Kemal CAN
“Gittiler, gidiyorlar ve geliyor gelmekte olan” ruh hali, giderek sıklaşan dalgalanmalara rağmen hâlâ etkili. Muhalefet liderleri bu duyguyu tedavülde tutmak için pek bir şey yapmadan, durumun devam ettiği konusunda ısrarcı. Muhalefet tabanının önemli bir kısmı ise hissin dağılmaması için kimi zaman saldırganlaşabilen bir kararlılığı korumaya çalışıyor. Olması gereken hatta olmaya başlayan konusunda çok yüksek iddialar ileri sürülüyor. Bazen vatandaşın tutulan nabzı, bazen iktidarın sarsak hamleleri, geri döndürülemez bir sürecin başladığına kanıt gösteriliyor. Ancak iddiaların yüksekliği, “olacak olandan” bu kadar emin olanlara has bir huzur ve güven yaratamıyor bir türlü. Her şeyden önce, “gelmekte olanın” gelme zamanına ilişkin belirsizlik, en önemli tereddüt kaynağı. Bir taraftan “sizin için daha iyi olur” denilerek, iktidarın erken seçime razı edilmesi mümkün görülüyor. Diğer taraftan da her gün “baskın seçim” emareleri toplanıyor. Hem memleketin ve vatandaşın bir dakika bile dayanamayacak hale geldiği söyleniyor hem seçmene “sandığı bekleriz, siz de bekleyin” deniliyor. İkisi birden isabetli olabilir mi sizce? Sonra seçim takvimi meselesi, yine “yaparsa Bahçeli yapar” diye bağlanıyor.
Gelmekte olanı getirecek olanlar konusunda da tam bir iç rahatlığı yok. Sandıkta iktidara dersini verecek seçmenlerden bahsediliyor ama içlerindeki “güvenilmez kalabalık” hakkında farklı tezler ortaya atılmaya da devam ediliyor. Haklı sayılabilecek -en azından dikkate alınması gereken- endişelerden (endişelilerden) söz edenler bir tarafta, güvenilmez ve irrasyonel yığınları işaret edenler diğer tarafta. Herkesin haklı olduğu taraflar var aslında. Ancak bu güvenilmezliği yaratan kütlenin hacmi, belirleyiciliği ve kimin tarafından yönetildiği/yönetilebileceği tartışmaya açılınca durum iyice karışıyor. Endişeliler veya ikna olmazlar, kimi dinler, ne söylenirse dinler ve ne kadar dinler meselesi, tereddütlerin hatta giderek sertleşen tartışmaların konusu oluyor. Mesela, faize bulunmuş kılıflara senelerdir aşina olan muhafazakârlar, iktidar “nas’tan ayrıldığı” için mi muhalefete geçer yoksa her durumda kendisinin kaybettirildiğini anlayarak mı? Hamaset sosunda yalan ve talanın zirve yaptığı bir atmosferde, iktidarın milliyetçiliği eksik bırakması mı mesele olur, kendine kalkan etmesi mi? Cevaplar karışıp sorular da artınca, huzur muzur kalmıyor tabii.
Bir başka tereddüt alanı, kurulan oyunlar, komplolar ve bunlardan sakınma stratejileriyle ilgili. “Bunlar ne yapmak istiyor?” O da yetmez: “Bunlar bize ne yaptırmak istiyor?” Sokağa çekmek, dişine göre aday belirlemek, gündemi değiştirmek ve daha bir sürü dümen. Bu kadar oyun kurulduğuna, tezgah döndüğüne inanınca kimse kendini güvende hissedemez elbette. “Artık kimse bunları yemiyor” denilen konularda, işi gücü bırakıp aynı saçma savunma gayretine geri dönülüyor. “Terörist çalıştırıyorlar” diyene, “Tut kulağından at içeri”, “Sokaktan süpürürüz” tehdidine “Biz çıkmıyoruz ki” cevabı vermekte sakınca görülmüyor. Sanki hiçbir suçsuz atılmadı içeriye, sanki her sokağa çıkan süpürülmeyi hak ediyormuş gibi. Yapabileceklere önlem üretmekten yapılana laf etmeye imkan kalmıyor. Galiba karışık olan bir şey yok, öyle düşünme hevesi var aslında. Açıldığına inanılan çukurlara göre adım atmak kolay değil, bu güzergah güvenle yürünecek yola benzemiyor. Geçen gün televizyonda bir muhalefet sözcüsü, “Ne olmadığımızı anlatmaktan yapacaklarımıza sıra gelmiyor” diyor. İki cümle sonra sunucuya dönüp, “İnanın halkın gündeminde bunlar yok” diye ekliyor. O zaman bu tartışmalar kimin fazlasını ya da kimin eksiğini gösteriyor?
Gelmekte olduklarını söyleyenlerin, kendilerine ve birbirlerine güvenleri konusunda da derin tereddütler yaşanıyor. Bayramlarda görmeye alışık olduğumuz nezaket ziyaretlerinin, süreklileşmiş versiyonunu izliyoruz. Tekrar turlarına başlanan ikili temasların yaşanmadığı gün yok neredeyse. Beraberlik mecburiyetinin idraki konusunda kimsenin artık fazla şüphesi kalmadı. Ancak muhalefetin başarılar listesinin başında hâlâ tutuluyor. Tamam başardılar, eksikli filan ama yan yana duruyorlar. Fakat kulislere yansıyanlar, bu yakınlığın ve muhabbetin pek de derinleşmediği, liderlerin sanıldığı kadar çok şey konuşup tartışmadığı yolunda. Birlikte görünme işi, bir tereddüt başlığı olmaktan çıkmış ittifak resimleri albümünü büyütmekten ileri gitmemiş. Halkın önüne çıkıp anlatmadıkları “gelecek” hakkındaki hesaplar açısından ise her teşkilatının içinde büyük bir hareketliliğin başladığından söz ediliyor. Birlikte yürüyüp bambaşka şeyler kazanma arayışı sanılandan daha etkili. “Daha zaman var” denilen “sonrasının”, şimdi yapılan her şeyi yönetmeye başladığı anlatılıyor. Muhalefet aktörlerine güvende en sağlam durmaya çalışanlar bile bu örtülü karmaşadan tedirgin oluyor. İnkâr, çok kullanışlı ama riskli bir seçenek sonuçta.
“Geliyor gelmekte olan” iddiası etrafındaki tereddütler konusunda başka başlıklar da çıkartmak mümkün. Ancak yukarıda sayılan dört maddenin kapsamı da hiç dar değil. Zamanını bilemiyorsun, belirlemek konusunda bir çabaya niyetin yok, hemen olması gerektiğini söylüyorsun, “artık dayanılmaz” diyorsun ama beklemeye razısın ve herkese bunu öneriyorsun. Geleni getirecek, gideni götürecek olana tam güvenemiyorsun, onların sana güvendiğinden emin değilsin, bu açmazı pazarlıkla aşmayı umuyorsun. Yürünecek yola kurulan tuzaklarından endişelisin, mayınlara basmamak için sıçrarken bazen başkalarının bazen kendi kazdığın çukurlara düşüyorsun, iftiracıya savcı muamelesi yapan olduğunu fark edemiyorsun. Gidilecek yol için ortaklarınla toplu bilet almamamış daha rezervasyon bile yaptırmamışsın, tutulmamış otobüste koltuk kavgası yapıyorsun. Sonra: “Geliyor gelmekte olan”. Gideni bırakmaya karar vermişlerin tutumuna bağlı olarak belki de olur. Ancak böylesi boşluklar bırakıldıkça emin olamayanlar da tereddüt etmeye devam ederler. “Muhalefete muhalefet edenlere” muhalefet etmekte kararlı, muhalefetin gayet de başarılı olduğunu imanla savunanların bile “moral bozulmasından” tedirgin olmalarını saklayamaması bu yüzden belki. Her şey mükemmel işliyorsa neden gerginsiniz bu kadar?
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025