Cemile Bayraktar
Herhalde en utanarak yazdığım yazı budur. Sadece yazmak mı; bu günlerde yaşamaktan utanır olduk. Üzülmediğimiz her andan utanıyoruz. İnsan olmaktan utanıyoruz.
Bu kadar acı içindeyken elbette konuşmak için erken ama susmak şu durumda imkansız.
Depremin büyüklüğü, yüzeye yakınlığı ve peş peşe iki deprem olduğu düşünülünce, elbette yıkımın çok büyük olduğu, çevre illeri de yıkıp geçtiği için yardımın ulaşmasının zor olduğu maalesef doğru. Bu herkesin elini bağlayan bir durum.
“Devlet burada yok” demek de tümden doğru değil. Devletin organları orada, siviller orada, sivil toplum kuruluşları orada ama depremin üzerinden uzun saatler geçmesine rağmen hala dokunulmamış binalar var. Devlet orada belki ama geç kalınmış bir varlık olduğu da bir gerçek… ilk etapta daha fazla sayıda askerin bölgeye müdahale etmesi beklendi ancak bu beklenenden daha az olduğu için “devlet nerede” sorusu, en fazla sorulan soru oldu. Çünkü…
Çünkü devlet, insanı korumak için vardır. Düştüğünde, ürktüğünde, tehlike anında aradığın devlettir. Çünkü vatandaş ve devlet arasında bir sözleşme vardır. O sözleşmeye göre devlet, sınırları içerisindeki vatandaşlarının tüm güvenlik beklentilerini karşılamaktan sorumludur. Dolayısıyla, evim barkım yıkıldığında, taşların altında kaldığımda aradığım devlettir, vatandaşı olduğum devlet. Ve beni, seni oradan ilk çıkarması gereken de devlettir.
Devlet aynı zamanda gücün de sembolüdür. Yetki verilen iktidarların yönettiği devlet aygıtı, güç kullanma tekelini meşru olarak elinde bulundurmaktan dolayı gücün kendisinde toplandığı birimdir. Ama aynı zamanda o gücün içinde vatandaşlar da vardır. Yani devlet ve vatandaş arasında normal şartlarda bir ayrım değil, ayrılamayacak girift bir ilişki vardır. Bu nedenle, vatandaşın yara alması devletin yara alması; devletin yara alması vatandaşın yara almasıdır. Ama bizde çok uzun yıllar boyunca tamamen böyle olduğunu söylemek güçtür. Çünkü bizde devletin korunması, devletin güvenliği vatandaştan önce gelir. Bu nedenle, taşların altında depremzedelerle birlikte hepimiz kaldığımız halde, “devlet nerede” feryadı, devletin öncelenmesi nedeniyle siyasi görülerek susturulmaya çalışılır. Oysa orada yapılan devleti yerme, devlete zarar verme, hainlik, muhalefet, siyaset değildir, ben burada taşın altındayım, elimden tut demektir. Bunu diyene de devlet el uzatır, kızıp bağırmaz. Korkutup ürkütmez. Elini uzatır, çeker alır. O enkazın altından vatandaş, iktidar, devlet hepimiz ağır yaralı olsak da birlikte çıkarız.
Devletin gücünü aldığı konulardan biri de hesap verebilir olmasıdır. Dikkat edin, devletten hesap sorulması demedim, devletin hesap verebilir olmasıdır dedim ve bunu güçle açıkladım. Çünkü en güçlü devlet, hesap verdiğinde hesabında zerre şaşma olmayan devlettir. Böyle bir devlet, dünyanın en büyük askeri gücüne, en iyi ekonomik şartlarına sahip olmasa da en azından güvenle yaşanılabilir olması açısından en güçlü devletlerinden biridir. Aslını isterseniz, bu minvalde güçlü olan devletlere baktığımızda aynı zamanda bu devletlerin diğer alanlarda güçlü olduğunu görürüz, birkaç istisna hariç.
Devletin işleyişi konusunda yetkili olan iktidarlar, aslında tam anlamıyla devlet değildir. Sadece devleti vatandaşın verdiği yetki ile yöneten yapılardır. Devletin en fazla yara aldığı nokta belki iktidarların devlet benim motivasyonuyla hareket etmesidir zira bu noktadan sonra hakimiyetini devam ettirmek isteyen iktidarlar, kendi amaçları ile devletin amaçlarını birbirine karıştırır ve kendileri geçici oldukları halde kalıcı devlet organizmasının kaderini kendi kaderlerine bağlayarak devlete geçiciliğe bağlı yanlış bir form verirler. Ve kendilerine muhalif olanları, devlete muhalif olarak tanımladıkları için devletin gücünü aldığı vatandaşlarını diyalog kurulması gereken muhataplar olarak görmeleri gerekirken, kendi varlıklarına düşman kitleler olarak görerek, devletin gücünü aldığı vatandaşlar üzerinden devletin gücünü sarsarlar.
Bu anlattıklarımın hepsi aynı zamanda tek bir noktaya varıyor: İnsana verilen değer. Devleti güçlü yapan şeylerden biri, belki en önemlisi, o ülkede yaşayan insanlara verilen değerdir. Güvenlik de bu değerle alakalıdır. Ve insanlar, dünyanın neresinde olursa olsunlar insan olmaktan dolayı bir değere layıktır. Ancak bize dönüp baktığımızda insana değer verildiğini söylemek biraz güçtür. Ya da şöyle ifade etsem daha doğru olur; bizde devletin güvenliği, yönetici elit tarafından sürekli öncelendiği için halkın güvenliği ikinci plana atılır, belki üçüncü, dördüncü plana… Oysa güçlü bir devlet, yaşanılabilir bir ülke için vatandaşların güvenliği ile devletin güvenliğinin aynı seviyede olması gerekir zira bunlar ayrılamaz bir güvenlik bütünüdür.
Maslow ihtiyaçlar teorisinde bir hiyerarşi oluşturarak insanların temel ihtiyaçlarını şu şekilde sıralar: “Fizyolojik gereksinimler (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım). Güvenlik gereksinimi (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği). Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet). Saygınlık gereksinimi (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak). Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak).” Ve Maslow’a göre, bu gereksinimler sırayla tamamlandığında bir üst ihtiyaca geçilir ve en sonunda insan kendisini gerçekleştirir. Maslow’un teorisi her ne kadar psikoloji ile alakalı olsa da, bugün psikolojinin sosyolojiden bağımsız olmadığı kabul edilen bir durum. Dolayısıyla, bir ülkede yaşayan insanların temel ihtiyaçlarının ikincisi yönetimle bağlantılıdır. Bu ihtiyaç karşılanmalıdır ki duygusal ihtiyaçlara geçilsin ve bu gereksinim giderilsin. Ama bizler genel olarak ikincide kaldığımız için bir sonraki aşamaya maalesef geçemiyoruz. Bu yüzden de bir yandan enkazın altında yardıma muhtaç beklerken, diğer yandan korkutuluyoruz. O korkutulma hali bir kısmımızda üçüncü temel ihtiyacın gereksinimi olarak ortaya çıksa da, çoğumuz ikinci ihtiyaçlara takılıp kaldığımız, orayı aşamadığımız için duygusal güven aşamasına geçemiyor, temel güvenlik ihtiyaçlarımız için devletten talep etmek yerine, devlet lutfetsin diye bekliyoruz ve devletin güvenliğini, ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızın önüne koyuyoruz, devletin buna ihtiyacı olmasa da… Oysa şöyle olması gerekmez miydi? Enkazın altında kalan, onların yanında bekleyen insanlar “beni kurtar” diye feryat ederken, devletin, yönetimin el uzatması -ki uzattı da- o eli tutarken bağırıp çağırmak, savunma yapmak yerine o eli sadece tutsaydı olmaz mıydı? Bir ülke vatandaşlarının bu kadar asgari beklentisi bile öfkeyle susturuluyorsa, sormak gerekir neden vatandaşlarımıza değer verilmiyor? Eğer veriliyorsa sormak gerekir; iş insanları, müteahhitler, yerel yönetimler, bakanlıklar, ruhsat verenler… depremde binaların kağıt gibi dağılmasının elbette depremin büyüklüğü ile alakası var ancak bu denli büyük yıkımın diğer yanında da depreme dayanıksız yapılan yapılar, bunlara ruhsat verenler, önlem almayanlar, yetkililerin uyarılarına dikkat etmeyenler yok mu? Bu kadar temel bir soruyu sormak bile tepkiyle karşılanıyorsa biz vatandaşlar kime ve neye sığınacağız?
Bu yazıyı, devleti yıpratmak için yazmıyorum. İktidarı, “bu acı durumdan fırsat bulup” eleştirmek için yazmıyorum. Siyaset yapmak gibi bir niyetim yok. Hain değilim. Şu durumda en son aklıma gelecek şey bunlar olurdu. Deprem olduğu günden bu yana yazdıklarımın hemen hemen aynısını söyleyen, bu ülkede yaşayan, depremin fiziken ve ruhen dokunduğu her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi soruyorum; biz neden değersiziz? Bizler zaten ülkesinin korkuttuğu insanlarız, korunmaya en ihtiyaç duyduğumuz dakikalarda, her anlamdaki yoksunluk nedeniyle tir tir titrerken bizi neden daha fazla korkutuyorsunuz?
Şu durumda devleti koruma kisvesi altında kendisini koruyanların, sürekli savunma halinde gezmesini anlıyorum da, “ben bu devletin bir parçasıyım, çadır nerede” diye feryat eden insanları bu koruma niyetinde harcamasını anlamıyorum. Devlet depremzede ya da herhangi bir vatandaş bunu söylediği için yara alıyor da, insanlar taşların altında yaralı değil mi? Devlet yara alacak diye ayağa kalkıyorsunuz da kan revan içindeki vatandaşın, onu görünce feryat eden vatandaşınız neden “beni itibarsızlaştırma” diye susturuyorsunuz? İnsanın, insan olmaktan gelen itibarı ne olacak?
Biz zaten devletin korkutulmuş çocuklarıyız, devletten, iktidardan bugün beklediğimiz bizi böyle zamanlarda korkutması değil, korumasıdır. Bizim devletten beklediğimiz, ölen kızının elini bırakmayan o babanın kızının elini bırakmadığı gibi bizlerin elini bırakmamasıdır. Dün devlet kendisine değer vermediğinde devleti yerden yere vuran, devlet olduğunu sandığında ise elimizi bırakanların bizi korkutması en son ihtiyacımız. İnsanlar korkmuş ve yıkılmışken onlara el uzatmak yerine, onlara Twitter’dan parmak sallayan “yan kişi ve organizatörlerin” devlet kostümü giyip sağa sola ayar vermesi ise şu durumda en son ihtiyaç duyulan şey. Bu nedenle söylemek gerekiyor ki, savunulması gerekmeyecek kadar güçlü olan devleti, iktidarı aslında kendi alanınızı savunmaktan fırsat bulursanız, biraz da kendi ülkenizin deprem görmüş insanlarını savunun!
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024