Baskın ORAN
Buradaki TDP = Türk Dış Politikası. EDP = Erdoğan Dış Politikası.
Birincisini kişi adıyla anıp “Atatürk Dış Politikası” demiyoruz, TDP diyoruz, çünkü (olması gerektiği gibi) dış ortamın gerçeklerinden kaynaklandı. Bu nedenle de taa 1718 Lale Devri’nde başlayıp Cumhuriyet tarafından 2011’e kadar devam ettirildi.
O yıl, dış ortamın gerçeklerinden değil, AKP’nin iç ihtiyaçlarından (iktidarda kalmak ve rant) kaynaklanan EDP başladı ve yükselerek sürüyor.
TDP’nin birbirini tamamlayan iki temel niteliği vardı:
1) Batıcılık: Batı dünyasında yer almak, uygarlaşmak, ayrıca, Doğu’ya (Rusya, Ortadoğu bataklığı…) karşı korunmak;
2) Dengecilik: Batı karşıtları ile Batı arasındaki mevcut dengeyi sürdürmek sayesinde ikisine de yem olmamak, arada ezilmemek; küçülme sayesinde sağlamlaşan Misakı Milli sınırlarının ötesine sarkmamak.
Bu akılcı politikanın örnekleri sayılamayacak kadar çok. Fakat şahikası (doruğu) 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi; aşağıda geleceğiz.
***
EDP’nin de birbirini tamamlayan iki temel niteliği var:
1) Batı karşıtlığı: Çünkü Batı, demokrasiyi şart koşuyor. Oysa Resmî Gazete’de bile ilan edilen İslamcılığa doğru koşan EDP’yi Batı’dan uzaklaştırmak isteyen Doğu’nun (Rusya, Çin) böyle bir talebi yok;
2) Yayılmacılık. Sürekli olarak Türkiye sınırlarının ötesine sarkmak.
Bu dış politikanın örnekleri de pek çok:
Babasının malından bahseder gibi Reis’in Cenevre’de “8.200 km2’lik bölgeyi teröristlerden kurtardık; o petrol kuyularında bulunan petrolü gelin beraber çıkaralım” demesi akıllardan gitmeyecek bir ülke. Yani Suriye.
On beş gün önce bir generalin “Türk gemilerini batırma emri aldım” dediği, on gün önce bir Türk İHA’sının düşürüldüğü, üç gün önce de Türk mürettebatlı geminin tutuklandığı bir ülke. Başka bir deyişle, Abdülhamit’in muhalifleri sürdüğü yerin Fizan olduğunu pas geçen Reis’in, “Madem bizimle ilgisi yok öyleyse Gazi M. Kemal orada ne arıyordu; orası canımız pahasına yanında yer almamız gereken bir yer” diye izah ettiği ülke. Yani Libya.
En ilginci de, milliyetçi oyları coşturmak için eski Osmanlı topraklarında kurulan askerî üsler:
EDP’nin, Türkiye’nin BM veya NATO barış güçlerine katkısı haricinde, tam 7 ülkede askerî üsleri var: Sudan’da Sevakin Adası’nın tümü. 400 dönümde 300 askerlik Somali üssü. Suriye’de Rus askerleri tarafından korunan çok sayıda “gözlem noktası”nda 5.000 asker. Irak’ta 10 farklı bölgede 2.500 asker. Katar’da İngiltere ve ABD’ninkinden sonraki en büyük üste 300 asker. Azerbaycan’da 70 askerlik bir üs. Tabii, bir de KKTC’de 40.000 asker, son olarak da silahlı İHA hava üssü. Yine son olarak, KKTC’de bir deniz üssü kurulacak haberi.
Tabii bi de, Türk ekonomisinin bu acınacak durumunda yürütülen bu yayılmacılığın bize düşman ettiği sürüyle devlet var: Ermenistan, Mısır, İsrail, S. Arabistan, BAE, İtalya, Fransa, Yunanistan ve tabii ki bir bütün olarak AB.
Dahasını istiyorsanız şu kadarını söyleyip bırakayım ki bu yayılmacı politikanın en aktif olduğu 2 ülke, Suriye ve Libya, iç savaş içinde kavrulmakta ve her ikisinde de ABD ile Rusya üstünlük mücadelesi yapmakta; oradan düşünün.
***
Bütün yazdıklarımı unutun. EDP’nin, tamamen iç politika kaynaklı dış politikasının yanı sıra, Kanal İstanbul’un daha doğrusu Kanal Erdoğan’ın durup dururken Türkiye’nin başına korkunç bir bela açacak olması var: Montrö’nün tartışmaya açılması. Ki, Türkiye bundan daima fena ürkmüştür.
Biraz yukarıda, TDP’nin Batıcı ve dengeci politikasında doruk noktasının Montrö olduğunu söylemiştim. Çünkü diplomasi demek, herkesi bi biçimde memnun etmek demektir. Montrö çok ilginç bir konjonktürde bunu becermiştir.
1936 Montrö’den Batı çok memnundur, çünkü II. Dünya Savaşının patlama eşiğinde Boğazlar’ı Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin gevşekliğinden kurtararak net sayılara dayanan net kurallar eliyle müttefik Türkiye’ye emanet etmiştir. Kliring (takas) politikası ve korku gibi sebeplerle Nazi Almanyası’na ciddi biçimde meyletmiş Türkiye’yi bu pozisyondan çekip çıkarmıştır. Nazileri doğuda meşgul edecek SSCB’yi kazanmıştır.
SSCB çok memnundur, çünkü hiç hazzetmediği Lozan Boğazlar Sözleşmesi kaldırılmış, kıyıdaş olmayanların Karadeniz’e girmesi ve kalması artık fevkalade sınırlanmıştır.
Türkiye çok memnundur, çünkü Boğazlar’da çok net sınırlayıcı kurallar getirilmesi ülkeyi bu iki kamp arasında sıkışmaktan kurtarmıştır ve onun jeopolitik konumunda bulunan orta boy bir devlet için bundan daha büyük avantaj düşünmek zordur.
***
Şimdi Reis’in, Karadeniz’in 150 m altının H2S zehrinden ibaret olduğunu es geçerek, “Bileşik kaplar usulüyle bakın. Tuzlu su, az tuzlu su bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız" dediği, hık deyicisi Bahçeli’nin de “Karşı çıkanlar gayri millidir” diye savunduğu, onların dışında tüm ülkenin öfke püskürdüğü nur topu gibi bir Kanal Erdoğan projemiz zuhur etti.
Kıyıları Katarcılardan yandaşlara para getirecek ve işletmesi de müşteri garantili yap-işlet-devret’le yandaş şirkete verilecek diye, Montrö’nün sınırlamaları baypas edilecek. Dünyada geçerli “serbest geçiş” kuralı devreye girecek. Montrö’yü delmek için daha önce üç deneme yapmış olan ABD bu dördüncüde, Rusya’nın boğazına çökmek için savaş gemilerini sınırsız olarak Karadeniz’e geçirebilecek ve orada kalabilecek. Ondan sonra işin yoksa uğraş dur, Rusya’yla.
Üstelik sadece İstanbul Boğazı da değil, Çanakkale Boğazı ve Marmara da böyle olacak çünkü Montrö’deki “Boğazlar”ın tanımı üçünü birden kapsamakta.
Bu Kanal Erdoğan ve bitireceği Montrö o kadar feci bir öykü ki, Saadet Partisi’nin çözüm önerisini aktarayım da özet olsun:
“Hesaplasınlar, ne kadar kazanacaklarsa millet olarak verelim de vazgeçsinler.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
27.02.2025
27.12.2024
14.11.2024
1.11.2024
25.10.2024
18.10.2024
27.09.2024