Sezin ÖNEY
Türkiye’de artık, seçim dönemleri bir nevi “afyon” görevi görüyor. Zira seçim döneminde kızışan politik kampanyalar, “demokrasi illüzyonu” yaratıyor.
Medyada, sanki ortada ciddi bir “siyasi bir tartışma” varmış gibi bir hava esiyor. Medyanın ne kadar politize olduğunu, dolaylı sansür ve otosansürün medyayı nasıl avucunun içine aldığını, medyatik siyasi tartışmaların da “dar alanda kısa paslaşmalar” şeklinde geçip gittiğini unutuyoruz.
Son yıllarda, ama özellikle son bir yılda yasalaşan “terminatör kanunların” varlığını görmezden geliyoruz. “MİT Yasası”, “Makul Şüphe Yasası” olarak bilinen ve gözaltı- tutuklamaları çok daha kolay hâle getiren 6572 Sayılı Kanun, “İnternet Yasası” ve tabii meşum “İç Güvenlik Yasası”.
Sadece İç Güvenlik Yasası bile başlı başına, bir ülkenin demokrasisini yok edecek sertlikte bir kanun. Seçimler açısından bakarsak; bu yasanın, valilerin, hâkimiyet alanları içinde hem savcı, hem güvenlik güçleri komutanı, hem istihbarat şefi konumunda davranabilmelerini sağlayacak düzenlemeler içerdiğini anımsatalım.
Bu kanunların olduğu ülkede, nasıl olup da, adil ve şeffaf bir seçim sürecinden bahsedebiliriz?
Afyonu çekip, “sandık, umutmuş” gibi yapıyoruz ama seçim sonuçları, birçok kişi için sürpriz olacak gibi. Şu an benim gördüğüm siyasi tablo değişmez ve seçimlere aynen yansırsa, sandıktan statüko çıkacak.
Aslında aksi olursa şaşırmak lazım; zira, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi artık bir “sisteme” dönüşmüş durumda. Tıpkı Rusya’da Putin örneğinde olduğu gibi, tek bir kişi, güçlü bir liderden değil, onun şahsında somutlaşan bir “sistemden” bahsediyoruz. Rusya’daki “Kremlin Sistemi” ise, Türkiye’deki de “AK Saray Sistemi”.
Rusya’daki gibi Türkiye’de de, en tepeden tüm ülkedeki tabana yayılan “Güçlü lidere odaklı” bir ideolojik kenetlenme sözkonusu. Ve bununla beraber, “destekleyenin kazandığı” yatay bir örgütlenme de var.
Ancak, Rusya’dan farklı olarak Türkiye’de “tam teşekküllü popülist sisteme” dönüşmüş bir siyasi düzen ile karşı karşıyayız. Putin, “Rusya devletine” dönüşebildi. Erdoğan ise, toplumun kendisine karşı olan yarısı nedeniyle, “devletin sembolüne” dönüşemiyor; Türkiye’de popülizmin hâkimiyeti de bundan kaynaklanıyor.
Popülist sistem, “stand-up” performansları gibi politik konuşmaların yapılması ve her şey “sözler”, “atışmalara”; konuşmalarla yaratılan “kutuplaşmaya” dayalı.
Popülizmin odağında, “lider” var. Sahneye çıkıp yaptığı konuşmalarla, kalabalıkları, seçmenleri kendinden geçiriyor. Lideri, ya seviyor ya da ondan nefret ediyorsunuz. Sadece sistemin odak noktasında olan liderin değil, siyasette var olan, var olabilen popüler liderlerin kitleleri de, birbirlerine “bizden veya onlardan” gözüyle bakıyor.
Popülist sistem, zaten “bizler ve onlar” anlayışı ile yaşıyor. “İyi bizim taraf”, “kötü onlara karşı”.
2014-15’teki iki seçim de, popülist sisteme dönüşümün yaşanma süreçleri olduğundan, normalde olmaları gereken “ruh hâlinde” geçmedi. Yerel seçimlerde gündem “Erdoğan” idi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de.
Özellikle, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri, “halkın lideri, cumhurbaşkanı seçiliyor” algısıyla, son birkaç yıldır rezidans (veya Saray) inşası gibi yükseldikçe yükselen bu popülist sisteme dönüşümün tamamlandığı asıl dönüm noktasıydı.
Şimdi gene, ana gündem maddesinin, “Erdoğan” olduğu bir seçime yaklaşıyoruz.
Erdoğan karşıtlığı veya desteğinin gündemini belirlediği seçimler de, hep bir referandum havasında geçiyor; sonuçları da, Erdoğan’ı sevenler ve sevmeyenler arası bir oylamanın “gerçekliğini” yansıtıyor.
Yaklaşık yüzde 45’lik bir kitle, “liderini” koruma altına almış gözüküyor. Erdoğan’ı benimsemeyenler ise, bir sürü farklı partiye bölünmüş durumda.
Bu tablo sürer ve seçimlerden statükonun tescili çıkarsa, bu ülkede zaten can çekişen siyaset, komaya girecek gibi gözüküyor. Sadece Erdoğan’a değil, birbirlerine de seçim boyunca ağzına geleni söylemiş politikacıların oluşturduğu bir Meclis’ten ne bekleyebiliriz çatışma dışında?
Demokratik bir minimumda buluşan kitleler olmadıkça da, Rusya’nın popülist hâli düzen sürer gider.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024