Hilâl KAPLAN
Başbakan Erdoğan, barışın zor, savaşın kolay olduğunu tam da bugünkü gibi zaman dilimleri için söylemişti. Savaşan devlet ile barışan devletin arasında derin yapısal farkların olacağı ve bunun da devletin dönüşümüne en büyük dinamizmi kazandıracağı aşikârdı. Ancak sadece 30 yıllık değil, 90 yıllık bir kamburdan kurtulmaya çalışmak, yerleşik kadro ve zihniyeti bu minvalde değiştirmeye kalkmak uzun soluklu bir çabayı da beraberinde getirecekti. Kürt sorununun demokratik yollardan çözümüyse, bu projenin en önemli ve zor ayağını oluşturuyordu.
Gezi olaylarının ardından Cizre'deki 'asayiş' gösterisi, Dersim'deki ev taramaları ve en son Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybetmesine, sekiz kişinin yaralanmasına yol açan Lice'deki acı olay… Öcalan, son notlarında şöyle demişti: 'Bu şiddet sarmalını bize dayatanlar, 'Bu defa bizsiz barışamazsınız' demeye getiriyorlar.' Öcalan, ne yazık ki haklı çıktı ama ardından ekledi: 'Engellemelere rağmen süreç ilerleyecek.'
Fakat anlaşılıyor ki bu yolda yalnız yürünecek.
Polis, asker, 'sivil' bürokratlardan bir kısmı, inisiyatifin kendilerinden tamamen çıkmasına ve siyaset alanına kaymasına, bazı alanlarda serbestçe at koşturamamalarına tahammül edemiyorlar.
Toplamda 40.000 kayıp vermiş iki tarafı yıllardır bir masanın etrafına oturmaya çağıran aydınlar, ilk kez bu hayali gerçeğe dönüştürecek bir lider çıkmışken, onun birkaç sözünü gerekçe gösterip aynı masaya oturmaya bile yanaşmıyorlar. Zaten ihtiyatlı iyimserler olanları da tekinsiz kötümserlere rücu etti bile.
Batılı misyon şefleri, BDP hareketi içinden isimlerle buluşup 'Gün sizin gününüz. Savaşmaktan vazgeçmeyin. Yanınızdayız' diyerek Kürt Mehmet'e yine nöbet yolunu göstermeye çalışıyorlar.
İran, neoconlarla aynı çizgide, Kandil'i yakın markaja alarak, PKK'nın Öcalan'ı ezerek yoluna devam etmesini telkin ediyor.
Taksim'den devrim devşirip Erdoğan'ı yıkamayanlar, hedef büyütüp gözlerini bölgeye dikiyorlar. Neyse ki provokasyon konusunda memleketteki en yetkin halk Kürtler de, bu sakil plan şimdiden suya düşmeye aday görünüyor.
Kurtla beraber yiyip, kuzuyla ağlar misali Halk TV, nasıl oluyorsa Nuçe TV'nin canlı yayınını aktarıyor. Ancak çözüm karşıtı iştahlarını da gizleyemeyen bir altyazıyla elbette: 'Lice'de çıkan olaylar, AKP'nin de PKK'nın da çok samimi olmadığı açılımın bittiğinin aleni ilanıdır!'
Kürtlerin hayatını çok önemsediği için meclisteki çözüm komisyonuna üye bile vermeyen CHP'liler #direnlice yazıyorlar ki biz bunu elbette #dirensavaş diye okuyoruz.
Roboskî bombalandıktan bir gün sonra havai fişeklerle yılbaşı kutlayanlar, giden 34 cana katır diyen yoz dilin yazılarını paylaşmaya doyamayanlar, bu kez ne hikmetse sokaklara akın ediyorlar.
Bu minvalde sürecin şimdiye kadarki en büyük imtihanı ne Paris'te işlenen karanlık suikasttir, ne de Ak Parti Genel Merkezi'ndeki Erdoğan'ın makamına ve Adalet Bakanlığı'na yapılan saldırıdır. Sürecin en büyük imtihanı Lice'dir. Zira gerçekleşen hayat kaybına ve yaralılara sebep olan failler, ilk defa sürecin baş aktörlerinden birini, yani devleti temsil etmektedir. Bu yüzden Lice'ye diğer hadiselerin hepsinden daha hassasiyetle yaklaşılmalıdır.
Karakola karşı tepkinin nedenleri, göstericiler arasında kimlerin olduğu, vb. konu başlıkları uzunca konuşulabilir. Ama bir ölü ve dokuz yaralının yanında bunlar tali meselelerdir. Hükümet, eski devlet geleneğinin işlediği binlerce katliamdan sorumlu olmayabilir. Ancak bunların hepsinin yükü, toplumsal hafızada mevcuttur. Buna hâlen çok taze olan Roboskî acısını da eklediğimizde, Kürtlerin devlete bakışına neden ontolojik bir tekinsizliğin eşlik ettiğini anlamak zor değil. Kürtlerin çözüme olan inancını kaybetmelerine yönelik bu eylemin sorumluları ivedilikle soruşturulmalı ve yargı önüne çıkarılarak hukuk içerisinde gereken yapılmalıdır. Savcının hemen olay yerine intikal etmesi, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak'ın sağduyu çağrısı ve İçişleri Bakanlığı'nın bir grup Mülkiye ve Jandarma müfettişini adli soruşturma yapmaları için Lice'ye göndermesi devam ettirilmesi gereken olumlu adımlardır.
Ezcümle yol uzun ve çetin. #direnbarış, biz direneceğiz.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019