Atilla YAYLA
Üç sebeple bu konu üzerine yazmaya hevesli ve istekli değilim. İlki, zaten söylemek istediklerimi daha önceki yazılarımda dile getirmiş olmam. İkincisi, ne söylersem söyleyeyim duruma bir tesiri olmayacağı kanaatine kapılmış bulunmam. Üçüncüsü, bu konuda yazmanın hâlâ riskli olması. Buna rağmen, geçen hafta 10 Kasım’daki anmalarda sergilenen bazı manzaralar beni bir kere daha bu mevzuyu ele almaya itti.
Her ülkenin tarihinde mühim, toplumlarının geleceğine şu veya bu yönde etkide bulunmuş figürler var. Bu yüzden tarihî şahıslara ilişkin anma ve kutlamalar tüm ülkelerde mevcut. Böyle kutlamaların olması da gerekiyor. Çünkü hiçbir toplum nevzuhur değil. Toplumun hem geçmişinin anlaşılması ve öğrenilmesi, hem de geleceğine ilişkin tasavvurların daha sağlam bilgilere dayalı olarak gündeme getirilebilmesi için, geçmişten ve dolayısıyla geçmiş tarihsel şahsiyetlerden ve icraatlarından haberdar olunması gerekiyor. Hakeza, önemli işlere imza atmış kimselere vefa gösterilmesi ve haklarının teslim edilmesi de anma ve kutlamaların haklı ve meşru bir gerekçesi.
Bu çerçevede, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın tarihinizin çok önemli bir figürü olduğu her türlü tartışmadan uzak bir gerçek. Atatürk’ten ve yapıp ettiklerinden bahsetmeden Türkiye Cumhuriyeti’ni tam olarak anlayamayız. Atatürkçü olmamama rağmen, özellikle 29 Ekim ve 10 Kasım gibi tarihlerde Atatürk’ten hiç bahsedilmese, bu hiç hoşuma gitmezdi. Bunu hem vefasızlık, hem kendi tarihimize kayıtsızlık olarak görürdüm (görecektim). Hiç kimse dile getirmeyecek olsa, söylenmesi gerekenleri ben dile getirirdim. Ne var ki bizde özellikle 29 Ekim’de ve 10 Kasım’da kutlama ve anma adına takınılan tavır hem akla, mantığa ve hayatın akışına aykırı, hem de tarihimizin hakkıyla anlaşılmasının ve değerlendirilmesinin önünde büyük bir engel teşkil edecek özellikte. Bu kutlama ve anma tarzıyla Türkiye’nin, “uygar” demokratik ülkelere değil ilkel diktatörlüklere benzediği aşikâr bir gerçek.
Bu çerçevede birkaç noktaya kısaca dikkat çekeyim.
Tarihin başında yaşamıyoruz. Hiçbir toplum tek bir şahsın eseri olamaz. Bu ontolojik olarak imkânsız. Her toplumun ve dolayısıyla her toplum mensubunun bir öncesi var. Dolayısıyla, her yerde toplumsal varlık silsilesi çok eskilere gitmekte. Her şey bir kişiden kaynaklanmış olamaz ve bir kişide hitama eremez. Milleti Atatürk’ün yarattığını söylemek, Atatürk’e tanrısallık atfetmektir. Oysa hepimiz gibi bir faniydi. Tanrısal bir varlık olsaydı kendi ölümünü engellerdi. Kişisel hayatında da hiç hata yapmazdı. Bir insanı bu kadar yüceltmek, aynı zamanda hem onun zamanında yaşayan diğer insanları, hem de günümüzün yaşayan insanlarını bir bakıma aşağılamak anlamına gelir. Kendi adıma bunu asla kabul edemem.
Hiçbir fani yanılmaz değil. Ancak tanrılar yanılmazlık iddiasında bulunabilir. Yanılmazlık sıfatı peygamberlere bile iliştirilemez. Mustafa Kemal bir ölümlüydü ve her insanda mevcut heyecan, ihtiras, fedakârlık, cesaret, korkaklık, bencillik, menfaat gibi güdülerin etkisiyle hareket ederek, doğru şeylerin yanında yanlış şeyler de yaptı. Hatâlarının bir kısmını kendisi de gördü ve anladı. Düzeltmeye çalıştıkları da oldu ama bir saatten sonra bunu başarması imkânsızdı. Çünkü icraatı, sonunda onu da teslim alacak bir tek parti canavarı yaratmıştı.
Mustafa Kemal’in 1924 Anayasası’nda 1928’de yaptırdığı değişiklikle “devletin dini İslâmdır” ibaresini kaldırtması yerinde bir adımdı. Ancak, bu, demokratik laikliğin benimsendiği ve ülkeye getirildiği anlamına gelmedi. Türk tipi laiklik, demokrasilerde olduğunun aksine, dinsel özgürlüğü esas almadı. Devlet laikliği âdetâ alternatif bir din gibi gördü; bu “dini” takviye ve rakibi İslâmı sosyal hayattan tasfiye etmek için, topluma bugün asla kabul edilemeyecek müdahalelerde bulundu. Türkiye’deki İslâmî radikalliğin önemli sebeplerinden biri budur. Genel olarak söylemek gerekirse, Atatürk’ün en büyük hatâları, siyasal sistemi dizayn etme çabasıyla yetinmeyip toplumu çeşitli bakımlardan dizayn etmeye kalkışması yüzünden ortaya çıktı.
Atatürk demokrasiyi de benimsemedi ve kurmadı. İsteseydi bunu yapabilirdi. Çünkü hem ülkenin daha önceden belirli bir çok partili siyasî hayat tecrübesi vardı, hem de kendisi bunu kolayca gerçekleştirebilecek bir siyasî güce sahipti. Ne ki Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra hiçbir siyasî makama yarışmacı seçimlerle gelmedi. Çoğu zaman zor veya zor tehdidi kullanarak kendini “seçtirtti”. Rakiplerini her yol ve yöntemle tasfiye etmekte beis görmedi. Bu yüzden, onun, ancak “sınırları belli bir siyasî entitetin tesis edilmesine öncülük” anlamında demokrasiye geçişe katkısı bulunduğu iddia edilebilir (çünkü her demokrasi, sınırları ve kurumları belli bir siyasî yapıya ihtiyaç duyar). Demokrasiye geçiş, Atatürk’ün ve sonra İnönü’nün egemen olduğu tek parti rejimindeki birçok şeyin tersine çevrilmesi veya tasfiye edilmesi sayesinde mümkün oldu.
Anmalarda Atatürk’ten “özledik” diye bahsedilmesi çok komik. Onu rahmetle, minnetle, saygıyla anmaktan söz edilebilir, ama “özlemek”ten anlamlı bir şekilde bahsedilemez. Bugünün Türkiye’sinde Atatürk’ü özleyebilecek insan sayısı çok ama çok azdır. Çünkü özlemek, ortak zamanlar yaşamaya ve bilhassa ortak insanî tecrübelere sahip olmaya bağlıdır. Bu durumda olanlar varsa, onların ağzında özlemek sözü doğru olur. Türkiye’de nüfusun tamamına yakını bunu yaşamış olacak kadar yaşlı değil. Ancak 90’li yaşlarda olanlar bir özlemden anlamlı biçimde bahsedebilir. Öyleyse, ortak anlarımız ve anılarımız olmayan insanları nasıl özleyebiliriz?
Maalesef, bilhassa Atatürk’e ilişkin bu anlama ve kutlama mantığı ve pratiği yüzünden çeşitli toplum kesimleri -- yani hem Atatürkçüler/Atatürk’ü sevenler, hem de Atatürkçü olmayanlar/Atatürk’ü sevmeyenler -- makul olmaktan uzaklaşıyor. Bu, bir toplumun başına gelebilecek en kötü şeylerden biri. Atatürk’e yönelik eleştirilerin bazen saçmalığa ve insafsızlığa dönüşmesinin ana sebeplerinden biri de bu. Toplum Atatürk’ün yerini bir türlü normalleştiremedi. Bu yüzden, eleştiri adına Atatürk’ün şahsî hayatının kamuyu ilgilendirmeyen kısımlarına, fiziksel özelliklerine ve hele hele anne ve babasına yöneltilen karalamalar saçma ve ahlâk dışı. Kişiler ancak kendileri üzerinden ve kendi yapıp ettikleriyle, kendi düşünce ve davranışlarıyla eleştirilebilir.
Atatürk’ü hemen her kesimin gayri makullük zemini ve gerekçesi olmaktan kurtarmak zorundayız. Öyle sanıyorum ki bunda öncülük yapmak herkesten önce Atatürkçülere düşen bir görev. Gel gör ki bunu yapacaklarından, yapabileceklerinden, hattâ böyle bir görev olduğunu idrak edebileceklerinden şüphe duyuyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019