Elif ÇAKIR
Ülkeyi iki ayrı kampa ayırarak, toplumun bir kesiminin travmatik acılar yaşamasına bir kesimin ise elleri yüreğinde endişe, panik içinde yaşamasına sebep olan “irtica gelecek” korkusu zihinlere ne zaman yerleştirildi?
Ülkenin ekonomisine verdiği zararı bir kenara bırakalım, Diyarbakır’dan Edirne’ye ateş girmedik ev bırakmayan, yine ülkeyi iki ayrı kampa bölen “bağımsız Kürdistan istiyorlar” söylemi üzerinden oluşturulan “Kürt etnisitesi” korkusu.
Bu iki büyük korku da Cumhuriyet döneminde uyduruldu.
Dindar kadrolar iktidara geldi ama yıllardır dehşet içinde beklenen “irtica” bu ülkeye gelmedi?
“İrtica gelecek” korkusuyla bu ülkede ne acılar yaşandı ne gözyaşları döküldü de “irtica gelecek” korkusu o acıların, insan hakları ihlallerinin yaşanmasına göz yumdurdu.
90 yıldır gelmeyen kurgulanmış “irtica” korkusu yarın yine de birileri için kullanışlı argüman olur mu? Olur.
Devlet faili meçhuller işledi, insan haklarını açıktan ihlal etti ancak toplumun bir bölümü, kurgulanmış, empoze edilmiş “Kürt etnisitesi” korkusuyla yapılan zulme, adaletsizliğe göz yumdu?
Devlet 1960’lı yılların ortalarından itibaren “Bu kış komünizm gelecek” korkusunu yerleştirdi toplumun bir kesimin zihinlerine. Var olan korkuları tekrarlarken yeni korkular üretildi.
Çünkü korku siyasetinin paronayaklaştırdığı ve korkunun sürekli teyakkuzda tuttuğu bir toplumu yönetmek kolaydır.
Korku insanları birey olmaktan çıkartır. Korkunun hakim olduğu toplum aynılaşır. Farklı olanı düşman olarak görür. Korkunun olduğu yerde akıl devrede değildir. Sorgulamaz, düşünmez. Bugün dost gördüğünü çok kolaylıkla yarın düşman olarak tanımlayabilir. Korkunun hakim olduğu yerde insan özne olmaktan çıkar.
“Korku, insana ‘ben’ olarak kendisini yenemeyeceği korkusunu verir. Kolektif korku ne kadar güçlü olduysa devlete bağlılık da o kadar güçlü olur ve korku unsuru ilan edilen öteki/yabancı /düşman olan unsurlara karşı tepki ve cezalandırma biçimi de o denli şiddetli oldu. Korku birliğin, siyasal iktidar da dirliğin teminatı oldu. Böylece iktidar, hem korkunun hem de toplumun hem de insanın doğasını bozdu.” (Halis Çetin, Korku Siyaseti ve Siyaset Korkusu, İletişim Yay.)
İşte bu yüzden bizim gibi birey olamayan toplumlarda siyasal iktidarlar kendilerini destekleyen tabanlarını ‘korkular’ üzerinden hatta tutmaya çalışırlar. Çünkü korku, kitleleri motive eder, istenilen şekilde biçimlendirir ve siyasal iktidarların yaptığı hataları meşrulaştırma işlevi görür.
Korku siyaseti, doksan yıldır Türkiye’de siyasal hayatı belirleyen en önemli faktörlerden birisidir ve dönemin egemenlerine göre el değiştiriyor.
Dünden bugüne “biz gidersek onlar” gelirse korkusundan değişen bir şey var mı?
Yok.
Birkaç gün önce AK Parti milletvekili Abdulahat Arvas, Mart ayında yapılacak yerel seçimleri AK Partinin kazanamaması durumunda “başörtülülerin caddelerde” yürüyemeyeceğini söyledi.
Bildiğiniz yerel seçimlerde, yani belediye başkanlığı seçimlerinde AK Parti kazanamazsa “başörtüler” caddelerde yürümeyecekmiş!
Bu ülkede alıcısı oldukça yüksek bir korku hatırlatması...
Tamam, bu ülkede başörtüsü yasaklarının yarattığı travmaları hatırlatmak, bu ülkede 28 Şubat süreciyle korkutmak, bir siyasal partiyi ilelebet iktidarda tutmaya yeter.
Başka hiçbir şey yapmaya gerek kalmaz.
Fakat bu aynı zamanda 17 yıldır demokrasi, özgürlükler, adalet konusunda yaptığı reformlarla toplumun büyük bir kesimin sempatisini kazanan, sandıkta yaptığı icraatların mükafatını alan AK Parti’nin itibarını zedeleyen bir söylem de.
“Biz kazanamazsak başörtülüler caddelerde yürüyemeyecek” demek rakiplerinizin eline artık iktidar olarak yapacak bir şeyimiz kalmadı kozunu vermez mi?
Seçmen de, 17 yıldır yapacaklarını, ülkeye kazandıracaklarını anlatıyorlardı şimdi neden böyle “biz kazamazsak” diye korkutuyorlar sorusunu sordurmaz mı?
Başkaları kazandığında bu ülkede bir daha böyle sorunlar yaşanmasın diye devletin kurumlarını kurumsallaştırmamışlar mı sorularını akla getirmez mi?
AK Parti korkular üzerinden siyaset yapmayan bir siyasal parti iken ne değişti denilmez mi?
Van Milletvekili Abdulahat Arvas AK Parti içinde yeni bir isim olabilir. Mesela 2009 senesinde Erdoğan’ın AK Parti’nin 14. İstişare Toplantısında partisinin mensuplarına söylediği şu sözleri bilmiyor da olabilir.
“Yaşanılan acıları, millet olarak yaşanan travmaları, milletimizin derin hafızasını, kolektif bilincini bir korku aracı olarak kullananlar çıkabiliyor. Atılan her adımda geçmişte yaşananları hatırlatıp bu milleti korkuya mahkum etmek, korkuya teslim etmek isteyenler çıkabiliyor. Yani bir korku toplumu oluşturma gayreti içerisinde olanlar çıkabiliyor.”
Arvas, elbette “AK Parti kazanmazsa” diye başlayan cümleler kurabilir. Ancak AK Parti’nin kazandırdıklarını hatırlatıp, AK Parti belediye seçimlerini kazanmadığında şehirlerin, ilçelerin neler kaybedeceğini anlatabilir. “Van’ın yol yapılmadık yolu kalmayacak”, “sosyal tesislerimiz en yoksul vatandaşımızın dahi istifade edebileceği koşullarda olacak”, “meslek edindirme kurslarımızı daha da geliştireceğiz”, “ekonomik krize karşı belde insanlarımızın ceplerini yakmayacak şu şu hizmetlerimizi sunacağız” demek varken... Gel de Van’dan Türkiye’ye “Başörtülüler caddelerde” yürüyemeyecek diyerek geçmiş korkusu sal.
Sayın Arvas’a, belediye seçimlerinin yerel seçim olduğunu bu seçimlerin başörtüsüyle uzaktan yakından bir alakasının olmadığını hatırlatması gerekiyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
19.11.2025
11.11.2025
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025