Bülent KORUCU

2011'den farklı bir 49
3.01.2015
1868

 1 Kasım seçimlerini AK Parti yüzde 49 gibi ezici üstünlükle kazandı.

Hem iller bazında hem de genel sonuçlar itibarıyla 2011'in tekrarını yaşıyor gibiyiz. Neredeyse tek fark HDP'nin bağımsız yerine parti olarak girmesi ve vekil sayısını 35'ten 59'a çıkarması. Bu basit rakamsal değişikliğin ötesinde ülkenin siyasi iklimine dair köklü farklılıklar yaşandı.

2011 öncesinde AK Parti kapanmaktan kıl payı kurtulmuş ve demokratları etrafında kenetlemiş bir partiydi. Aynı zamanda 2008 ekonomik krizini az hasarla atlatmayı başarmış kadro ile seçime giriyordu. En önemli vaadi olan yeni, sivil ve demokratik anayasa birçok kesimi heyecanlandırmış ve AK Parti'ye müthiş gönüllü desteği sağlanmıştı. Sonuçlar açıklanıp anayasayı değiştirecek çoğunluk yakalanamayınca demokrat cephe ağır hayal kırıklığı yaşamıştı. Oy vermeyen ideolojik karşıtlarının gönlünden bile onun kazanmasının geçtiğine dair rivayetler anlatılırdı o günlerde. Plazalarda ‘ben vermedim ama iyi ki bunlar kazandı' cümleleri çok da hayal mahsulü gibi durmuyordu. Zira daha müreffeh ve daha demokrat ülke taahhüdü muhaliflerin de gönlünü çeliyordu.

Bugün de yüzde 49 oy almış bir AK Parti var. Ama hem seçim öncesi hava hem de sonrasında düşmeyen gerilimle 2011'den bariz biçimde ayrışıyor. Başta Genel Başkan Ahmet Davutoğlu olmak üzere parti kurmaylarının söz konusu farkı masaya yatırması gerekiyor. Nokta Dergisi'nin yayınladığı günlüklerden anladığımız kadarıyla içeride serbest düşünen ve toplumu doğru okuyan kafalar var. Oradaki analizler bağımsız gözlemciler tarafından da yapılıyordu. Önerilerin çoğu kısmının hayata geçtiği de gözden kaçmadı. Aynı kafaların oturup daha yönetilebilir bir ülke için çalışması gerekiyor.

2019'a kadar seçim olmaması önemli avantaj. “Gerilim stratejisiyle kazandık.” diyenler haklı bile olsa, ülkeyi dört yıl boyunca diken üstünde tutmanın faydası yok. Muhaliflerin dahi güvendiği ve kredi açtığı hükümetin işi şüphesiz daha kolay. Ertelenen şokların ekonomiyi bıçak sırtında tuttuğu, dış politikada ağır dalgaların kapıda olduğu düşünüldüğünde içerideki gerilimi sürdürmenin faturası ağırlaşıyor. 2011 örneği AK Parti'nin kaos korkutmasına mahkûm olmadığının da göstergesi. Bu saatten sonra tekrar inandırıcı olmak ve demokratlarla yıkılan köprüleri tamir etmek kolay değil elbet. Ama denemeye değer, ülke adına da parti adına da.

Bu arada muhalefet, başarısızlığını ‘adil olmayan şartlar' kolaycılığına kaçmadan analiz etmeli. 5 ay önce 7 Haziran seçiminde de aynı şartlar hatta fazlası söz konusuydu. O zaman da devlet imkânları kullanılıyordu, TRT tek yanlı yayın yapıyordu vs. vs. Demek ki başka bir şey var ve onu açık yüreklilikle tartışmak gerekiyor. Evet, güvenlik endişesi ağır bastı, AK Parti ölümü gösterip hastalığa razı etti. İyi de muhalefet ‘ölüm de yok sıtma da' formülünü niye ortaya koyamadı? Ülkeyi 13 yıldır yöneten parti, fatura ödemesi gerekirken oluşan güvenlik kaygısı sayesinde oyunu patlatıyorsa, muhalefetin varlığını sorgulamak kaçınılmaz hale gelir. Velev ki AK Parti koşarak gelinen değil, kaçarken sığınılan yer olsun; muhalefet neden bu güveni seçmene sunamadı?

Seçmenin önüne alternatif koyamayanların, ucuz polemiklerle halkı aşağılaması da basitlik. Bu vebali sadece mevcut partilerin üzerine yıkmak da çözüm değil. Sosyal muhalefetin yeni çözümler üretmesi ya da mevcutları yönlendirmeye çalışması gerekiyor. Sahi AK Parti Günlükleri'ndekine benzer bir 7 Haziran analizi yapan parti var mıdır? Sonuçlar olmadığını gösteriyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar