaltına alındı… Parlamentonun üçüncü büyük partisi HDP hakkında MHP’nin kongre yapacağı gün Yargıtay Başsavcılığı kapatma davası açtı… Cumartesi Anneleri haklarında açılan soruşturma sonucu yargı önüne çıktı… İktidar partisi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, TBMM onayıyla yürürlüğe girmiş olan İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çekti…
Arada, İnsan Hakları Eylem Planı gibi öncesinde “acayip yenilikler olacak” havası estirilen ekonomik reform paketi de açıklandı ve bu paket de ekonomik krizi doğrudan yaşayan kesimlerde bir “acaba?” duygusu bile yaratamadan aynı gün eskidi. Ekonomideki asıl “gelişme” Merkez Bankası başkanının yine görevden alınması oldu. Naci Ağbal koltuğuna oturalı henüz dört ay olmuştu oysa.
“Allah sonumuzu hayretsin” diyerek Instagram açıklamasıyla görevinden ayrılan bir Maliye ve Hazine Bakanının, 20 ay içerisinde başkanı tam dört kez değiştirilen bir Merkez Bankasının, ekonomi yönetiminde neyin neden olduğunu alenen bilemediğimiz bir ülkenin kuşkusuz köklü bir ekonomik reforma ihtiyacı vardır. Mesela öncelikle ilgili, yetkili, sorumlu birinin ortaya çıkıp kamuoyundaki soru işaretlerini giderecek, nerede ne tür yanlışlar yaptıklarını açık ve anlaşılır bir şekilde anlatmasıyla başlayabilir bu “reform” niyeti. Bu, gerçekten de 19 yıldır ülkeyi yöneten AKP için bir “ilk” olurdu.
AKP Büyük Kongresi öncesinde de AKP lideri ve Cumhurbaşkanı’nın “manifesto” gibi bir konuşma yapacağı söylendi. Bizzat Erdoğan söyledi bunu hattâ; “2023 yolculuğunda bir tür manifesto” olacaktı yapacağı konuşma. Neticede akılda kalan iki şey söyledi sayın Erdoğan; “Yastık altındaki altınları, dövizleri çıkarın” dedi. Bir de yeni anayasa yapma konusundaki kararlılıklarını yineledi.
Doğrusu yastık altında kimin nesi var bilemiyorum, ama her zora düşüldüğünde, bir ara sokakta dolar yakma eylemi düzenlemeye davet edilen yurttaşlara “çıkarın dolarları, altınları” çağrısı yapmak, ekonomide işlerin iyiden iyiye sarpa sardığının tevil yoluyla ikrarından başka bir anlam ifade etmiyor. Ekonomi yönetimindeki belirsizlik sürüyor ve adı dosdoğru konulamayan bir kriz yaşanıyorken, insanların “ne olur ne olmaz” diye yastık altına koydukları birikimlerini ortaya atacakları bekleniyorsa cidden, demek oluyor ki Berat Albayrak o lafı öylesine söylememiş; “Allah sonumuzu hayretsin.”
Yeni anayasa konusunun en büyük açmazı ise, anayasa yapmanın en önemli gereği olan mümkün olan en geniş siyasal ve toplumsal mutabakat arayışından eser dahi olmaması… Soru gayet açık: MHP ile kafa kafaya verilerek, muhalefet partileri “zillet” olmakla itham edilerek (HDP ise tümden yok sayılarak) hazırlanacak olan anayasa ne kadar “yeni” olabilir?
Kongrenin, yurttaşlara pandemi nedeniyle “Aman dikkat” uyarıları yapılan bir ortamda, daha önce Erdoğan’ın katıldığı il kongrelerinde olduğu gibi “lebaleb” dolu bir salonda yapılması ise, başlı başına izahı mümkün olmayan ciddi bir sorumsuzluk. İlginç olan bu durumun kayıtsız şartsız yandaş bazı yorumcular tarafından “Pandemiye rağmen vatandaşlar salonu ve salon dışını doldurdu” şeklinde aktarılması. Yuh yani!
***
Örnek olarak hatırlattığım bu paket, reform, kongre konuşma ve açıklamalarının bana düşündürdüğü şu: Erdoğan ve AKP, memleket seçim sath-ı mahalline doğru giderken yeni bir şey söylemeleri gerektiğine inanıyor. Yeni bir heyecan ve umut havası estirmelerinin buna bağlı olduğunu biliyorlar. Ne var ki, Süleyman Demirel’e rahmet okutan “dün dündür bugün bugündür” siyasetiyle yitirdikleri inandırıcılığı, güvenilirliği yeniden elde edecek hiçbir şey yapmıyor, yapamıyorlar. Parlamentodaki muhalefetin çapsızlığından başka medet umacakları bir dayanakları da yok, kalmadı.
İddiaları, hedefleri olan bir siyasi partinin iktidar olmak istemesi, eşyanın tabiatı gereğidir, doğaldır. İktidar olan bir partinin iktidarını sürdürebilmesi için ise, seçmenleri nezdinde iddialarıyla, hedefleriyle, yaptıkları ve daha da yapmak istedikleriyle inandırıcı olmayı başarabilmesi gerekir. AKP’nin yitirdiği tam da budur. Salonları dolduran “lebaleb” kalabalıklar manzarası ile bu gerçeği muğlaklaştırmaya çalışıyorlar ama o da ters tepiyor.
19 yıllık uzun iktidar sürecinin gelinen noktasında AKP bir “ne olursa olsun iktidarda kalmak” partisi haline gelmiş durumdadır. Ancak bu bir “dava” değil, çürüme emaresidir.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025