Halil BERKTAY
[6 Aralık 2016] Seçilmesinden bir ay sonra, Trump’ın gerek Doğu Asya, gerekse Avrupa ve NATO sorunlarına bakışına, hâlâ esas olarak belirsizlik hâkim. Ancak geleneksel müttefiklerini ne haliniz varsa görün dercesine kendi hallerine terkedebileceği yolunda işaretler mevcut ve bunun da ardında varsa yoksa ABD diye özetlenebilecek bir tavır yatıyor.
23 Kasım’daki Trump’ın dış politikası (1) yazımın sonlarında işaret ettiğim gibi, yeni Beyaz Saray’ın örneğin Birleşmiş Milletlere bütün insanlık için iyi ve yararlı bir kurum, bütün eksikleriyle birlikte olmazsa olmaz bir “dünya hükümeti” denemesi değil de sırf Amerika’nın çıkarlarına ne kadar hizmet edip etmediği (yani aslında yeterince hizmet etmediği) açısından bakması ve dolayısıyla gayet müstağni, son derece yukarıdan bir tavır alması pekâlâ mümkün. 1945’ten bu yana Amerika, bencillik ile kısmî göreli bir altruizmi (diğergâmlığı) yanyana götürebildi diyelim. Sörmürgesizleşme sürecinde 150 kadar yeni bağımsız ülkenin katılımıyla BM’nin giderek daha demokratikleşmesine de tahammül edebildi, bir yere kadar. Bütünsel ağırlığına, en azından Batı’nın lideri olmasına, bir de Güvenlik Konseyi’ndeki ayrıcalıklı konumuna sarılarak yeni durumlara adapte oldu. Ama özellikle komünizmin çöküşü ve Sovyetler Birliği’nin dağılması, yeni bir neo-conküstahlığını besledi. Reagan ve George “W” Bush yönetimleriyle ABD küçük dağları ben yarattım havalarına girdi. Şimdi, olanca kişisel kabalığı ve hoyratlığıyla Donald Trump, dünyaya metelik vermeme tavrını sürdürmeye aday. Bırakalım, “Beş”lerin hegemonik konumunu esnetip daha geniş bir yetki paylaşımı yaratmayı. Tam tersine, “Beş”in yerini “Tek ve Bir” alsa memnun olacak gibi. Trump’ın sınırlı bir altruizme ve filantropizme (hayırseverliğe) yabancılığında, herhalde dar ve katı iş adamı mentalitesinin de payı büyük. Uluslararası siyaseti aynen kapitalist girişimcilik örneği üzerinden düşünüyor gibi. O yüzden, BM’ye de NATO’ya da parayı veren düdüğü çalar (çalmalı) diye bakıyor. Özetle, madem bütçelerinin büyük kısmını “biz” karşılıyoruz, şimdikinden de mutlak surette “bizim” dediğimiz dedik olmalı.
Amerika sırf kendi başına “bütün cihana bedel” kabul edilebilir mi? “Sert” neo-conCumhuriyetçiliği “yumuşak” Demokratların kaybettiklerini bu tür bir “şahlanış”la mı geri getirecek? Çok şüpheli. Gelişen ve çoğalan, çoklaşan yeryüzünde, kimse, ama kimse, çok sayıda ortak bulmadan global iddiasını sürdüremez. Kaldı ki ABD’nin karşısında iki büyük güç daha var. Uzak Doğu’da ve Pasifik’te Çin hızla yükseliyor. Şimdiden dünyanın ikinci büyük ekonomisi. Askerî yatırımları da muazzam. Marksizm-Leninizm, işçi sınıfı, ezilenlerin kurtuluşu vb artık hikâye. Esas olan, “Büyük Çin” milliyetçiliği. Öyle bir milliyetçilik ki, hemen bütün komşuları aleyhine teritoryal iddialarda bulunabiliyor. 19. yüzyılın sonlarında, hızla modernleşen Japonya kendini Beyaz Adama karşı “sarı ırk” mensubiyeti üzerinden Asya halklarının koruyucusu gibi sunmuş; zamanla emperyalist özlemlerine bir “Büyük Doğu Asya Ortak Refah Bölgesi” (Greater East Asia Co-Prosperity Sphere) kılıfı geçirmiş ve bu yayılmacı projeyle İkinci Dünya Savaşına uzanmıştı. Şimdi benzer bir role Çin soyunuyor ve özellikle Güney Çin Denizi’ndeki çeşitli takımadalara ilişkin iddialarıyla olsun, Uluslararası Deniz Hukuku’nu koruma ve kollamakla görevli Daimî Hakemlik Mahkemesi’ni tanımamasıyla olsun, Japonya, Filipinler, Vietnam ve Malezya gibi bütün komşularında endişe uyandırıyor. Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da Rusya, Çin’le mukayese edilebilir bir ekonomik ve teknolojik dinamizme sahip değil. Ama Sovyetler Birliği’nin çökmesinin yarattığı dağınıklığı aşmayı başardı ve dip noktadan çıkışa geçti. Keza, Çin gibi bir tek-parti rejimi değilse de, Putin’in şahsında çok otoriter bir yönetime sahip. Sert, soğuk, katı ve karanlık bir adam. KGB’den başlayan iktidar yolunun sağı solu esrarengiz cinayetlerle, kim vurduya gitmiş muhalif ve gazetecilerle kaplı. Ve bu yönetim de ideolojik meşruiyetini bu sefer Büyük Rus milliyetçiliğini alabildiğine pompalamaktan alıyor; uyuşmuş adelelerini geriyor; Çarların ve Sovyetlerin en kötü mirasına sahip çıkıyor; silâh gücüne dayanarak, kendi sınırlarının çok ötesinde (Suriye’de olduğu gibi) cüretkâr müdahalelere girişiyor.
Denebilir ki Obama yönetimi özellikle Rusya karşısında paralize oldu; Ukrayna’nın üçte birinin doğu yönünden işgali ve özellikle Kırım’a (bütün Karadeniz limanları ve donanma üsleriyle birlikte) zorla el konması ânından itibaren, Putin’ın tırmanan agresifliğini nasıl durduracağını bilemedi; giderek büyüyen bu çaresizlik Suriye’de iyice garip ve vahim boyutlara ulaştı... İyi de, şimdi Obama’nın yerine geçmeye hazırlanan Donald Trump nasıl bir çizgi izleyecek, Avrupa ve Ortadoğu’da Rusya, Doğu Asya’da Çin karşısında? Seçim kampanyası sırasında Trump, özel olarak NATO’nun artık “miadını doldurmuş” (obsolete) olduğunu öne sürmüş; hele teşkilâta olan borçlarını ödememiş bir ülke saldırıya uğrarsa, yardımına koşup koşmamayı iki kere düşüneceğini beyan etmişti (hep o Vakvak Dede -- Uncle Scrooge -- misali cimri iş adamı kafası). Rusya’nın giderek artan bir tehdit olarak algılandığı koşullarda, Trump’ın Putin’i ne kadar beğendiğine ilişkin konuşmalarının (ve Putin’in, Trump’ın NATO kuvvetlerini Rusya çevresinden çekebileceğine ilişkin beklentilerinin) üzerine bir de bu sözler, Avrupa çapında kaygılara yol açmış; seçim sonuçlarının belli olmasından beş gün sonra, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Trump’ı Batı’nın bir kuşaktır en büyük güvenlik sorunlarıyla yüzyüze olduğu ve “herkesin kendi başının çaresine bakması”nın (going it alone) Avrupa için de, ABD için de ciddi bir opsiyon olmadığı noktalarında uyarmak gereğini duymuştu (BBC, 13 Kasım 2016). İş bununla bitmiyor, zira Trump gene seçim kampanyası sırasında “bazı ülkelerin bizim [ABD’nin] nükleer şemsiyemiz altından çıkarılabileceği”nden de dem vurmuş; bu bağlamda özellikle Japoınya ve Güney Kore’ye işaret etmişti. Bu tür demeçlerden dehşete kapıldıkları için Hillary Clinton’ı desteklemeyi tercih eden kıdemli bazı Cumhuriyetçiler, şimdi umutlarını, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin daha tecrübeli mensuplarının Trump’ın aklını başına getirmesine bağlıyorlar (New York Times, 12 Kasım 2016).
Evet, bütün bu veriler ışığında Trump nasıl yaklaşacak önündeki en büyük dünya sorunlarına? Bir türlü aşılamayan ekonomik bunalıma karşı izlemeye söz verdiği himayeci, içe kapanmacı, yerli istihdamı arttırmaya yönelik, bu uğurda uluslararası serbest ticaret anlaşmalarını feshetmekten dahi çekinmeyeceğe benzeyen neo-merkantilist çizgi, şimdiden Senato’da “kendi” partisinin artan muhalefetini tahrik ediyor (“kendi” sözcüğünü tırnak içine aldım, çünkü olanca popülist demagogluğuyla Trump’ın tam ne kadar Cumhuriyetçi olduğu ayrı bir tartışma konusu). Bu engelleri aşıp aşamıyacağı bir yana, belki şu daha da önemli: bu görece izolasyonist (infiratçı) paradigma, dış ekonomik ilişkiler alanından doğrudan doğruya dış politikaya da mı yansıyacak? Dolayısıyla Çin ve Rusya ile boyölçüşmekten vazgeçip üçlü bir “ortak yönetim”i, bir tür condominium’u mu benimseyecek Trump? İki dünya savaşı arasındaki yıllarda İngiltere ve Fransa’nın Faşizm ve Nazizm karşısında kapıldıkları “yatıştırmacılık” (appeasement) hayalinin bir benzerine mi kapılacak? Yoksa direnecek mi, hem Pasifik’te, hem Ortadoğu’da, hem Avrupa’da? Diyelim ki tekrar “şahlandırdı” Amerika’yı; kime sallayacak kılıcını, küçük ülkelere mi, bugünün tırmanan süper devletlerine mi? 1938’de Munich Konferansında Çekoslovakya’yı Hitler’e satmaktan utanmayan Chamberlain ve Daladier’lerin yolunu mu, 1940-41’den itibaren Büyük İttifakın (The Grand Alliance) zaferine önderlik eden Roosevelt ve Churchill’lerin yolunu mu izleyecek?
Kuşkusuz burada Türkiye için de ciddî bir problem söz konusu. ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ilişkin bütün haksız tavır ve uygulamalarına karşı, son zamanlarda ne idüğü belirsiz bir Avrasyacılık hülyasınca alternatif gösterilen Şanghay Beşlisi’nin başını, yukarıda anahatlarıyla anlatmaya çalıştığım türden bir Çin ve bir Rusya çekmekte. Dolarsız ticaret olsun varsın, ama ondan ötesini ummayalım. Trump’a gelince... Faraza 2018’deki yeni bir Ortadoğu “Münih”inde bu sefer Türkiye’yi Putin’e satmasın, yeter.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024