Atilla YAYLA
ABD’de Trump’ın ABD medyasının ve kamuoyu araştırma şirketlerinin temenni ve manipülasyonlarına rağmen başkanlık seçimini kazanması zaten bir süredir gerek Türkiye’de gerekse başka ülkelerde dile getirilen, liberal tezlerin iflas ettiği iddialarına hız verdi. Birçok kişi yazarak veya konuşarak liberalizmin temel tezlerinin çöktüğünü, liberal fikirlere dayanan uygulamaların insanlığa fayda sağlamadığını, aksine zarar verdiğini öne sürüyor. Bunların akademik çalışma ahlâkı ve disiplininden nasipsiz bazıları neredeyse işi çılgınlık seviyesine vardırdı. Bunlar ulusal ve uluslararası problem olarak gördükleri her şeyin faturasını liberalizme çıkarmakta. Bu problemlerin çözümünü de liberal fikir ve uygulamaların tamamen ortadan kalkmasına bağlamakta. Akla değil öfkeye ve nefrete bağlı oldukları için yazı ve konuşmalarında küfre varan kelimeler de kullanmakta. Bu tür takıntılı kimselere bir şey anlatma imkânı yok. Gel gör ki, akademik hayata bulaşmış olmak lisanı biraz inceltse bile önyargıları ve ezberleri gidermeye yetmiyor. Geçenlerde bir gazetede yayınlanan akademik unvan sahibi bir arkadaşa ait bir yazıda da elmalarla armutlar karşılaştırılmakta, on yıllardır gündemde kalmış ve bazılarında bir sonuca ulaşılmış kapitalizm, liberalizm, demokrasi ilişkileri hakkındaki köhne tezler ve iddialar yeni bir şeymiş gibi ve karşıt görüşler hiç dikkate alınmadan tekrarlanmaktaydı.
Önce hem liberalizmin ne olduğu hem de benim şahsen liberal yelpazede nerede durduğum hakkında birkaç noktayı belirteyim. Diğer ana ideolojiler olan muhafazakarlık ve sosyalizm gibi liberalizm içinde de büyük bir çeşitlilik var. Dolayısıyla liberalizmden bu farklılıkları ihmâl ederek yeknesak bir bütünmüş gibi bahsetmek anlamsız. Bu durumu anlatmanın en iyi yolu ABD’de kavramın politikada ve entelektüel hayatta nasıl, hangi anlamda kullanıldığına bakmak. Orijinal liberalizm klasik liberalizm adıyla bilinir. Klasik liberal çizgi birey haklarını, serbest piyasayı, serbest ticareti, sınırlı devleti ve barışı esas alan bir yaklaşımdır. Ancak, Anglo-Sakson dünyasında bu orijinal kavram bir değişikliğe uğratıldı. Bazı liberal filozofların dediği gibi, çalındı. Sınırlı değil iri devleti, serbest değil devlet güdümünde ekonomiyi, sivil topluma saygı yerine sivil alanların -eğitim gibi- devlet tarafından işgal edilmesini ve barış yerine savaşı ve saldırganlığı savunan görüşe liberal denir oldu. Bugün ABD siyasetinde liberal demek devletçi demektir. Solcu, sosyal demokrat, sosyalist demektir. Entelektüel hayatta ise orijinal liberalizme biraz olsun alan var. Bazı üniversitelerde klasik liberal akademisyenler yer alabiliyor. Çok az sayıda üniversitenin kimi bölümlerinde ise klasik liberallerin aşikâr bir ağırlığı bulunur. Buna rağmen akademik hayatta da ağır basan solcular, yani liberallerdir. Bilgi için söyleyeyim, ABD’de liberal (solcu) 50 antropologa karşı solcu olmayan (klasik liberal veya muhafazakâr) 1 akademisyen var. İktisatta oran 3’e 1. Psikoloji, felsefe, edebiyat, dil bölümlerinde de durum hemen hemen aynı, yani ABD’de akademik hayatta solun (Amerikan liberallerinin) baskın bir ağırlığı var. Ancak, şüphe yok ki, ABD’de klasik siyasette liberalizmin silinmesine karşılık akademik hayatta klasik liberaller iyi kötü nefes alabilmektedir.
Ben klasik liberal gelenek içinde yetiştim. Fikirlere ilgi duyduğum ilk andan itibaren değil tabii. 1989-90 benim klasik liberalizme demir atma zamanım olarak hayatımda yer aldı. Daha öncesinde sağcı sosyalist diyebileceğim devletçi, piyasa ve bireycilik karşıtı, kolektivist bir çizgideydim. Biraz şans, biraz tesadüf, biraz kişisel çabalar sonucu klasik liberalizmi keşfettim. Ancak, klasik liberal çizgi içinde de alt çizgiler var. Şahsen klasik liberal gelenekler içinde Hume-Smith-Menger-Hayek geleneğine yakınım. Bunu şunun için söylüyorum: Tüm liberal gelenekleri vardıkları sonuçlar itibariyle değilse de temellendirilmeleri itibariyle savunmadığım gibi liberalizm adına söylenen her şeye, savunulan her siyasaya da sahip çıkmam. Mesela Chicago Okulu değil Avusturya Okulu bana daha çok uyar. Kıta Avrupası’na yakın kurucu rasyonalist gelenekte -örneğin Voltaire’de- değil İskoç Aydınlanması’nda kendimi daha rahat hissederim. Politikaya bakınca da, söz gelimi Amerikan liberallerini liberal olarak görmem. Bu onların hiçbir fikrinin liberal olmadığını düşündüğümü göstermez. Klasik liberal değerler üzerine kurulmuş bir ülke olarak liberal değerler Amerikan siyasetine, daha da önemlisi sivil toplumuna derinlemesine nüfuz etmiştir. Bu nüfuz on yılardır erozyona uğruyorsa da Amerikan sivil toplum geleneği esas alındığına dünyanın birçok yerindekinden daha güçlüdür. Ana Amerikan partilerinde de klasik liberalizmin izleri vardır. Ama bugün ne Demokrat Parti ne de Cumhuriyetçi Parti ağırlıklı olarak klasik liberal fikirlere sahip bir parti olarak görülebilir.
Son olarak, benim savunduğum klasik liberalizm, ne bir din ne de dünyanın ve insanlığın her probleminin sihirli çözümüne sahip bir teori. “Liberal ol gerisini merak etme” noktasında değilim. Liberalizmin insanın cevabını aradığı her soruya cevap verme yeteneğine sahip ve bununla mükellef olduğunu da düşünmem. Mesela liberalizmi dinlerle yarıştırmam. Hayatın soyut liberal ilkeler tarafından mükemmelen açıklanabileceğine ve tanzim edilebileceğine de. Liberalizm sınırlı içeriğe ve iddiaya sahip olmak zorunda. O ana alternatifleri olan sosyalizm ve muhafazakârlıktan birçok bakımdan daha başarılı. Ama ne hayatın tek gerçeği ne de her derdin sihirli ilacı.
Bu noktaların altını bundan sonra söyleyeceklerimi yeterince iyi anlatmak için çizmem gerekti. Şimdi, liberalizmin zamanı geçti diyenlerin tersine liberalizmin zamanının geldiğini düşünüyorum. Bunun sebeplerini kısaca açıklayacağım. Bunu yaparken de tasarruf için klasik liberalizm değil liberalizm diyeceğim. Liberalizm bitti ve her kötü şeyin sorumlusu liberalizm diyenler, liberalizmin ilgili olduğu ve söz söylediği her bakımdan -ekonomik model, siyaset vs.- tam anlamıyla hâkim olduğu bir dünyada yaşadığımızı zannediyor. Bu tam bir yanılsama. Dünya ne geride kalan kırk elli yılda ne de başka herhangi bir zaman diliminde liberal tezlerin mutlak egemenliğini tesis ettiği bir dönem yaşadı. Ne de gelecekte böyle bir şey olacak. Esasen bu mümkün de değil. Liberalizm tüm beşerî dünyaya hâkim olamaz, çünkü insanî hayatın tek faktörü değil. İçinde yaşadığımız dünya karışık, karmaşık, iyi şeylerle kötü şeylerin iç içe geçtiği, iyilerden kötülüklerin, kötülerden iyiliklerin de sadır olabildiği, doğruların yanlış parçalara, yanlışların doğru parçalara sahip olabildiği bir dünya.
Diğer taraftan dünya, klasik liberal yaklaşımın kabul etmeyeceği yetkiler ve fonksiyonlarla donanmış bir devletler dünyası. Devletler güvenlik, ekonomik kalkınma, eşitlik ve adalet gibi amaçlar ve değerler uğruna liberal ilkeleri paspas yapmaya çok teşne. Devlet hâlâ her ülkedeki en güçlü aktör. Ona tam olarak karşı çıkmak yok olmaya davetiye çıkarmak anlamına gelmekte. Bazı yerlerde -meselâ ABD’de- ekonomik elitlerle politik elitler birbirlerine eklemlenerek güç girdapları yaratmakta. Devletlerin hepsi eğitim ve sosyal dayanışma başta olmak üzere sivil toplumun hemen her alanını işgal etmiş, etmekte. Ağır basan siyasî akımların tamamı devletin bu pozisyonunu meşru ve gerekli görmekte. Elinde güç biriktiren devletler bazen kaba bir saldırganlıkla bazen ABD’nin yaptığı gibi sözüm ona Batılı değerleri koruma adına ülkeleri işgal, halkları sürgün ve kurban etmekte. Bu devletlerin dünyası ne orijinal liberal görüşlerin hâkim olduğu ne de her iktidarın liberal değerleri savunduğu bir dünya.
Bana öyle geliyor ki liberalizmin zamanı geçmiyor, geliyor. Dünya ülkelerindeki aşırı merkezileşme problem çözmekten çok problem yaratıyor. Devletlerin tek biçimciliği sosyolojik çoğulluğu boğuyor. Bu çoğulluğun birçok unsurunun taleplerine makro modeller yüzünden cevap verilemiyor. Bunun sebep olduğu tatminsizlik ve hoşnutsuzluklar zamanla tahammül edilmez boyutlara ulaşıyor, büyük gerilimler biriktiriyor. Sosyal güvenlikte, eğitimde, vergilemede ve benzer alanlarda tek biçimlilik toplumsal rekabeti önlüyor, dolayısıyla etkin kaynak kullanma, daha ileri ve yararlı teknikler geliştirme yollarını tıkıyor. Devletlerin dayattığı makro modeller büyük çöküşlere ve kaynak israflarına sebep oluyor. Bütün bunlardan kurtulmak merkeziyetçilikten adem-i merkeziyetçiliğe, devlet dayatması makro modellerden sivil toplumun eseri olan yarışan mikro modellere, devletlerin, dışarıya yönelik saldırganlıklarının sınırlanması için önce içerde sınırlanmalarına geçişi gerektiriyor. Bunların hepsi orijinal liberalizmin talep ettiği ve desteklediği şeyler.
Liberalizm sihirli değnek değil. Elbette bazı problemlere sebep olabilir, diğer bazı problemleri çözmekte yetersiz ve etkisiz kalabilir. Bunları da ele almalı ve tartışmalıyız. Liberalizm muhtevası ve sonuçlarıyla tartışılamaz, eleştirilemez diyemeyiz. Ancak, soğukkanlı ve ciddî bir inceleme hemen kanıtlayacaktır ki, ulusal ve uluslararası ölçekte yaşanan birçok kötü şey dünyanın liberalleşmesinin değil liberalleşememesinin, liberal ilkelerin uygulanmasının değil uygulanmamasının, adem-i merkeziyetçi ve çoğulluğa saygılı, sivil toplumu siyasî toplumun önüne koyan siyasî yapılanmaların değil tekelci, tek-biçimci ve baskıcı siyasî yapılanmaların dünya siyasetine, ekonomisine ve coğrafyasına egemen olmasının sonucudur. Bu gerçeği görmemek insanlığa gelecekte daha ağır faturalarla karşılaşmaktan başka bir şey sağlamaz. Yukarda atıf yaptığım çizgideki/kafadaki yazar-çizer akademisyen takımının ise, sadece, hayaller ve hayaletler dünyasında yaşama ruh hâlinin tesirinde kalarak gerçeklerden tamamen kopmasına, şimdi yaşadığından daha kesif öfke ve nefret nöbetlerine girmesine ve zaten içinde bocaladığı düşünce kısırlıklarını derinleştirmesine sebep olur.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019