Melih ALTINOK
Demokrasinin kurumsallaştığı ülkelerde hükümet devlet demektir. Bu ülkelerde devletin, yani hükümetin, müdahil olmadığı alan yoktur. Hükümet muktedirdir. Askerî ve sivil bürokrasinin fiili özerkliği olmadığı için memleketteki her türlü resmî uygulamanın siyasi ve hukuki faturası hükümetlere çıkartılır.
Biz de ise Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri bir devlet vardır bir de onun resmî ideolojisinin uygulayıcısı konumundaki hükmet.. Hükümet halkın oyuyla seçilse de, devlet aygıtının temel paradigmalarına bulaşmadan memur edildiği yol, su, elektrik işlerine bakar.
Hükümet seçimde beyefendi, barajda müteahhit, siyasette ise yalnızca bir taşerondur.
Hâl bu olunca ülkedeki sessiz sedasız ahalinin ve muhalif kesimlerin algısında da hükümet devletten ayrı değildir. Ama bu yekpare yapıda asıl olanın “devlet baba” olduğu tartışılmaz.
Devlet aygıtı, her alanda elini tuttuğu, kılıfına uydurarak “Allah kelamı” niteliğinde tavsiyelerde bulunduğu siyasal (aslında imar-iskân) iktidarını bazen beceriksizlikle itham eder. Gemi bizzat eline alır. Bizler de buna darbe deriz.
Bu temsili (hakikaten temsili) demokrasi-darbe sarmalı derinleştikçe, halktaki siyaset kurumuna karşı güvensizlik, onu ciddiye almama hali de müzminleşir. Siyasi partiler, parlamento işe yaramaz, kişisel istikbal hırsıyla yanıp tutuşan sahtekârların cirit attığı mecralar olarak zikredilir.
Devletin ideolojik aygıtı konumundaki kültür endüstrisi de bu paradigmayı kuvvetlendirir. Muhalif olma iddiasındaki üniformasız sanatçılar, yazarlar, gazeteciler de “din simsarı imam”, “cahil halk”, “güvenilmez siyasi” arketiplerini tekrar tekrar halka empoze ederek resmî ideolojiye hizmetlerini sürdürürler.
Tüm dünyada hatta kısa bir süredir Arap coğrafyasında bile etkisini hissettirmeye başlayan küreselleşmenin de etkisiyle günümüzde bu yapıda çatırdamalar başladı.
2002 yılında büyük bir oy oranıyla hükümet kuran AKP muktedirleşeceğine dair sinyaller verdi.
Statüko da boş durmadı elbette. Darbe planlarıyla asrısaadet günlerine geri dönüş için hazırlıklara başladı. Olmayınca da, tıpkı AİHM’ deki Hrant Dink davsında yapılan savunma gibi, bürokrasisi aracılığıyla sabotaj faaliyetlerine soyundu.
Gelin görün ki, halen eskinin muhalefet refleksleriyle hareket etmekte ısrarcı olan “çağdaş muhalefet” ve solun genişçe bir kesimi bu süreci okuyamadı. Kimileri de vasat bir perspektifle oturdukları (ya da oturtuldukları) muhalefetin kral koltuğunun konforunu terk etmemek için gözlerini kapadılar. Böylece de muktedirliklerine halel gelen askerî ve sivil bürokrasinin demokrasiye karşı hamlelerindeki gerçek tehlikeyi es geçtiler.
İşte bugün yine aynı hatalı pozisyonlarını koruyorlar.
Nasıl YSK bürokrasinin skandal kararını siyasal iktidara fatura ederek hem makul muhalifliğinin gereğini yerine getirip hem de askerlik bile yapmayan kişileri aday gösterme (bkz. ÖDP PM üyesi Mahmut Memduh Uyan’ın açıklamaları) beceriksizliklerinin üstünü örtmeye çalıştılarsa, şimdi de internet sansüründe AKPfobi kurtarıcısına sarılıyorlar.
Son icraatları, 80 yıllık darbe rejiminin yasakçı-denetçi parametrelerini yaşama geçirmekten başka bir anlama gelmeyen BTK bürokratlarının yediği herzeyi, beş on yıldır yürütmeyi yürütmeye çalışan siyasal iktidarın gizli ajandasındaki bir çentik noktasına indirgiyorlar. Şeriat paranoyalarını dillendiriyorlar.
Yine hedef saptırıyorlar. Yine yanlış odağa muhalefet ediyorlar. Yine sorunun üstünü örterek hürriyetimizi başka bahara erteliyorlar.
BTK’nın internet filtresi uygulaması, “Milli Güvenlik Devleti” algısının yurttaşları sokağın yanı sıra haberleşme, iletişim vb. alanlarda da kontrol etme gibi klasik politikalarının bir tezahürüdür.
Zincirlerinden kurtulmuş özgürlükçü muhalefete düşen bu saçma sapan sansüre sonuna kadar karşı çıkmak, “internetime dokunma” demektir. Ancak bu propagandayı siyasal iktidarın “hayatı muhafazakârlaştırması” türünden argümanlarla yürütmek çözüme değil, tam aksine çözüm merciini etkisizleştirmeye hizmet eder.
Referandum sonrası hükümet HSYK listelerinde bürokratlara iltimas geçince “yetmez ama evet” dediğimiz halde ilk ve en sert tepki veren özgürlükçü solcular, demokratlar ve liberallerdi.
Şimdi de hükümete, ülkenin politik atmosferinin içinde bulunduğu dönüşüm sürecini sekteye uğratmaya çalışan statükocu devlet aklının uygulayıcısı bürokrasiye, tabanın da taleplerine uygun olarak bir neşter atması gerektiği, aksi halde suça ortak olacağını hatırlatmalıyız.
Farkındayım, onlarca yıldır liselerde kız öğrencilerin etek boylarının kontrol edildiğini 2002’en sonra fark edenlere, siyasal iktidarı, muktedir olmaya başladığı için değil, muktedir olmaya yeterince cesaret edemediği için eleştirdiğimizi anlatmamız çok güç.
Zaten boş verin de. Biz işimize bakalım, seçim öncesinde hürriyetlerimize daha sıkı sahip çıkalım. O halde bir kere daha:
AKP uyuma, statükonun bürokratlarına uyma! Bütün iktidar sivillere!
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019