DOĞAN ÖZGÜDEN
Bugün Türkiye’de on yıllık DP yönetimine son veren 27 Mayıs 1960 darbesinin tam 60. yıldönümü… 57 yıl önceki başarısız 21 Mayıs darbesini tahlil eden geçen haftaki yazımda “Talat Aydemir ve Fethi Gürcan İsmet Paşa’nın gazabıyla idam sehpasında katledilmişken Orgeneral Memduh Tağmaç ve hempası 1971’de, Orgeneral Kenan Evren ve hempası 1980’de kanlı darbelerin en hasını yapacaklar, ama yaşamlarını rahat döşeklerinde tamamlayacaklardı…” demiştim.
27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar da bu anlamda şanslı sayılırlar… Her şeyden önce darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlansa ve Demokrat Parti iktidarda kalsaydı, darbeci subayların tamamı ordudan atılacak, belki de “elebaşı” olarak görülen bazıları tıpkı Menderes, Zorlu ve Polatkan gibi idam sehpasında can vereceklerdi.
Bunun küçük çaplı bir örneği 1958’de “darbe girişimi”nde bulundukları için tutuklanan dokuz subayın derhal ordudan atılması ve mahkûm edilmesiydi. Girişim başarılamadığı için idam söz konusu olmamıştı.
Hiçbir ilgim olmadığı halde, yedek teğmen olarak bu başarısız darbe girişimi nedeniyle ben de sürgün yemiştim.
1957 yılı sonlarıydı… Yedek subay olarak Milli Savunma Bakanlığı’nın İzmir Temsil Bürosu’nda görevliydim. Bir ihbar üzerine İstanbul’da bir grup subay, hükümet darbesi hazırlamak iddiasıyla tutuklanmıştı. Ancak 1. Ordu Komutanı’nın yayın yasağı koyması nedeniyle olay kamuoyuna 16 Ocak 1958’de açıklanmıştı. Olaya adı karışanlar arasında MSB İstanbul Temsil Bürosu’nun, yani bizim İzmir’deki büronun İstanbul’daki benzerinin müdürü de vardı.
Olayın açıklanmasından kısa bir süre sonra, bir sabah basın özetlerini hazırlarken, o sırada karargâhta yazıcı olarak askerlik hizmeti yapmakta olan yazar Erol Toy yanıma geldi, “Teğmenim, benden duymuş olmayın, Ankara’dan biraz önce emir geldi. Sizi Ankara’ya, Mamak’a sürüyorlar…” dedi. Birkaç saat sonra da büro müdürü binbaşı emri bana resmen tebliğ etti.
9 Subay Olayı’na İstanbul’daki büro müdürü de karıştığı için, MSB temsil büroları bir fesat ocağı sayılmış, kapatılmalarına ve çalışan askeri personelin de birliklere dağıtılmasına karar verilmişti.
Ben Mamak’taki Muhabere Eğitim Merkezi’ne gönderildim… İstanbul Temsil Bürosu’nda görevli olan bizim tertipten Zeki Müren ise bir askeri birliğe sürülmek yerine, yeni kurulmuş olan “Subay Çocuklarına Yardım Derneği” yararına Türkiye’nin dört bir yanında bir dizi konser vermekle görevlendirildi.
Ankara’daki birliğime teslim olduktan sonra kent yaşamından kopmamak için okuldaki subay misafirhanesinde kalmak yerine Hergele Meydanı’ndaki ucuz bir otelde kalmayı tercih etmiştim. Her sabah bir servis arabası okul subaylarını oturdukları semtlerden toparlayıp Mamak’a götürüyordu. Biz o çevrede oturan bir başka subayla birlikte servis arabasına Gençlik Parkı civarında biniyorduk.
Servis arabası daha sonra Ankara Radyoevi, Sıhhiye, Cebeci’den de bazı subayları alıp Mamak’a yollanıyordu. Ankara Radyoevi’nin önünden geçerken arabada bir hareketlilik ve inanılmaz bir diyalog başlıyordu.
- Ankara Radyoevi’ni ele geçirmek kime nasip olur?
Artık ok yaydan çıkmağa başlamıştı. Bu tür şeyler şaka niyetine de olsa korkusuzca konuşulabiliyordu.
Ben 1958 Haziran’ında terhis oldum… Daha sonra yayımlanan anılardan öğrendiğim kadarıyla 27 Mayıs darbesinin örgütlenmesinde Mamak’taki Muhabere Okulu büyük rol oynamıştı.
1971 ve 1980 askeri darbelerinin Washington’un ve NATO’nun teşviki ve desteğiyle gerçekleştirildiği, darbecilerin de bunun bedelini tüm sol ve anti-emperyalist güçleri ezip Türkiye’yi siyasi, ekonomik, ideolojik ve askeri bakımdan ABD emperyalizmine daha da bağımlı kılarak fazlasıyla ödediğini o günleri yaşayanlar ya da dikkatle izlemiş olanlar gayet iyi bilir.
27 Mayıs 1960 darbesi bu formatın dışında mıydı? Kesinlikle hayır…
1953 başından itibaren İzmir’de muhalif bir gazetede çalıştığım, gazeteciler sendikası ve cemiyetinde sorumluluk üstlenerek basın özgürlüğü ve medya çalışanlarının sosyal hakları uğruna mücadelede fiilen yer aldığım için DP iktidarına karşı direnişi bittabi tümüyle destekliyordum.
1960 yılında Milliyet gazetesinin İzmir temsilcisi olarak NATO’ya ilişkin aktüaliteyi de yakından izliyordum… Karargâhta görevli Türk subayları arasında, az da olsa, gerçekten ABD hegemonyasına, NATO bağımlılığına karşı olanlar da vardı.
27 Mayıs darbesinden bir yıl kadar önce bu subaylardan birisi karargâhta görevli Amerikalı askeri personelin döviz kaçakçılığı yaptığını kanıtlayan belgeleri ele geçirerek bana vermişti, ben de bunları Milliyet gazetesinde yayımlamıştım.
Kaçakçılık olayına o zamanki NATO Güney-Doğu Kara Kuvvetleri Komutanı General Harkins’in de adı karışmıştı. Bu general 60’lı yıllarda ABD Pasifik Kuvvetlerinde daha önemli bir göreve getirilecek, Vietnam’a ABD askeri müdahalesi başlayınca da oraya gönderilen Amerikan birliklerinin ilk başkomutanı olacaktı.
1960 Nisan’ında ünlü Tahkikat Komisyonu kurularak devlet terörünün iyice şiddetlenmesinden sonra Türkiye artık tam anlamıyla darbe eğik düzeyindeydi. İstanbul ve Ankara’da öğrenci gösterileri sürüp giderken Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel izinli olarak görevinden ayrılarak Karşıyaka’nın Bostancı semtindeki evine çekilmişti… Beklemedeydi…
Bu arada Başbakan Yardımcısı Medeni Berk İzmir’de yaptığı bir basın toplantısında iktidarın yakında erken seçime gideceğini söylemişti ama kimse bu açıklamayı ciddiye almamıştı.
Haber almak için NATO Karargâhı’na gidişimde, orada görevli Türk subaylarının iktidar aleyhtarı bildirileri Amerikalı subay ve assubayların gözleri önünde karargâhın daktilo makinelerinde dizip teksir makinelerinde bastıklarını görüyordum. Belli ki her şey ABD’nin bilgisi dahilinde gelişiyordu.
Bu dönemde Genelkurmay NATO Dairesi Başkanı olan Kurmay Albay Alparslan Türkeş sık sık İzmir’e gelerek NATO komutanlarıyla görüşmeler yapıyordu. Alparslan Türkeş’in bu geliş gidişlerinde Karşıyaka’daki evinde Gürsel’le de temas kurduğu söyleniyordu.
Tam da o günlerde Batı ve Doğu blokları arasındaki detent sürecine büyük darbe vuran bir skandal patlak verdi. Sovyet hava sahasına giren bir Amerikan U-2 casus uçağının düşürüldüğü Nikita Kruşçev tarafından açıklandı. Türkiye’ye ABD’nin IRBM füzelerini yerleştirmekte olmasına zaten tepki duyan bazı Türk subayları bu uçak rezaletinden sonra NATO’ya, CENTO’ya bağımlılığı açıkça eleştirmeye başladılar.
Tam da o günlerde İstanbul’da NATO dışişleri bakanlarının çok önceden planlanmış toplantısı başladı. Toplantının yapılacağı salonun önünde gösteriler düzenleniyordu. Ama bu gösteriler Türkiye’nin ABD’ye ve NATO’ya bağımlılığını protesto gösterileri değil, aksine NATO’nun ve üye ülkelerin Menderes iktidarına karşı tavır koymasını isteyen gösterilerdi.
Başbakan Menderes kendisine karşı gösterilere NATO’nun alet edilmesine öfkeliydi, CHP’yi hedef alarak tepkisini şöyle ifade ediyordu: “Biliniyor ki CENTO toplantısı için Tahran’a gideceğim… Ve nihayet memleketimiz için müstesna bir şeref teşkil eden NATO camiası toplantısı vesilesiyle, başta hariciye nazırları olmak üzere siyaset adamları, diplomatlar ve gazetecilerden mürekkep bine yakın güzide ve muazzam bir misafirler heyeti İstanbul’da bulunuyor… Bu bin kişilik heyetin ve hattâ dünyanın gözünün ve dikkatinin üzerimize çevrildiği bir zamanda memleketimizi anarşinin bir cehennemi halinde göstermek… Hesapları bu mu?”
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü de 4 Mayıs 1960 tarihli Milliyet’te yayımlanan yanıtında Menderes’in suçlamalarını reddederek NATO’ya şöyle sahip çıkıyordu: “CHP insan haklarına hürmetkâr, demokratik bir rejim ile idare edilen bir Türkiye’nin hür Batı âleminin ve NATO ittifak câmiasının şerefli bir üyesi olmasını samimiyetle benimsemiştir. Demokrat Parti genel başkanı, NATO’nun sadık ve vefakâr bir uzvu olan Türk milletine Batı âleminin haklı olarak gösterdiği her itibarı, adım adım kurmaya çalıştığı baskı rejimi için mesnet olarak istismar etmiştir.”
Birbiriyle kıyasıya çatışma halindeki Türkiye’nin iki büyük siyasal partisinin, DP ve CHP’nin NATO’ya sahip çıkıyor olması ABD’yi de onun Türk ordusundaki bağlantılarını da son derece rahatlatmıştı.
Bu rahatlıkladır ki darbeciler 27 Mayıs sabahı Türkiye radyolarında sözcü olarak Genelkurmay’ın NATO Dairesi Başkanı Kurmay Albay Alparslan Türkeş’i konuşturarak “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız” yemini edeceklerdi.
İzmir’de 27 Mayıs darbe sabahı Milli Birlik Komitesi’nin başına geçmek üzere askeri uçakla Ankara’ya giden Orgeneral Cemal Gürsel’den bir demeç aldıktan sonra saat 9 sularında tepkileri öğrenmek üzere NATO Karargâhı’na gitmiştim. Tanıdıkları bir albayın darbenin başında görünmesinden, Amerikalı'sı da Türk'ü de hemen tüm askerler memnundu.
Adnan Menderes’in darbeden önce Batı’dan beklediği desteği göremediği için Sovyetler Birliği’yle iyi ilişkiler kurmaya, hatta Moskova’ya bu amaçla bir seyahat yapmaya hazırlandığı biliniyordu. Artık bu tehlike ortadan kalkmıştı.
Mısır, Suriye ve Irak’taki gibi Batı karşıtı, Sovyetler Birliği’yle sıcak ilişkiler geliştirecek bir askeri yönetim de artık söz konusu değildi.
Daha sonraki günlerde Albay Alparslan Türkeş’in başbakanlık müsteşarı görevini üstlendiğinin ve Cemal Gürsel’den sonraki cuntanın ikinci güçlü adamı olduğunun açıklanması NATO canibini daha da rahatlattı.
Darbeden sonra Türk Ordusu’nun tam anlamıyla egemen sınıfların hizmetine girmesi, ABD emperyalizmine ve NATO’ya bağımlılıktan kurtulmaya kalkışmaması için Amerikalı müşavirler MBK’ye iki önemli tezgâh kabul ettirdiler.
Bunlardan ilki, ordudaki komuta piramidini yeniden sağlama gerekçesiyle binlerce subayın emekliye sevk edilmesi, orduda kalan subayları da maddi koşullarını iyileştirerek kapitalist sınıfın tamamen yanına çekmek için Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun (OYAK) kurulmasıydı.
İkincisi, anayasaya konulan bir madde ile Milli Güvenlik Kurulu (MGK) oluşturularak Türkiye’nin iç ve dış siyasetini belirlemede ve uygulamada yetkili kılınmasıydı.
ABD’nin 27 Mayıs Cuntası eliyle dayattığı bu iki tuzak sayesindedir ki ABD ve NATO patentli 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri yükselen sol ve anti-emperyalist hareketleri ezmek üzere hiçbir engelle karşılaşmadan gerçekleştirildi.
Tıpkı 12 Mart ve 12 Eylül cuntacıları gibi, 27 Mayıs’ı yapan cuntacılar da yaptıkları darbeden dolayı asla sorumlu tutulmadılar. Aksine, 1961’de sivil yönetime geçildikten sonra Cemal Madanoğlu hariç hepsi “tabii senatör” olarak parlamenter dokunulmazlık zırhıyla rejimin yönetimine ortak olmaya devam ettiler.
27 Mayıs darbesini yapan cuntanın kurucularından biri daha vardı ki, onun yazgısı farklı oldu, idam sehpasında katledildi: Kurmay Albay Talat Aydemir…
1959’da Kore’deki Türk askeri birliğinde görevli olduğu için 27 Mayıs darbesine katılamayan Aydemir bu nedenle Milli Birlik Komitesi’nde de yer alamamış, ancak 1960’da yurda dönüşünde Harp Okulu komutanı olarak görevlendirilmişti.
Yeni anayasanın kabulünden sonra yapılan 15 Ekim 1961 seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayan generaller ve yüksek rütbeli subaylar en geç 25 Ekim 1961 tarihine kadar yeni bir askeri darbe gerçekleştirmek üzere Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) adı altında yeni bir cunta oluşturdular.
Ancak AP, CHP, YTP, CKMP liderlerinin bir araya gelerek Yassıada mahkûmlarına asla af çıkartmayacaklarına ve Cemal Gürsel’i cumhurbaşkanı seçeceklerine dair bir protokol imzalamaları üzerine darbe yapmaktan son anda vazgeçtiler…
Bu paşalar cunta kurmuş olmalarına rağmen ordunun başındaki yerlerini korumaya devam ederken, İsmet Paşa onları dışarıdan desteklemiş olan Harbiye Komutanı Talat Aydemir’i ve genç subayları başka görevlere atamaya kalkıştı.
22 Şubat 1962 direnişi bu tasfiyeye karşı başladı ama başarılı olamadı, sonuçta Talat Aydemir ve diğer direnişçi subaylar haklarında yasal işlem yapılmamak kaydıyla emekliye sevk edildiler.
21 Mayıs 1963’de gerçek bir darbe girişiminde bulundularsa da ABD ve NATO’nun darbe formatı dışında hareket ettikleri için yine yenildiler.
Albay Talat Aydemir İnönü’ye tekrar kafa tuttuğu için yoldaşı Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte 1964 yılında idam sehpasında katledilirken 27 Mayıs cuntasını birlikte kurduğu silah arkadaşları siyaset dünyasında “tabii senatör” sıfatıyla söz ve karar sahibi olmaya devam ettiler… 12 Eylül 1980’de Kenan Evren namında yeni yetme bir faşist general darbe yapıp siyaset yapmayı onlara da yasaklayıncaya kadar…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024