Akdoğan Özkan
NATO üyelerini yeteri kadar savunma harcaması yapmadığı için daha önce sert bir şekilde eleştiren Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski Başkanı Donald Trump’ın, yeniden seçilmesi halinde İttifak üyesi ülkelerin gayrisafi yurtiçi hasılalardan (GSYİH) silah sanayine ayırdıkları payı yüzde 50 oranında artırmayı planladığı bildirildi. Bir diğer deyişle, Trump, ABD’nin on yıl önceki NATO zirvesinde ittifak üyelerine yüzde 2 olarak dayattığı payı yüzde 3’e çıkarmayı planlıyor.
The Telegraph gazetesinin eski Başkan’a yakın kaynaklara dayanarak geçen cuma aktardığı habere göre, zaten epeydir böyle bir plana yakın durduğu hissedilen Trump’ı iyice cesaretlendiren, geçen ay Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ile New York’ta yaptığı görüşme oldu. Duda, NATO’ya yönelik arttığını düşündüğü -başta Rusya olmak üzere- tehditlere karşı savunma harcamalarının ittifak genelinde artırılarak GSYİH’ların yüzde 3’üne çıkarılması gerektiği yönünde epeydir çağrıda bulunuyordu.
Soğuk savaştan bu yana harcamalar
Aslına bakılırsa, NATO üyesi ülkelerin toplam askeri harcamaları en son 1989 yılında GSYİH’larının yaklaşık yüzde 3’ü civarındaydı. Berlin Duvarı’nın yıkılması ve SSCB’nin çözülüşüyle birlikte Soğuk Savaş teknik olarak sona ermiş ve ABD önderliğindeki sağ liberal kamp zaferini ilan etmişti. “Komünizm yenilgiye uğratılmıştı.” Dolayısıyla, silahlara daha az ihtiyaç duyulacak bir geleceğin kapısının aralandığına inanılıyordu. 1998 yılına geldiğimizde, NATO üyesi ülkelerin askeri harcamaları GSYİH’larının yaklaşık yüzde 2’si civarına gerilemişti. Lağvedilen Varşova Paktı üyesi pek çok ülke de zaman içinde NATO’ya girdi. 2017 yılı sonunda bu oran yaklaşık yüzde 1,45’e kadar indi.
Bir diğer deyişle, askeri harcamalar Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından geçen yaklaşık 30 yıllık bir süre sonunda NATO üyelerinin devlet bütçelerinde artık yarı yarıya yer kaplar olmaya başlamıştı.
Bu dünyanın geneli için “iyi haber” olarak değerlendirilse de silah endüstrisinden GSYİH’sına her yıl en az 30 milyar dolar civarında katkı aktaran bir ülke (ABD) için “kötü haber” niteliği taşıyordu. Soğuk Savaş bitmişse de Beyaz Saray barışın pek “tadının olmadığını” düşünmeye başlamıştı.
“11 Eylül” denilen hadise rakamlardaki bu “tatsız” gerilemeyi tersine çevirme açısından bir dönüm noktası oldu. 11 Eylül Saldırıları ile birlikte ABD hem kendisi hem de NATO için askeri harcamalarda yeniden gaza basma ihtiyacı hissetti. 2001 yılı ABD’nin savunma harcamalarını yeniden ciddi oranlarda artırmaya başladığı bir milat oldu.
Aslında, askeri harcamaların GSYİH içindeki payı açısından ABD, NATO ittifakı içinde 1949 yılından bu yana başı çekiyordu. Ancak ABD ile onu takip eden ülkeler arasındaki fark 11 Eylül 2001 Saldırıları akabinde iyice açılmaya başladı. 2003 yılındaki Irak işgaliyle de Washington, NATO’daki müttefiklerini “lafı bırakıp gaza basmaya” davet etti. Müttefikler bu konuda yeterince “proaktif” ve “premptive” değillerdi ve geriden geliyorlardı.
Yüzde 2 hedefi veriliyor
ABD ve onun NATO müttefikleri açısından Soğuk Savaş sonrası belki de en önemli dönüm noktası, 2014 yılı olmuştu. 2018 yılında yine bu köşede kaleme aldığım “Yeni Soğuk Savaş'ın eşiğinde NATO'yu düşünmek” başlıklı yazımda kapsamlı şekilde yer verdiğim üzere, o yılın 4-5 Eylül tarihlerinde Galler’de yapılan NATO zirvesinde ABD, üye ülkelerden askeri harcamalarını on yıl içinde GSYİH’larının yüzde 2’sine getirmelerini istemişti. ABD’nin müttefiklerine dış politikalarını kendilerine teslim etmek kaydıyla NATO şemsiyesi ile sunduğu “güvenli alanın” bir bedeli vardı, alooooooo! Bu bedel ödenmeliydi.
Ancak 2018 yılına geldiğimizde yüzde 2 hedefini tutturup geçen sadece dört ülke olmuştu: Yüzde 3,57 oranına sahip ABD’yi dışarıda bırakırsak da aslında 3 ülke vardı Yüzde 2,36 ile Yunanistan, yüzde 2,12 ile İngiltere ve yüzde 2,08 ile Estonya. Bu ülkeleri yüzde 1,99 ile Polonya, yüzde 1,80 ile Romanya ve yüzde 1,79 ile Fransa izliyordu.
Bunlar, yukarıda da belirttiğim gibi GSYİH’sı içinde askeri harcamalarının oranı en yüksek olan NATO ülkeleri idi. Dolayısıyla ABD diğer 24 üye ülkenin de keselerinin ağzını iyice açmalarını ve askeri harcamalarını bir an önce GSYİH’larının yüzde 2’sine çekmelerini istiyordu.
Bu oran temelinde NATO ülkeleri arasında 2017 sonu itibarıyla yapılan sıralamada Almanya yüzde 1,24 ile 17nci, Türkiye ise yüzde 1,48 ile 13ncü sırada yer alıyordu.
Kısacası, GSYİH'nın en az yüzde 2'sini savunmaya harcama hedefi konusunda NATO'nun tüm üyeleri aynı hızda adımlar atmıyordu. 2023 yılındaki NATO tahminlerine bakılırsa, ABD'yi dışta tutarsak, İngiltere, Polonya, Estonya, Litvanya, Yunanistan, Macaristan, Finlandiya, Letonya, Slovakya ve Danimarka’nın da bulunduğu yalnızca 10 ülke bu oranda bir harcama yapar hale gelmişti. Belçika ve İspanya yüzde 1,2 oranında harcama yaparken, GSYH'ye oranla savunmasına en küçük bütçe yüzde 1 ile Lüksemburg olmuştu. Yüzde 3’ten fazla harcama yapan ülkeler Polonya, ABD ve Yunanistan ile sınırlıydı.
Bu arada 2017 sonu itibarıyla NATO ittifakı üyesi 28 ülkenin toplam askeri harcamaları 917 milyar dolar idi. Bunlardan dördü yüzde 2 hedefini tutturmuş ve ekstradan 46 milyar doları daha silahlanmaya yatırmıştı. Eğer geri kalan 24 ülke de askeri harcamalarını mevcut seviyelerden GSYİH’larının yüzde 2’si gibi bir orana çıkartabilmiş olsalardı, toplamda yaklaşık 150 milyar dolara ulaşan bir fazla yaratılmış olacak ve tabii bu rakamının büyük bölümü Amerikan menşeili silah şirketlerine gidiyor olacaktı.
Ama NATO üyelerinin bu artışı kendilerine ve vatandaşlarına meşru gösterebilmeleri için ortada bir “tehdit” olması lazımdı. Öyle, “ortada fol yok, yumurta yok” iken bu ülkeler sırf “büyük patron” istedi diye fazladan kolayca para harcamak istemiyor, çaktırmadan ayak diretiyorlardı. Ortada tehdit filan yoktu. Avrupa’ya yönelik tehdidin arttığına kendilerini olmasa da en azından vergi mükelleflerini ikna etmeleri lazımdı.
Yüzde 3’ün yolu nasıl yapıldı?
Gerçi 2017 yılında yine bu köşede yer alan “NATOcalypse Now?” başlıklı yazımda, ABD’nin “tehdit” fabrikasyonu doğrultusunda giriştiği hareketliliği aktarmıştım. ABD, bir yandan NATO’yu genişletme planları yaparken, bir yandan da NATO’nun doğu sınırlarına ilk defa süreklilik arz eden bir şekilde asker konuşlandırmaya başlamıştı. 1949’da 12 olan üye sayısı 2024’te 32’ye dayanacaktı. ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez Doğu Avrupa’da bu ölçülerde artırdığı askeri haraketliliği söz konusu yazıda detaylarıyla aktardıktan sonra, “bölgedeki NATO temelli asker konuşlandırmalar bizi yeni bir Soğuk Savaş’a mı yoksa yeni sıcak çatışmalara doğru mu götürüyor, bunu bilmemiz şu aşamada mümkün değil,” şeklinde bir ifade kullanmıştım.
Cevabı bulmamız çok uzun sürmedi. Aranan “tehdit” nihayet 2022 yılında Minsk anlaşmalarına uymadığı için Ukrayna’ya “özel askeri operasyon” düzenleyen Rusya sayesinde bulundu. Gerçi Ukrayna NATO üyesi bir ülke değildi. Ama cumhurbaşkanının “gönlü NATO’daydı,” o yeterdi. Zaten, anlatılanlara bakılırsa, Rusya, Ukrayna ile sınırlı kalmayacak, ardından diğer Avrupa ülkelerini de “ham yapacaktı.” Rusya, bu ülkelerle bozmak istemeyeceği gelişkin ticaret ilişkisine bile takılmayacak, kendi gözünün yaşına bile bakmadan Avrupa’yı fethedecekti.
ABD şimdi aradığı tehdidi bulduğuna ve Avrupa’nın iradesini tam teslim aldığına göre 2014’te 10 yıllık termin koyduğu yüzde 2’yi, artık Soğuk Savaş’taki değer olan yüzde 3’e çekebilir. Bu rakam “America first” sloganlarıyla seçmenlerinin karşısına çıkan ABD Başkanı’nı da “bozmaz.” Kendisinden yana bazı şüpheleri olan devleti istesin, konuşsunlar birkaç sene sonra yüzde 4, hatta 5’e de çıkarabilir.
“Bindik bir alamete!”
Hedefleri yukarıya çekmenin önündeki tek engel yine Avrupa ülkeleri gibi görünüyor. Zaten ABD politikalarının kuyrukçuluğunun sözcülüğünü misyon edinmiş AB Dış Politika Şefi Joseph Borrell da geçen cumartesi günü Oxford Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada bu hakikatin altını çizdi ve Avrupalı dostlarını tatlı tatlı uyardı: “Bugün Putin hepimiz için varoluşsal bir tehdittir. Putin Ukrayna'da başarılı olursa orada durmayacak. Rusya'nın zaferi Avrupa'nın güvenliğini baltalayacak,” diyen Borrell, “Ancak Avrupa Birliği'ndeki herkesin bu değerlendirmeyi paylaşmadığını” vurguladı: “Bazı Avrupa Konseyi üyeleri şöyle diyor: “Hayır, Rusya varoluşsal bir tehdit değil. En azından benim için değil. Rusya’yı iyi bir dost olarak görüyorum.”
Onlar da “ortak değerler” temelinde yola gelmeli. Bakın ilk zamanlarda “Il ne faut pas humilier la Russie” (Rusya küçük düşürülmemeli) diye konuşan Macron bile “yola getirildi,” Rusya’nın zaferinin küresel sonuçlarının ciddiyetinin “farkına varmış” gibi konuşuyor artık. Neticede, ABD Başkanları ne için var!
Bakın Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), geçen ay kamuoyuyla paylaştığı raporunda açıkladı: Küresel askeri harcamalar, 2023'te bir önceki yıla göre reel olarak yüzde 6,8 artışla 2 trilyon 443 milyar dolara ulaştı. Bu tüm zamanların rekoru. Raporda, küresel askeri harcamaların 9 yıldır art arda yükseldiği ve son 3 yıldır rekor yenilediği kaydedilerek, küresel olarak kişi başına askeri harcamanın 306 dolarla 1990'dan bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı ifade edildi.
SIPRI Askeri Harcamalar ve Silah Üretim Programı Kıdemli Araştırmacısı Nan Tian, askeri harcamalarda geçen yıl yaşanan benzeri görülmemiş artışın ardında, barış ve güvenlik alanındaki küresel bozulma olduğu düşüncesinde. Tian’a göre, “Devletler askeri güce öncelik veriyor. Fakat giderek daha değişken hale gelen jeopolitik ve güvenlik ortamında bir etki-tepki sarmalına girme riskiyle karşı karşıyalar.”
Yani diyor ki Tian: “bindik bir alamete!”
Kıyamete gitmemek olur mu, ya!
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025