Ali BAYRAMOĞLU
Hassas konudur. Kürt sorununda pek çok kez bayrak krizi yaşadık. 90'lı yıllarda Güneydoğu ilçelerinde resmi binalardan Türk bayrağının indirilmesi, kimi mitinglerde yakılması ve benzeri olaylar her sefer büyük tepki ve tahrik dalgasına yol açtı.
Bu kez bir askeri birlik içindeki bayrak gönderden indirildi.
Tepki, Kürt sorununun da, çözüm sürecinin de, Lice'deki durumun da önünde gideceğe benzer.
'Herhalde ben Ankara'dan gelip orada bayrağı indireni oradan indirmeyeceğim. Oradaki görevli indirecek. Askerin, polisin bahanesi olamaz. Gereği neyse onu yapacaksın...'
Bunlar Başbakan'ın sözleri...
'Bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkar bir sefilin alnı çatından devrilmesi haktır, helaldir. Diyarbakır'da görev yapan 2. Hava Kuvvet Komutanı ve Genelkurmay Başkanı istifa edecek kadar erdemli ve onurlu olmayı deneyecekler midir?'
Bunlar Bahçeli'nin sözleri...
Kılıçdaroğlu'nun atışı daha yumuşak, ama yine 'simge sinir sistemi'nin üzerine: 'Türk bayrağını indiren bir hareketi asla ve asla kabul edemeyiz. Bayrak üzerinden siyaset yapılamaz. Başbakan açıklama yapsın...'
Siyasilerin gösterdikleri tepki bir noktaya kadar anlaşılır.
Bu tepkiler duygu ve düşüncelerinin yansıması kadar rollerinin de bir parçasıdır...
Ancak ciddi bir mesele daha var.
Siyasilerin çatışmasızlık halini, barış sürecini, demokratik iklimi parçalayacak tahrik ortamının parçası olmamaları gerekir.
'Askere neden vurmadın' anlamına gelen siyasi çıkışları bu açıdan da değerlendirmek gerekir.
Lice'de günlerce örgüt, sivil halk karışımı gruplarla asker arasında yükselen gerginlik yaşandı. Bu tür ortamlarda güvenlik güçlerinden gerginliği silah kullanmadan aşması (ne yazık ki iki kişi öldü), kontrol etmesi beklenir ve istenirken, benzer başka bir yerde 'neden silah kullanmıyorsun' tutumu sorumlu bir davranış değildir. Bu durum, sorumluluk geri plana itilerek sadece 'onur' ve 'bayrak' kavramlarıyla açıklanamaz.
Elbette bayrak, asker, devlet temelde simge ve güç vaadi üzerine kuruludur. Kendi iç şiarları bunları varlık ve onurla bağlantılandırır. Öyleyse asker o kişinin kendi alanına girmesini engelleyecek bir yol bulabilirdi. Bu, sadece kendi değerleri açısından değil siyasi sonuçlar ve sorumluluk açısından da yerinde olurdu.
Ancak sınırları iyi bilmek gerek.
Diyarbakır'da 2. Hava Üssü'nde nizamiye kısmındaki bayrak direğine çıkan kişi asker tarafından vurulmuş olsaydı, bir düşünün, bugün siyasi olarak neyi tartışıyor olurduk, hatta hangi noktada bulunurduk. İstenilen o tek kurşun kimilerinin peşinde koştuğu provokasyonu işleme koyar, barış süreci sona erer, ülkenin dört bir tarafı patlardı.
Şaka değil...
Türkiye, daha dün, barış sürecinde iplerin kopacak kadar gerildiğine tanık oldu, kimi gözlemcilere göre yeniden savaşın eşiğine geldi.
Lice olaylarının başka bir açıdan anlamı budur.
Olaylarda ölenlerin cenazesinde, Kürtçe, 'Savaş savaş, savaş, barışa hayır' sloganları atılması durumun ciddiyetini gösterir.
Aşağıdaki satırlar KCK'nın cenaze sonrası açıklamasından alındı:
'Lice şehitlerini Kürdistan'ın ve Türkiye metropollerinin her tarafında en geniş ve radikal serhıldanlarla sahiplenmeye çağırıyoruz. Yeni karakolların inşa edildiği her yerde, halkımızı Lice'de gösterdiği onurlu direniş ruhuyla serhıldanlara çağırıyoruz. Kürt gençlerini, gerilla saflarına katılmaya çağırıyoruz...'
Şunlar ise Kandil'in açıklamasından:
'Çözüm sürecinin sahteliği ortaya çıktı. Artık sözün bittiği noktaya gelindi. Bu durumda halkımıza, Türkiye halklarına ve tüm demokratik güçlere de AKP faşizmine karşı direnmekten başk a yol ve çare kalmıyor.'
Ateşi söndürmeye çalışan, barış sürecini diri tutan Öcalan oldu.
Dün olaylar üzerine, İmralı'ya giden HDP heyetine şunları söylüyordu:
'Türkiye halkını bize karşıtlaştırmayı amaçlayan son bayrak provokasyonunun (...) halkların ortak geleceğini amaçlayan demokratik ulus çözümlemelerimi hedef aldığını herkesin bilmesi gerekir. Bu temelde kalıcı barış ve demokratik çözüm için çaba harcayan tüm kesimleri selamlıyorum. Büyük bedeller ödeyerek sağladığımız çatışmasızlık ortamını ve demokratik çözüm umudunu kalıcı barış sağlanana kadar herkesin titizlikle koruması gerektiği çağrısını önemle yineliyorum...'
Ve dün söylediğimi tekrar etmek isterim:
'Bisikletin üzerinde pedallara yeteri kadar güç vermeden durmaya çalışıyor ve sallanıyoruz...'
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025