Halil BERKTAY
[16-17 Kasım 2020] Bir yandan kafam bu tür kâh iyimser kâh kötümser düşüncelerle meşgulken, bir yandan da koronavirüs korkusuyla stüdyoya gitmeyip evden, çalışma odamdan katılmayı yeğledim. Meğer böyle yapmanın şu avantajı da varmış: masanızda oturup not alabiliyor, icabında internetten kaynak dahi karıştırabiliyorsunuz. Aşağıdaki metin, dört saat süren bu hayli uzun program boyunca, kısmen sıra bende değilken, kısmen reklam aralarında tuttuğum, bazılarını da konuşup söyleyebildiğim, yer yer tekrarlı notlardan oluşuyor.
Program öncesinde, hazırlık soruları
Dünya iyiye mi, kötüye mi gidiyor? Biden’ın seçilmesi iyi oldu ama sadece ABD başkanının değişmesiyle bütün dünyanın gidişatı hemencecik değişmez. Biden’ın ve kabinesinin şahsında Amerikan yönetiminin nasıl bir vizyon ve önderlik ortaya koyacağı veya koymayacağına; en azından Batı’yı ne kadar toparlayıp toparlamayacağına bağlı.
Türkiye son bir haftadır konuşulan reform seferberliğiyle doğru yolda mı, yanlış yolda mı? Şimdilik ortada, ekonomide, Merkez Bankası yönetiminde ve para politikasında alınan en âcil önlemler dışında, sadece lâf var. İyi lâflar, olumlu bazı vaatler — ama sadece lâf, sadece vaat, sonuç itibariyle. Bu kadarıyla, bu tabii iyi bir şey. İktidarın tabii görece doğru bir yola girdiği söylenebilir. Ama nereye varacağını yaşayarak göreceğiz.
Türkiye dünyayla birlikte mi, dünyaya karşı mı ilerliyor? Hangi dünyayı kastettiğinize bağlı. Çin (Şi Cinping), Rusya (Putin), Belarus (Lukaşenko), Polonya (Duda), Macaristan (Orban), Brezilya (Bolsonaro)… Bu da bir dünya. En kötü otoriter rejimler dünyası. Bu dünyadan ne kadar farklı ve ona karşı, ondan koparak ilerlerse o kadar iyidir. Öte yandan Batı ve özellikle Avrupa, Avrupa Birliği. Bu da başka bir dünya. Bu dünyayla ne kadar birlikte yürür ve ilişkilerimizi tamir edersek o kadar iyidir.
Tarihî bir değişimin eşiğinde miyiz? Hayır, bunu söylemek için çok erken. Biden nasıl bir vizyon ve liderlik ortaya koyacak? Dünya ve insanlık konjonktürü aşan ciddî bir buhranla yüz yüze. Batı kapitalizmi buna karşı yeni ufuklara açılabilecek mi? Bunu göremiyorum. En azından henüz göremiyorum. Türkiye açısından ise, 2002-2012 arası gerçekten büyük bir dönemeçti. Önemli bir tarihî eşiği ifade ediyordu. Şimdi ise ilk ağızda tamirat söz konusu.
Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda, şimdiki reform çabası gerçekçi mi? Siga siga (çocukluğumdan kalma, çoktan kullanmadığım bir deyim; biz Girit muhacirleri, hop, durun bakalım, biraz yavaş anlamında siga siga deriz). Ortada, başlamış ve ilerleyen büyük bir reform hamlesi yok henüz. Bir değişim ihtiyacının (nihayet) kabullenilmiş olması gerçekçi. Tabii ki Türkiye’nin şu durumdan bir çıkış araması zorunlu. Ama ciddî engeller de var. En önemlisi, son beş yılda oluşan siyasal kültür ve alışkanlıklar. Tek kelimeyle: merkeziyet, hem de çok aşırı merkeziyet. İkincisi, buna denk düşen ittifaklar, MHP’yle ve ulusalcılıkla. Bunlar handikap. Birtakım reformlar olacaksa, bu ayakbağlarıyla çatışarak ve bunlardan kısmen de olsa kurtularak ilerlemek zorunda.
Ekonomide ve hukukta ne değişmeli? Demokrasi ve özgürlükler için ne değişmeli? Böyle tek tek alanlara eğileceksek, ekonomide rasyonelliğe ve uluslararası piyasaların varolmanın açık bir ekonomi (artık tekrar kendi içine kapanması imkânsız bir ekonomi) açısından icaplarını gözetmek şart. Hükümet sisteminde, ya parlamenter sisteme dönülmeli. Ya da başkanlık sistemi yumuşatılmalı; en azından, nihaî formülasyonuna giden yolda, son anda empoze edilen bütün aşırı merkezîleştirilmeler kaldırılmalı; başkanlığın yetkileri azaltılmalı; Meclis güçlendirilmeli; gene son anda yokedilen denge ve denetleme mekanizmaları geri getirilmeli. Hukukta, bütün adalet ve yargı kurumlarının özerkliğine, siyasetten mutlak bağımsızlığına dönmek; kuvvetler ayrılığını restore etmek şart. En basiti, Anayasa Mahkemesi kararlarına derhal, kayıtsız şartsız uyulması ortamına geçmek şart (ki bu olmazsa, başka her şeyden şüphe ederim). Fakat hepsi için, öncelikle siyasetin, son beş yılda oluşan siyasal kültürün değişmesi cepheleşmenin sona ermesi şart. Kutuplaşmayı organize eden ve kurumlaştıran, dolayısıyla ekonomiyi de, hukuku da araçsallaştıran cepheler çözülmek zorunda.
Türkiye’nin hem güçlü hem özgür bir ülke olması nasıl sağlanabilir? Aslında hiç zor değil. İktidar halen aşırı agresif bir dış politika ile birçok belâyı kendi başına açıyor. Sonra da büyük bir güvenlik sorunumuz var diye “güvenlikçiliği” gerekçelendirmeye, hak ve özgürlüklerin kısılmasını ise mazur göstermeye yöneliyor. Örneğin Kürt sorunu çok büyük ölçüde ideolojik bir sorun; Türk milliyetçiliğinin yarattığı ve abarttığı bir sorun. Bu noktaya varması kaçınılmaz değil. Değildi. Böyle sübjektif değil de objektif ölçüler içinde, Türkiye’nin özgürlük ve demokrasi zemininde çözülemeyecek hiçbir güvenlik sorunu yok. Yeter ki, ölçülü ve hakkaniyetli bir yurtseverlik konsensüsü, bir demokratik yurtseverlik konsensüsü oluşabilsin.
Doğu-Batı dikotomisi, aşırı Batılılaşma, yerlilik ve millîlik gibi kavramlar ile reform tartışmaları nasıl değerlendirilebilir? Bu Doğu-Batı dikotomisi de son yıllarda aşırı ölçülerde ve yapay biçimde pompalandı. Kemalizmin siyasî vesayeti ve otoriter laikçiliği kaldırıldıktan sonra, Türkiye’nin yoktu Batı kültürü ve mirasıyla öyle uzun boylu alıp veremediği. Kamusal alandan İslâmofobik ayırımcılığı kaldırmak ve gerisini yumuşak, aşağıdan yukarı sosyo-kültürel dinamiklere bırakmak gerekirdi. Ne ki, katı ve dogmatik bir İslâmcılık duramadı yerinde. Habire intikamcı bir Batı düşmanlığını pompaladı ve halen de pompalıyor (son dramatik örneği İstanbul Sözleşmesi tartışmaları oldu). Bu yolla, “mahalleler arası” akışkanlığı önlemeye çalışıyor. Bu nefret söyleminin resmî teşvik ve himaye görmemesi, başlı başına bir reform alanı olmalı.
Program başladıktan sonra
İlk turda, Özden Zeynep Oktav’ı dinlerken: Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri ve ekonomik durumu, hemen 2005’ten itibaren mi kötüleşti? İslâmofobi yüzünden derhal “kur saldırıları” mı başladı? Trump, evet, böyle bir tehditte bulundu — ama 2016’da başkan seçildikten de hayli sonra. Bir, bunu tehdit düzeyinde dahi, el çabukluğu marifet, nasıl 2005’e taşıyabilirsiniz? İki, Türkiye’nin dış dengeleri böyle hayalî bir “üst akıl” ve “ultra-emperyalizm” (Kautsky) mega-komplosu yüzünden bozulmadı ki. Bu tamamen uydurma. 2015’ten itibaren yanlış ekonomi politikaları döviz kuruna güveni sarstı. Demokratik istikrarını yitiren bir ülkeden yabancı yatırımcılar kaçarken, asıl yerli tasarruf sahipleri TL’yi terkedip dolar almaya koyuldu.
İlk turda, Binnaz Toprak’ı dinlerken: “Bunlara reform denmez” mi? Reform illâ geniş demokratik katılım ve tartışmayla mı olur? Yok canım. Pekâlâ yukarıdan aşağı da olur. Tanzimat reformları nasıl oldu? Cumhuriyet reformları nasıl oldu? İyi ve ideal reform başka; reform olup olmadığı başka.
İkinci turda, Ali Çarkoğlu’nu dinlerken: Benim 1920’ler ve 30’larda demokrasiden kaçış ile bugün demokrasiden kaçış arasındaki karşılaştırmamı hem destekledi, hem de önemli bir farkın altını çizdi. Eskiden demokrasi nasıl kayboluyordu, şimdi nasıl kayboluyor? Geçmişte, örneğin “iki savaş arası” dönemde (1918-1939) askerî ve/ya monarşik bir darbe yapılıyor, ya da iç savaş çıkıyor, sonuçta demokrasi vahşet ve şiddetle yok ediliyordu. Şimdi ise öyle olmuyor. Seçimlerin olması gerektiği kabul ediliyor. Ama seçimlerin etrafındaki bütün diğer demokratik kurum ve süreçler adım adım çekilip alınıyor. Hukuk, medya, temel hak ve özgürlükler geriletiliyor, kaldırılıyor. Tenceredeki kurbağa gibiyiz. Su tedricen ısınıyor ve biz yavaşça haşlanıyoruz, farkına varmadan. Illiberal democracy bu demek… Güzel bir açıklama. Tabii katılıyorum.
İkinci veya üçüncü turda, “beka” konusunda: Ali Çarkoğlu yapaylığına işaret etti, bu “beka” söylemi ve politikasının. Ben de ekleyeyim: Türkiye’ye yönelik bu korkunç, bu müthiş, bu dehşetengiz tehditlerin ne kadar objektif, ne kadarı sübjektif? Örneğin Kürt sorunu ne ölçüde ideolojik? Düşmanlık kaçınılmaz mı? Ya da temelinde, ne ölçüde Türk milliyetçiliği var?
Zeynep Oktav’ın “beka” konusundaki ısrarına karşı: Pardon ama, “beka” mı, “yarar” mı? İkisi aynı şey mi? Beka deyince, akla bir ölüm kalım mücadelesi geliyor. Buna karşılık ülkeler (ulus-devletler) tabii kendi çıkar ve yararlarını kollar. Ama bıçak kemiğe dayanmamışsa, bunu “yumuşak güç” kullanımıyla ve uzlaşma kapısını daima açık tutarak yaparlar. Doğu Akdeniz dediniz. Doğu Akdeniz’de Türkiye hangi yaşamsal tehditle yüz yüze ki? Burada bir yarar ve çıkar meselesi var, enerji kaynakları konusunda. Bunu bir “beka” sorunu gibi göstermek, çok büyük bir abartı ve demagojik bir karakter taşıyor.
Bu “beka” söyleminin ne kadar sübjektif bir tercih olduğunu şöyle de anlatabilirim. Cumhur İttifakı 31 Mart 2019 yerel seçimlerine “beka” söylemiyle geldi. Ne alâkası var diyeceksiniz ama öyle geldi işte. Geriledi. Pek çok büyük kenti kaybetti. YSK’dan İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı çıktı. 23 Haziran’a gidilirken, AK Parti büyük ölçüde terketti “beka” söylemini. Buna karşılık MHP “beka” davulunu çalmaya devam etti. Sırf bu örnek dahi, “beka”nın bir zaruret değil ideo-politik bir tercih, bir politika tercihi olduğunu göstermeye yeterli.
Halk “beka” söylemine inanıyor ve destekliyor mu? Hayli şüpheliyim. Bir fikre inanmak başka; söyleyene inanmak ve güvenmek başka. AK Parti 2002-2012 arasındaki ilk on yılında askerî-bürokratik vesayet rejimini yıktı. Bütün Türkiye için iyi oldu. Bu çerçevede, kendi temsil ettiği ve zaten güçlü sosyo-kültürel bağlar kurmuş olduğu kitleyi de inanç ve ibadet özgürlüğüne kavuşturdu. Bu başarılar kolay kolay unutulmaz, unutulmuyor. 2015’ten bu yana “dış tehdit” ve “beka” söylemleri ön plana çıkmakta. Bu son dönemde yapılan seçimlerde, AKP tabanının büyük bölümü gene iktidara oy verdi. Fakat acaba özel olarak “beka” fikrine mi oy verdi? Yoksa, tarihsel-kültürel “ezikliği” içinde, bağlandığı lideri ve partiyi mi desteklemeyi sürdürdü? Ben ikincisine ağırlık tanıyorum.
Göç ve göçmenler sorunu
Popülist otoritarizmin dinamikleri: Türkiye ile Avrupa ve Amerika’yı farklı değerlendirmek lâzım. Batı’da popülist otoritarizmin en büyük dayanağı göçler, yani göçlere ve göçmenlere (veya, yerli bile olsa, dinî “öteki”lere) duyulan tepki. ABD’de Müslümanlar ve Hispanikler. Avrupa’da Kuzey Afrikalı (Arap), Siyah Afrikalı ve Orta Doğulu (Türk ve Arap) Müslümanlar. Günümüzde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, (Fransız-Alman, Türk-Yunan vb) eski milliyetçi antagonizmalar üzerinden değil, bu yeni “öteki”likler üzerinden kuruluyor.
Biz demokratlar enternasyonalizm ve hümanizm öğütleyip geçiyoruz ama kabul edelim ki bu etik tavır halletmiyor meseleyi. Bir kere olay çok büyük boyutlarda. Tek tek ülkelerin ve Batı Avrupa örneğinde neredeyse bütün bir yarı-kıtanın etnik, dolayısıyla kültürel profili değişiyor. Bizim bugün Avrupa dediğimiz demografi 4.-9. yüzyıllar arasında Kavimler Göçüyle, Germen ve Slav kabilelerinin masif yer değiştirmesiyle oluştu. Germenler kabaca Batı Avrupa’nın, Slavlar kabaca Doğu Avrupa’nın etno-lingüistik haritasını şekillendirdi. Bir Ortaçağ örüntüsü, bir Ortaçağ nüfus deseni meydana geldi. Arada küçük değişimlerle birlikte, kabaca İS 1000-1950 arasında sürdü ve 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar geldi.
Fakat işte şimdi, Ortaçağın şafağında kurulan bu demografi, Kavimler Göçü kadar önemli ve çarpıcı diyebileceğimiz büyük bir değişime uğruyor. ABD eskisi kadar Beyaz bir Amerika değil artık. Avrupa da eskisi kadar Beyaz ve Hıristiyan bir Avrupa değil. Kısmen Siyah, kısmen kahverengi, kısmen de beyaz fakat Müslüman. Hani o deyiş var ya: “Dilleri var ‘bizim’ dile benzemez; dinleri var ‘bizim’ dine benzemez; huyları var ‘bizim’ huyumuza benzemez.” Bu yüzden hem dışlanıyor hem kendilerini kapatıyor, hem gettolaşıyor hem gettolaştırılıyorlar. Siyasal düşünüşünü çok beğendiğim Etyen Mahcupyan’ın ifade ettiği gibi, liberal demokrasi birey haklarına alışkın ama grup haklarını ne yapacağını bilemiyor. İdare edemiyor bu ilişki ve çelişkileri. Karşılıklı muazzam bir yabancılaşma ve tedirginlik vücut buluyor.
Bana göre, 21. yüzyılda insanlığı tehdit eden en büyük iki sorundan biri çevre ve küresel ısınma ise, diğeri işte bu göç ve tetiklediği ırkçılık sorunları. Özel olarak demokrasinin yaşayabilirliği ile, göç sorunu çok daha yakından ilgili. Çünkü otoriter eğilimli popülist demagoglar en çok bu fidelikten besleniyor; ırkçılığı, milliyetçiliği, yabancı düşmanlığını ve İslâmofobiyi kendilerine malzeme yapıyor. Karşılığında İslâmî terör de habire kan döküyor, can yakıyor, toplumsal dokuyu tırmalayıp yırtıyor, düşmanlığı tırmandırıyor. Gelişmiş Batı ülkelerinin, bu feci gidişten kaynaklanan neo-faşizm tehlikesini çok ciddiye alması lâzım. Bu tehlike ancak yeni bir Toplum Sözleşmesi anlayışıyla önlenebilir. Bunun hem ekonomik hem kültürel boyutları olmalı. Her iki açıdan, kapitalizmin kârlarından çok daha büyük bir kısmı Refah Devletinin yeniden ihya edilmesine; 1930’lardan çok daha kapsamlı bir New Deal programına; 1945 sonrasından çok daha kapsamlı bir Marshall Planı’na hasredilmeli.
Peki Türkiye? Türkiye’nin sağ popülizme kayıp otoriterleşmesinin farklı bir dinamiği var. Göçlerle ilgili değil. Evet, bize de birkaç milyon Suriyeli sığınmacı geldi gerçi. Ama küçük ölçekte yerel ırkçılıklar üretmekle birlikte, ülke çapında etkili olmadı. Çünkü iktidarın “beka” söyleminin bir parçasını oluşturmadı.
Kaymanın Türkiye tarihinin sosyo-kültürel fay hatlarından kaynaklanan, bize özgü ve çok daha derin kökleri olduğu kanısındayım. AK Parti 2002’de ilk seçimini kazanıp hükümet kurduğunda, bu toplumun laik-solcu-Kemalist mahallesi tarafından özcü, huysuz, lâf dinlemez bir düşmanlıkla karşılandı. O zamanki ılımlılığı, açıklığı ve demokratlığının kıymeti bilinmedi. Kısmen devrimcilikten türediği ve ona benzediği, ama gerçek anlamıyla devrimci de olmadığı için benim devirmeci diye adlandırdığım bir yaklaşım hâkim oldu. 2002-2012 arasında bu devirmecilik hiç peşini bırakmadı. Bıktırdı, bezdirdi, habire ötelere itti AKP’yi. Ne yaptıysa laikçilere yaranamadı. 2007’de, cumhurbaşkanlığı seçimleri, “nitelikli çoğunluk” maskaralığı ve kapatma dâvâsıyla ciddi devrilme korkuları yaşadı. Ardından 2013 yazının Gezi olayları, gene 17/25 Aralık 2013’ün Gülenci yolsuzluk tezgâhı, 1-19 Ocak 2014’teki MİT tırları skandalı, 2015 Haziran seçimlerindeki yenilgi ile, bu devrilme korkusu yeni boyutlar peydahladı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle doruğa ulaştı.
Bence AK Parti iktidarının giderek otoriterleşmesinde öncelikle bu iç faktörler etkili oldu. Hayır, dışarıdan bir “işgal” söz konusu değil kanımca. Evet, Batılı devletler özellikle Erdoğan’dan hoşlanmamaya başladı bir noktadan sonra. Evet, 15 Temmuz 2016’da devrilseydi sevineceklerdi muhtemelen. Evet, 15 Temmuz’da Gülenciler belki Batı ülkelerini işe bulaştırmayı umuyorlardı bir noktadan itibaren. Ama bu, söz konusu Batı ülkelerinin kendilerinin aktif darbe ve işgal hazırlıkları içinde olduğu anlamına gelmiyor. Yabancı istihbarat örgütlerine kefil olacak değilim kuşkusuz. Ama şunu görüyorum: “beka” söylemi gibi bu “işgal” teorisi de “dışarıya” karşı sürekli milliyetçiliğe başvurmanın aracına dönüştü. Doğu Avrupa’da, faraza Ukrayna’da yaşananları Türkiye için kalıcı bir tehdit modeli gibi kurguluyor. Onun için her taşın altında, Büyükada’da küçük bir insan hakları aktivistleri toplantısında, yolu hasbelkader İstanbul’dan geçen (ve aslen de İstanbullu) Henri Barkey’de, Osman Kavala’da, Enis Berberoğlu’nda, hepsini kâh PKK kah FETÖ ile iltisaklandırmaya kalkarak sürekli darbe-işgal ve casusluk girişimi arıyor.
En azından, Türkiye’nin iç dinamikleri ile dış gelişmeler buluşmadı mı bir noktada? Ha, evet, buluştu tabii. Öyle bir kesişme meydana geldi gerçekten. Batılı ülkelerdeki gelişmeler sonucu, özellikle de 2016’da Trump’ın başkan seçilmesinden itibaren, uluslararası hukuk, kurumlar ve kurallar dağılma gösterdi. Orta ve küçük boy ülkelerin fırsatçılığını frenleyen bir şey kalmadı. Özden Zeynep Oktav, bu koşullarda Türkiye’nin kendi başına hareket etmesinin “zorunlu” olduğunu söyledi. Mecbur kalmak mı, istifade etmek mi, örneğin Libya’da, örneğin Doğu Akdeniz’de, örneğin Azerbaycan’da, pek emin değilim doğrusu.
Serap Yazıcı’yı dinlerken: Aslında tek bir mesele var:yargının siyasetten bağımsızlığını restore etmek.
Son tur; sonuç bölümü
Özetlersek, Türkiye’de ne olmalı bundan sonra? Orasını siyasetin seyri belirleyecek; dolayısıyla öngörmeye ve muhayyel bir Reform Bakanı gibi uzun reçeteler yazmaya kalkışmaktansa, olası engellere eğilmeyi tercih ederim. Bir. Buraya niçin ve nasıl gelindi? İktidarın son dört yıldır izlediği çizgi, ekonomi, hukuk ve dış politika alanlarında duvara tosladığı için gelindi.
İki. Buraya geliş nerede, ne zaman hissedilmeye başladı? Bunun sadece son haftanın, Berat Albayrak’ın istifasını izleyen birkaç günün eseri olması imkânsız. Hazine ve Maliye Bakanı tam bilemediğimiz bir takım kavgalaşmalar sonucu istifa edecek; ardından para politikası değişmekle kalmayacak; aynı zamanda Adalet Bakanı sesini yükseltip hukuk reformunu gündeme getirirken aynı zamanda AYM’nin mutlak üstünlüğünü vurgulayacak; Cumhurbaşkanı Erdoğan grup konuşmasında aynı platformu daha da açacak; gene Erdoğan, daha Berat Albayrak’ın istifası öncesinde büyükelçilerle yaptığı toplantıda, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlar nezdindeki itibarına yeniden kavuşturulması hedefini koyacak… Bunların hepsi ansızın düşünülmüş ve gündeme getirilmiş olamaz. Evveliyatı olmalı. Demek, katılık ve değişmezlik görüntüsünün ardında, sathın altında bir şeyler hafiften kaynıyordu, belki AKP içinde, belki cumhurbaşkanlığında. Çeşitli rahatsızlıklar birikti ve son on günde açığa çıktı.
Üç. Nereye kadar gidebilir? İki önemli engel görüyorum. (a) Alışkanlıkların ölü ağırlığı. Aşırı merkeziyetçi bir sistem kuruldu. Her şey en tepeye yığıldı. Bu, kendi davranış biçimleri ve hayatta kalma kültürünü yarattı. İnsiyatif ve çalışkanlık diye bir şey kalmadı. Mahkemeler hukuk alanının dışına ve üstelik de tek mercie bakar oldu. Medya keza tek mercie bakar oldu. Şu son istifa olayında gördük bunun garip sonuçlarını. En basit haber 27 saat verilemedi. Hayatın her alanına konformizm yön veriyor. Peki bu nasıl değişecek? Diyelim ki bir takım reformlar başladı, yukarıdan aşağı. Halen üzerine ölü toprağı serpilmiş haldeki kadrolarda; cansız, isteksiz insan malzemesinde canlanma nasıl gerçekleşecek?
(b) İttifaklar sorunu. İktidar bir elini MHP’ye ve ulusalcılığa kaptırdı. Türkiye iki cepheye bölündü. Daha doğrusu böldürüldü ve öyle bölünmüş, kutuplaşmış tutulmak isteniyor. Belki bunun daha doğru adı cepheleşme değil trolleşme olabilir. Her iki sosyo-kültürel mahallenin, laikçilerin ve dindar-muhafazakârların, CHP’ye ve AKP’ye oy verenlerin çoğunlukları itibariyle, derin bir düşmanlık olduğu; cepheleşmenin tabana kadar indiği kanısında değilim. Her iki mahallenin arasına bir trolleşme bandı giriyor ve o kesim habire köpürtüyor kutuplaşmayı. Dolayısıyla en gerekli adım, bu trolleşme-cepheleşmenin son bulması. Siyasetin cepheleşmekten kurtulması. Fakat en zor mesele de bu. Anti-cepheleşme nasıl gerçekleşecek?
Çünkü dört. Mevcut kutuplaşma ve cepheleşmeden, keskin düşmanlıklardan çıkarı olan kesimler oluştu, kök saldı. Örneğin MHP. Örneğin Pelikancılar. Şu anda, ilginçtir, ikisi de sessiz. Ama nereye kadar? Bu da beni tekrar, değişim fikrinin ne zaman başlamış olabileceğine götürüyor. Daha önce de söyledim veya imâ ettim; yerel seçimler dönemi, 31 Mart – 23 Haziran 2019 dolayları kritik bir eşik olmuş olabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce “beka” propagandasından vazgeçme sinyalleri verdi. İstanbul seçiminin yenilenmesi konusunda da o kadar istekli görünmedi. 23 Haziran’dan sonra ise, “Türkiye ittifakı” tarzı cümleler kurmaya başladı, ama Devlet Bahçeli’nin şiddetli tepkisi karşısında geri çekildi. Bugün gelinen yerden dönüp geri baktığımda, bu emareler sanki daha fazla anlam kazanıyor. Hem şüphe ve arayışların başlamasına, hem de büyük bir bariyere işaret ediyor.
Ali Çarkoğlu’nu dinlerken: Derin bir duygusal düşmanlık ve yabancılaşma tabanda mevcut, her iki mahallede kuvvetle mevcut diyor. Şüpheliyim. 23 Haziran seçimlerinde oluşan 800,000 oy ya da 9 puanlık fark, önemli bir akışkanlığı yansıtmıyor mu?
Dünyada ne olabilir? Biden seçildi, iyi oldu. Trump yenildi; Amerika’nın ana akım neo-faşizminin bu ilk büyük yükselişi geri püskürtülüyor. Ama Trumpçılık ayakta. Dahası, çağımızın bu Geç Dönem Kapitalizmi, çevre, küresel ısınma, göç ve ırkçılık gibi devâsâ sorunlar karşısında vahim bir miyopluk sergiliyor. Hükümetler, şirketler, iş insanları, medya, kanaat önderleri, think tank’ler, aydınlar… bir araya gelip yeni bir Toplum Sözleşmesi yaratabilecek mi? Hep aynı fikri tekrarlıyorum: insanlığın yeni ve çok daha hapsamlı bir New Deal’e; yeni ve çok daha kapsamlı bir Marshall Planı’na ihtiyacı var.
Zeynep Oktav’ı dinlerken: Nasıl karıştırıyor ve bulandırıyor meseleleri! Tutarsızlıkları birbirine teyelliyor; bir fikirden zıt ve başka bir fikre geçiveriyor. Hem Trump bize Amerika’nın gerçek yüzünü gösterdi diyor, hem de Trump’ın kazanacağını umuyordum… Ardından, nitekim kazandı sayılır diye de ekliyor. İyi bulandırıyor doğrusu.
Son aklımdan geçen: Siyasî iktidarın neden fikrî iktidar olamadığı ve olamayacağı, neden kültürel hegemonya kuramadığı ve kuramayacağı apaçık ortada. (Ve bunun Osmanlıdan süregelen kesintisiz bir devamlılıkla hiç ilgisi yok, Etyen Mahcupyan inatla anlamasa da.)
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024