Hadi ULUENGİN
MALÛM, bize liberal deniyor. Oysa Marksizm’le köprüleri attıktan sonra bile iktisat teorilerinde en azından Keynes tipi bir müdahaleciliğe yakın durdum.
Dolayısıyla da kendimi hiçbir zaman liberal diye tanımlamadım ve tanımlamıyorum.
Fakat olsun! Liberalizm aslında bütün özgürlükçü düşüncelerin ve “sol ”un dahi ana matrisini oluşturduğundan sırtıma yapıştırılan bu etiketten gocunacak ve utanacak değilim.
Madem öyle diyorlar, kalsın. İşin esasını başka bir yazıya bırakıyorum.
Neyse de, işte biz o liberallere bugün yine iki zıt kutuptan iki farklı beddua yağıyor.
BİR; geçmişte AKP’ye vermiş olduğumuz desteği hatırlatan ve ulusalcılardan otoriter sağa uzanan laik kesim bülbülleri şimdiki muhalefetimizi şu belagatle lânetliyorlar:
“Aptallar, tongaya bastınız ve kendinizi iktidara kullandırarak ona maşa oldunuz. Atı alan da Üsküdar’ı geçti. Son pişmanlık fayda etmez, suçunuzu asla affetmeyeceğiz! ”
İki; bu defa aynı iktidarı sahiplenen ve ters mihrakta yer alan dindar - muhafazakâr cihet ise yine aynı gerekçeden yola çıkarak ama tabii tam aksini vurgulayarak şöyle buyuyor:
“Ey liberaller, işte tekrar aslınıza rücu ederek bizi ‘sattınız’(!). Zaten hep karşı safta yer alıyordunuz ama konjonktürden yararlandınız. Defolun, size muhtaç değiliz! ”
Yani sözkonusu liberaller açısından ne Musa’ya, ne İsa’ya yaranmak durumu ortaya çıkıyor ki, doğrusu bu olgu beni mutlu kılıyor ve ilkeli davrandığımıza daha çok inandırıyor.
ÇÜNKÜ bir, eleştirelliği saklamak kaydıyla geçmişte AKP’yi desteklemiş olmaktan asla pişmanlık duymuyorum. Hatta takvim geriye çevrilse bugün de yine aynı şeyi yaparım.
Zira o AKP iktidarı sayesindedir ki Türkiye’de hükümran eski statüko yıkıldı.
Biri Kürt gerçekliğinin cin şişesinden çıkması, diğeri ise askerî vesayetin sona ermesi olmak üzere paradigmanın iki ana unsuru berhava oldu. Artık bunlardan geri dönüş de yoktur.
Az buz şey midir? Kim küçümseyebilir?
Ve bırakın eti budu ne liberalleri, AKP gibi arkasında geniş kitleler ve ideolojisinde dindar - muhafazakâr söylemler olmayan başka hiçbir parti böyle bir atılımı hayata geçiremezdi.
Pragmatik ve gerçekçi siyaset o AKP’yi bu yönde teşvik etmek, desteklemek ve savunmak yükümlülüğünü zorunlu kılıyordu ki, liberallerin yapmış olduğu şey de işte budur!
Dolayısıyla, statükoyu yitirmiş olmanın hıncıyla ve kendimizi “kullandırttığımız ” (!)gerekçesiyle bizleri artık hiç “affetmeyeceklerini ” (!) söyleyenler boşuna çene yormasınlar.
Daha neler, zaten kimseden, hele hele onlardan asla af dilenmeyeceğimiz bir yana, eğer illâkullanmak fiili geçerliyse kimin kimi kullandığı hakkında da şöyle bir düşünsünler.
ÖTE yandan, bu defa mutlak iktidar destekçilerinin şimdiki muhalif tavrımızdan ötürü liberallere“bizi sattınız ve aslınıza rücu ettiniz ” diye lânet yağdırması da tam bir hezeyandır.
Pardon, kim kimi sattı? Destur de ağam, hop dedik paşam!
Yazdığımız, çizdiğimiz, söylediğimiz ortada, biz dün neysek bugün de oyuz!
Ne yani, Murat Belge’nin dediği gibi Erdoğan demokrasiden vazgeçti diye biz de mi vazgeçecektik? Aslımıza rücu falan etmedik, zira aslımız ve astarımızı hep alenen sergiledik.
Fakat tabii iktidar destekçileri liberallerden de biat bekledikleri ve bulamadıkları için şimdi onlara hiddet püskürüyorlar. Oysa bizler hiç kimseye açık çek de imzalamadık.
Aksine, AKP’yle yol arkadaşlığında da o aslımız olan ilkeleri tavizsiz sahiplendik.
Safımız ise otuz yıldır hiç değişmedi. Şimdi muhalif davranıyor olmamız darbecilikle, vesayetçilikle, ulusalcılıkla gerdeğe girdiğimiz anlamına gelmiyor ve gelmeyecek.
Çünkü liberallerin yegâne kıstasını demokrasi ahlakı oluşturuyor ki, Musa’ya veya İsa ‘ya yaranmak peşinde koşmadığımız için kim bu ahlâka yabancılaşırsa bize de yabancılaşıyor!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Recep Akıl
Takke düştü kel göründü yani.