Kemal CAN
Polisiye, sinema ve televizyonda hayli eski, müşterisi kalabalık bir tür. Alanın aşırı genişlemesi ve giderek çeşitlenen yüksek talep nedeniyle, bir sürü alt kategorisi de çıkmaya başladı. Bu türün popüler ürünleri öyle bir kitleselliğe ulaştı ki, çoğu hikayenin geçtiği ABD’nin hukuk -hatta teknik işleyiş- mevzuatı, bütün dünyadaki insanlar tarafından kendi ülkelerinden daha ayrıntılı biliniyor. Tersi örnekler (yolsuzluk hikayeleri) çoğalsa da, ağırlık hâlâ suçluların peşindeki özel kahramanlarda. Kaba popüler örneklerin büyük çoğunluğunda, güvenlik görevlilerinin bürokratik veya yasal engellerle karşılaşması da, çok başvurulan klişe olmaya devam ediyor. Seyircinin dizinin yıldızıyla kurduğu duygusal özdeşlik, suçluları yakalamak veya ortadan kaldırmak konusunda kahramanın ayağına dolanan engellerden hoşnut olmamasına neden oluyor. Bu engellerin bir kısmı politik etkilerle kirlenmiş amirler, organize olmuş karanlık güçler olarak gösterilse de “hukuk” engeli azımsanmayacak bir yoğunlukta. “Suçlulara” saklanacak delikler yaratan “haklar” ve onları temsil eden “güvenilmez” avukatlar sık başvurulan negatif örnekler olarak çiziliyor.
Dizi ve filmlerdeki -polis- güvenlik güçleri için istenen (göz yumulan) “yetki aşımının”, zaman zaman şiddet kullanımının, haklar ve yasalarla sınırlanmamış “cezalandırma” fütursuzluğunun gerçek hayattaki karşılığı, bu kurgu hikayelerdeki gibi değil. Kurgu hikayelerde polisin suçluyu hemencecik derdest etmesini engellediği için gıcık kapılan yasal sınırlar, aslında günün birinde herkesin başına gelebilecek korkunç şeyleri önlemek için. Yıllar süren mücadelelerle geri kazanılmış haklar. “Güvenliğinin sağlaması” için güç ve şiddet tekelini devlete devreden vatandaşın, bu güç karşısındaki yalnızlığını ve savunmasızlığını çözme çabası, insan hakları mücadelesinin özünü oluşturuyor. Güvende hissetmek için verilen yetkilerin, zaman içinde en büyük güvenlik tehdidine dönüşmesi ihtimali, güvenlik güçleri ile vatandaşlar ilişkisindeki yasal sınırları çiziyor. Bu, süreklilik kazanmış ve kolay bitmeyecek bir kavga aslında. Türkiye’de bir kesimin çok uzun süredir bildiği ama son beş yılda daha geniş bir kesimin yaşayarak öğrenmeye başladığı bir süreç işliyor: İktidar sahipleri neyin –veya kimlerin- güvenlik sorunu olduğuna karar veriyor, bu çerçeveyi dayatarak (köpürterek) güvenlik aygıtını nitelik ve nicelik olarak büyütüyor, daha baskın hale getiriyor. Güvenlik aygıtı etrafındaki tartışma da, güvenliği sağlama yeterliliğinden çok güvenlik gerekliliği üzerine inşa ediliyor.
Dünyada (özellikle Batı’da) 11 Eylül sonrası oluşan -biraz da pompalanan- “güvenlik kaygısı” eşliğinde, büyük kalabalıklar güvenlik güçleri karşısında birçok haklarından epey geriye çekilmeye ikna edilmişti. Örneğin, bütün kamusal alanların kameralarla gözetlenmesi konusundaki güçlü itirazlar artık neredeyse hiç duyulmaz oldu. Hatta özel hayatın korunması isteğinin yerini, yeterli ve etkili gözetleme yapılması talepleri aldı. Türkiye, demokratik deneyimindeki zayıflık dolayısıyla, her zaman “güvenlik devleti” olmaya daha yakın olarak tanımlanabilir. Bütün tersi iddialara rağmen, milletinin hizmetinde bir devlet yerine, devletine sadık vatandaş (bunu sıkı denetlemesi gereken kolluk) bu memleketin daha güncel meselesi oldu. Bu yüzden, ister devletin en tepesindekiler ister sokaktaki adam, hoşuna gitmeyen bir durumla karşılaştığında basıyor “vatan haini bunlar” etiketini. Bunun devamı özgürlük-güvenlik dengesinin bozulması ve herkesin daha çok gözetim altına alınması, çoğunluğun da buna razı olması. “Allah’ın lütfu darbe girişimleri” de yüksek bahane ifrazatına neden oluyor. Memleketin en az yarısının hain, terörist, suçlu görüldüğü, gösterildiği bir zeminde, sürekli ve büyüyen güvenlik ihtiyacını öne sürmek için fazla uğraşmak gerekmiyor.
Yapılan araştırmalarda insanların kaygı duydukları konular arasında “güvenlik” meselesi hızla irtifa kaybediyor görünse de, iktidar sahipleri açısından durumun ehemmiyeti azalmıyor. Beş yıl önce yasalaşan iç güvenlik paketiyle polisin yetkileri aşırı genişletilmişti. Mevzuat düzenlemeleri yanında, dev bir sektöre dönüşen “özel güvenlik” personeli de, giderek gündelik hayatın önemli bir parçası haline geldi. İnsanları coplayan, kelepçe takan, polisçilik oynamaya kalkan hatta otobüslerde şortlu kadın tekmeleyen özel güvenlikçiler görmeye başladık. Erdoğan yıl başında Şehir ve Güvenlik Sempozyumu’nda şunları söylemişti: “Artık şehirlerimizin güvenliğini sadece kolluk gücü ile sağlayamayacağımız bir duruma gelmiş durumdayız. Her ülke ve toplum kendi ihtiyaçlarına uygun çözümleri kendi üretmelidir.” Anlaşılan bu ülkenin bulduğu çözümlerden biri de, nostaljik bekçilik müessesesi. Bekçiler son derece muğlak yetkilerle daha korunaklı yasal çerçeveye alınırken, karşısındaki vatandaş bir adım daha geriye çekilmeye zorlanıyor. Kılcallara doğru yayılan “devlet gözü” büyüyor. Üç aylık kurslarla müdahale imkanı da alan bekçiler, canlı kameralar halinde ortalığa salınacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Anadolu Medya Ödülleri Töreni’nde, “Ülkemizin ve milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma içinde olması gereken dönemde içindeki nefreti kusanlar mı var? Hemen bunları belirleyip sokağa çıkmaz hale getirmeliyiz” diyor. Bu sözler, resmi, gayriresmî güvenlik aygıtının yasal ve fiili olarak genişletilmesiyle beraber düşünülünce endişe artıyor. Mevcut kolluk ve hatta yargı karşısında zaten iyice çaresiz ve savunmasız bir alana kıstırılmış olan vatandaşlar, hizmet kılığında yeni güvenlik çemberleriyle kuşatılıyor. En önemli özgürlük kısıtlamaları “sizin güvenliğiniz için” yalanıyla kabul ettiriliyor. Mahkemenin avukatları sanık için tehdit gördüğü, Cumartesi Anneleri’nin turistleri rahatsız ettiği gibi iddiaların kolayca dile getirilebildiği günlerden geçiyoruz. Şimdi güvenlik aygıtını bekçilerle genişleten iktidarın, kendisi için bir savunma gücü yaratmaya çalışıp çalışmadığı tartışılıyor. Elbette meseleye bu açıdan da bakılabilir. Ancak 260 bin polis, 180 bin jandarma, 50 bin korucu, 500 bin askerin güvenlik açığının, 30 bin bekçi ile nasıl kapatılacağı çok tartışmalı. Bu, kamu güvenliği için de iktidarın kendi güvenliği için de böyle. Sayısı iyice artırılmış olan mevcut kolluk gücüne, 1,5 milyon sınırına yaklaşan özel güvenlikçileri ve giderek büyüyen elektronik takip sistemlerini ekleyince, “güvenlik cenderesinin” -özgürlük sorunu olmanın yanında- kendisinin bir güvenlik sorunu haline dönüştüğü görülüyor.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025