DOĞAN ÖZGÜDEN
Daha önce İnfo-Türk sayfasında da yazmıştım. Seçmenler ve özellikle de bugünkü despotik iktidara karşı olanar önlerine getirilen senaryolar karşısında uzun süre ciddi tereddütler yaşadı: CHP ve İYİP’nin İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde belediye seçimlerini kazanmaya tek başına güçleri yetmiyordu. Son genel seçimde Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olduğunu bir kez daha kanıtlamış olan HDP feragatte bulunarak Batı’nın büyük kentlerinde aday göstermeyip bu iki partinin Millet İttifakı’na dolaylı destek vermeli mi, vermemeli miydi?
İki gün önce seçime katılma hakkı tanınan tüm partilerin aday listelerini seçim kuruluna teslim etmeleriyle durum artık oldukça netlik kazandı.
TRT’nin verdiği bilgilere göre AKP ve MHP, 30’u büyük şehir olmak üzere 51 ilde. CHP ve İYİP ise 23’ü büyük şehir olmak üzere 50 ilde ortak adayları destekleyecek.
Daha açık bir ifadeyle, Cumhur İttifakı kesiminde MHP 44 ilde AKP’nin adayını, AKP ise 7 ilde MHP’nin adayını destekleyecek. Büyük şehirler planında ise ittifakın destekleyeceği adaylardan 27’si AKP’ye, 3’ü MHP’ye mensup.
Buna karşılık, Millet İttifakı kesiminde İYİP 29 ilde CHP’nin adayını, CHP ise 21 ilde İYİP’nin adayını destekleyecek. Büyük şehirler planında ise ittifakın destekleyeceği adaylardan 13’ü CHP’ye, 10’u İYİP’e mensup…
HDP ise İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana dahil 11 ilin büyük şehir ve de bazı yerel belediyelerinde başkan adayı göstermeyerek CHP-İYİP’in ortak adaylarına dolaylı destek verdiğini belirtmiş oluyor.
Özellikle de HDP’nin belli tepki ve eleştirilere rağmen büyük bir özveriyle 11 büyük şehirde Millet İttifakı’na destek vermiş olmasına karşılık, seçime katıldığı illerde bu ittifakı oluşturan partilerden destek gördüğüne ya da göreceğina dair herhangi bir işaret yok… Aksine, İYİP Bozkurtçu kökenine sadık bir parti olarak Kürt halkının özgürlük ve eşit haklar mücadelesinin siyasal örgütü HDP’ye ideolojik ve politik husumetini asla gizlemedi. Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ise HDP’ye destek vermek şöyle dursun, uygar bir şekilde görüşmeyi dahi reddetti, bazı partililerin HDP’lilerle kişisel düzeydeki temaslarını göz ardı ettirmek için elinden geleni ardına koymadı.
Yapılan tercihlerin ne denli yerinde olduğunun değerlendirmesi 31 Mart'ın ertesinde seçim sonuçları ve seçilen belediye başkanlarının tutumları görülerek yapılacak.
Şurası bir gerçek ki, 31 Mart seçimleri Türkiye’de sadece yerel yönetimlerde kimlerin söz ve karar sahibi olacağını belirlemenin ötesinde, 17 yıldır Türkiye’nin başına bela olan İslamo-faşist yönetimin en azında Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde çökertilerek Türkiye geneli için de bundan sonraki parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki seçmen tercihlerini şimdiden yönlendirme açısından da büyük önem taşıyor.
31 Mart seçimlerine katılmasına izin verilen siyasal partiler yukarıda isimleri geçen beş partiden ibaret değil.
Düzen partileri kesiminde Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Demokratik Sol Parti, Bağımsız Türkiye Partisi, Demokrat Parti, Hür-Dava Partisi ve Vatan Partisi, ittifakların beklediği oyların bir kısmını kendilerine çekerek belli belediyelerde Erdoğan-Bahçeli ya da Kılıçdaroğlu-Akşener ikizlerine sürpriz yaşatabilir.
31 Mart seçimleri Türkiye’nin genelinde mevcut baskıcı rejime darbe vurmak açısından ne denli önemliyse, Kürt seçmenlerin kendi iradeleriyle yerel yönetimlerin başına getirdiği belediye başkanlarını ve belediye meclisi üyelerini faşizan bir uygulamayla görevlerinden alıp yerlerine emir kulu kayyımlar oturtan AKP iktidarına hakettiği dersin verilmesi açısından da en az o kadar önemli.
İYİP’den zaten beklenmez ama CHP’nin doğu ve güneydoğu illerinde HDP’nin seçim şansını baltalamamak için herhangi bir yerde aday göstermekten vazgeçtiğine dair en ufak bir işaret yok.
Buna rağmen Kürt illerinde HDP adaylarının seçilmesini engellemeye ne Cumhur ne de Millet ittifakının gücü yeter… Büyük sorun, 31 Mart seçimlerinden sonra seçilen Kürt belediye başkanlarının Tayyip’in yeni bir darbesiyle görevlerinden uzaklaştırılıp yerine yine kayyımlar atanıp atanmayacağı… Aynı derece önemli bir başka sorun da, 11 ilde destek gördüğü HDP’nin böyle bir saldırıya uğraması halinde CHP‘nin tavrının ne olacağıdır… Yenikapı ruhuna sadakatını sürdürerek tıpkı dokunulmazlıkların kaldırılmasında olduğu gibi suspus mu kalacak, yoksa ele geçirdiği büyükşehir belediye yönetimlerini de seferber ederek Kürt belediye yöneticilerinin haklı mücadelesine destek mi verecek?
Örneğin, aday olur olmaz ilk işi Tayyip’in sarayına çıkarak kendisinden el almak olan İstanbul belediye başkanı İmamoğlu ya da Bozkurt geçmişine ipotekli Ankara belediye başkanı Yavaş görevden alınan Kürt belediye başkanlarıyla dayanışma gösterecek mi?
Yaklaşan seçimlerin bir başka önemli sorunu da, düzen karşıtı partilerin ve grupların birbirleriyle ilişkide alacakları tavır… HDP dışında bu kesimde seçime doğrudan katılma hakkı elde eden tek parti Türkiye Komünist Partisi… Ancak başka sol parti ve grupların destek verdiği bağımsız adayların da seçim yarışına katılmakta olduğunu göz önünde tutmak gerekir. TKP birçok belediyede başkanlığa doğrudan aday gösterirken, örneğin ÖDP’nin bir yöneticisi İstanbul’da CHP’nin Beyoğlu belediye başkanlığına aday olmayı kabul etmiş bulunuyor. Dersim belediye başkanlığı seçimine ise HDP, EMEP, ESP ve Partizan’ın içinde yer aldığı Devrimci Güçbirliği ile Sosyalist Meclisler Federasyonu ayrı adaylarla katılıyor.
Türkiye genelinde tüm aday listelerine ilişkin itirazlar değerlendirilip 25 Şubat’ta kesinleştirildikten sonra düzen karşıtı güçlerin bu seçimdeki konumu konusunda daha net bilgi edinmek mümkün olacak.
Şimdilik şunun mutlaka göz önünde tutulması gerekir: 31 Mart'ta sandık başına gidecek olan seçmenler sadece "büyük kent belediye başkanı" için beyaz ve yerel belediye başkanlığı için mavi oy değil, aynı zamanda belediye meclisi üyelikleri için de sarı renklerde oy kullanacaktır.
Bu demektir ki, seçime katılma hakkı tanınmış olan düzen karşıtı partiler ya da gruplar başkan adayı göstermedikleri yerlerde belediye meclislerine üye seçtirmek için mücadele etmek durumundadır.
Düzen karşıtı seçmenler de, Millet İttifakı’nın dayattığı başkan adaylarına oy vermek içlerinden gelmese de 31 Mart'ta sandık başına mutlaka giderek belediye meclisi üyelikleri için oy kullanmalıdır.
Bir tatsız olasılık daha… Özellikle düzen karşıtı partilerin farklı başkan adayları gösterdikleri belediyelerde bu adayların aldığı toplam oy Cumhur ya da Millet ittifakının oylarının üzerinde çıksa bile, sırf oyların ikiye bölünmesi nedeniyle iki adaydan hiçbirinin seçilememesi ve başkanlığın düzen partilerinden birinin adayına kaptırılmasıdır.
Türkiye solunun geçmişinden iki anımsatma:
1965 seçimlerinde 15 milletvekilliği kazanarak Türkiye siyasetine ağırlığını koymayı başarmış olan Türkiye İşçi Partisi, dört yıl sonra yapılan 1969 seçimlerinde ancak 2 milletvekili çıkartabilmişti. Bu düşüşte hiç kuşku yok ki küçük partilere avantaj sağlayan “milli bakiye” sisteminin sırf TİP’i Meclis’ten dışlamak için AP-CHP işbirliğiyle kaldırılmış olması önemli bir rol oynamıştı.
Ancak unutulmamalı ki 1965’te yüzde 2,97 olan oy oranının 1969’da yüzde 2,68’e düşmüş olmasının başka nedenleri de vardı. TİP’in oy oranı 1966’da 23 ilde yapılan kısmi Senato seçimlerinde yüzde 3,90’a, 1968’de 24 ilde yapılan kısmi Senato seçiminde ise yüzde 4.70’e kadar yükselmişti.
Bir yıl sonra yapılan 1969 seçimlerinde TİP oylarının yüzde 2,68’e düşmesinde, “Milli Demokratik Devrim” tezini savunanların ya da onların sempatizanlarının partiden tasfiyesiyle başlayan bölünmenin, ardından bu tasfiyeyi yapan yöneticilerin Çekoslovakya olaylarından sonra kendi aralarında patlak veren iç iktidar mücadelesinin sol seçmen üzerindeki olumsuz etkileri de büyük roy oynamıştı.
1969 seçimlerine soldan katılan artık sadece Türkiye İşçi Partisi değildi. O zamana kadar partiyi destekleyen Alevi yurttaşların bir bölümünün kurduğu Birlik Partisi de seçime katılarak yüzde 2,80 ile TİP’in oylarından daha fazla oy almış, üstelik 8 milletvekili çıkartmıştı.
Dahası, partiden tasfiye edilen MDD taraftarlarının seçime bazı illerde “bağımsız sosyalist” adaylar olarak katılması da TİP’in oy kaybında etkin olmuştu.
Örneğin Kars ilinde TİP milletvekili Adil Kurtel’in 1969 seçimine “bağımsız sosyalist” aday olarak katılması nedeniyle sol oylar bölünmüştü. TİP adayı Naci Kutlay, 13.003 gibi yüksek bir oy aldığı halde, sol oyların 2.678’inin Kurtel’e kayması nedeniyle sıralamada sağcı adayın altına düşmüştü. Bu nedenle İstanbul’dan seçilen Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas’ın yanı sıra Kutlay’ın Meclis’e üçüncü TİP milletvekili olarak girmesi mümkün olamamıştı.
Sol oyların bölünmesine ilişkin bir başka örnek ise 10 yıl sonra, 15 Ekim 1979 senato seçimlerinde yaşanmıştı. İstanbul’da seçimlere Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi adaylarının yanı sıra Türkiye Komünist Partisi ile bir başka sol grubun gösterdiği bağımsız adaylar da katılmıştı. Bu dört parçalı katılım nedeniyle sol seçmen ciddi bir kararsızlık yaşamış, TKP’nin desteklediği bağımsız aday Beria Onger 20.215, TİP adayı Behice Boran 12.969 oy alabilmiş, diğer iki adayın oyları ise 5 binin de altında kalmıştı.
Önümüzdeki yerel seçimlerde düzen partileri karşısında sırf oy bölünmesi yüzünden yenik düşmemek için düzen karşıtı tüm partilerin ve grupların yapıcı bir diyalog içinde olması, seçmenleri mümkün olduğunca tek adaya veya listeye oy vermeye yönlendirmesi gerekir.
AKP-MHP diktasının sarsılmasını sağlamak açısından olduğu gibi, CHP-İYİP ittifakının seçim sonrası Yenikapı ruhlu kaypaklıklarına set çekilmesi açısından da böylesi yapıcı diyalog yaşamsal önem taşıyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024